• engelliler.biz sitesinde açılmış bir forum başlığı

    ülkemizde engelliler maalesef birey olarak kabul görmüyorlar. onlar bunun sonuna kadar farkında. hayata karşı öfkeleri engellerinden değil bundan. bu başlıkta yazılanlar tamamen onların gönül dünyalarından, engellileri tanımak bilmek için biraz okumak yeterli. hepsinden ziyade kadınların, genç kızların yazdıkları fazlayasıyla üzücü.
  • zor soru, uzun zamandır düşünüyorum, içinden çıkamıyorum. şimdi "tabi canım, önemli olan aşk" desem yüzeysel bir cevap olur. buna samimi bir cevap vermek için, engelli olmadığım bir hayat yaşamam gerekirdi sanırım... konuya gelelim, her erkek, her kadın nasıl farklıysa her engelli de farklıdır. haliyle, çoğu engelli hayata karşı öfkeli, duygusal olarak hasarlı, özgüvensizlik sorunları yaşayan kişiler olabilir. bu son derece normal bir durumdur, kimse de bunu çekmek zorunda değil doğrusu. ama tam tersi de olabilir, kişiye göre değişir, o nedenle kesin bir cevap vermek mümkün değil bu soruya.
  • 2 sene önce antalya adrasan'da gördüm onu. sırtım denize dönük önümde ablam kumlarda sohbet ediyoruz. bir ara arkamda bir hareketlilik oldu, hep bir ağızdan "ay yazik ya, cok da genç" sözleri, bütün gözler orada.
    sözlerden anladığım kadarıyla engelli bir genç, özel deniz sedyesi ile denize sokuluyordu. ayıp olacağı için dönüp bakmadım.
    ablamlar denize gittiklerinde elimde biram, kulağımda kulaklıklar onu izliyordum. serebral palsi hastası, normalde yürüyemiyor, denizde öylesine özgürdü ki. özel deniz ayakkabiları ve deniz gözlüğü ile tek başına keşfediyordu denizin bilinmezliklerini, yılın sadece belirli aylarında, çok kısıtlı bir zaman için bu kadar özgür olabiliyordu. hiç çıkmadı denizden, adeta her bir ayrıntıyı, özgürce hareket edebildiği her anı zihnine kazıyordu, ben kıyıda glonu izledim saatlerce, tek başındaydı. yanına gidip konuşamadım, onu incitmekten korktum, zaten ne diyecektim ona.
    bir bağ kurdum geçen bir kaç saat içerisinde onunla, ikimiz de aynıydık aslında, ikimiz de aşklarımızı içimizden yaşıyor, kendi yarattığımız hayal dünyasında geziniyorduk. ıkimizin de pek arkadaşı yoktu, ikimiz de eksik hissediyorduk. o an çalan şarkıyla beraber çok farklı duygular hissetmeye başladım. pink floyd "hey sen, sogukta yalnız başına bekliyorsun, yaşlanıyor ve yalnizlasiyorsun, beni hissedebilir misin? hey sen! taşları taşımama yardım eder misin, kalbini aç, eve geliyorum" diyordu. david gilmour'un etkileyici sesi ve karanlık tinilariyla birlikte aşık olmuştum deniz prensine.
    o günün akşamı eve dönmek için hazırlandık, köpekle birlikte bagaja uzandım, yol boyunca yıldızları izleyerek ve hey you! dinleyerek ikimizi hayal ettim, yüzünü unutmamak için sıkı sıkı kazıyordum her anı kafama. ismini bile bilmiyordum aşık olduğum çocuğun, tek kelime konu?amamı?tım...
    aradan haftalar geçti, artık adana'ya dönmüştüm ve bu kısa aşk hikayesi beni derinden etkilemişti, kendimle onun arasında kurduğum bu benzerlik beni ona daha daha bağlıyordu. facebook üzerinden türkiye serebral palsi sayfasını buldum ve üyeleri taramaya başladım, elimdeki tek bilgi yüzüydü... aradan bir iki gün daha geçti ve bir çılgınlık yaptım. adrasan'a günübirlik gitmiştik, google görsellere girdim, arama çubuğuna adrasan yazdım ve gittigimiz günün tarihini girdim. belki o gün çekilen fotoğrafların kenarında köşesinde çıkmıştır umuduyla ve hala inanmakta zorlandığım bi?ey gerçekleşti, bana bakıyordu, resminin üzerinde kırmızı harflerle kocaman yazılar vardı. engelli yusuf'a özel deniz aracı... aile ile yapılan röportajı izledim. ankara'da yaşadıklarını her sene bu plaja geldiklerini ve aynı zamanda 16 yaşında olduğunu öğrendim. hala ara sıra o günü hatırlarım
  • birini sevmeden bu soruyu doğru cevaplayamazsınız. çünkü birini sevmeden ne kadar fazla şeyi gözden çıkaracağınızı hazmetmek zordur. bu karşıdakini birey saymamakla alakalı değil. fiziki şartlara düşkünlüğümüzden.
    ben gerçekten seçici sayılabilirim güzellik konusunda. en azından kendimce. ama birini sevdim. önce arkadaşım olarak tanıdım. sonra kalbim başka şekilde de sevdi. ben kendimi aşabilir miyim bilmiyordum ama başlayınca anladım ki aşabilirim. kolay değil ama olmaz değil. ama işte tek mesele bu da değilmiş ki ayrıldık. olmadı mı olmuyor. ben zannediyordum ki sevmek göze alabilmek, gerektiğinde göz ardı edebilmek, içinden gele gele dikine gitmek demek. ama öyle değilmiş. entry ekşi itirafa dönüşmeden noktalayayım. hülasası, sevmekle aşılabilir şeydir fakat zaaflarınız varsa o kadar kolay değildir.
  • hayır dersin. ama bir bakarsın hiç kimsede bulamadığın bir şeyi bir engelli tamamlayıverir eksiklikleriyle. eli sakat kuzenim evlendi misal. hanımı bir şey demedi, sevdi. şimdi bir de çocukları var.

    evet dersin. normal evliliğinde eşinin başına bir şey gelir, engelli olur, zor gelir sana, ayrılırsın. uzak akrabamın da kocası işteyken felçlik geçirdi. akrabamıza bakmak zor geldi, ölmesini istiyordu.

    kendimi düşünüyorum. evlenmeyi düşündüğüm kadın engelli olsa ne yaparım diye. evlenirim yine büyük ihtimal. zaten sevme, evlenme işi karşıdakini kusurlarıyla beraber kabul etmek değil midir? hiç kimse dört dörtlük değil. herkesi beğenilmeyen, kötü bir huyu vardır.

    patavatsız, nerede ne konuşacağını bilmeyen, evine annelik/babalık yapamayan, söven, şiddet gösteren, ölsen umurunda olmayan bir eşle evleniliyor da bir engelliyle neden evlenilmesin ki?
  • hepimiz potansiyel birer engelliyiz. fiziksel anlamda tabi.
    ruhsal anlamda ise evet bence hepimiz engelliyiz.

    fiziksel engelli biri ile evlenirdim evet.

    (bkz: soru başlığa cevap entry girmek)
  • engelleri insanliklarinin önüne geçtiğini düşünen çoğu insanın yapmayacagi şey.

    başlığın altındaki romantik komedi tarzında "ışk ingil tnmiz" diyenlere götümle gülerim afedersin.

    ben engelli değilim, sadece şişman bir kadınım. adam sevse de tanıştıramiyor utanıyor sıkılıyor tepkilerden korkuyor. türlü laf yiyodum, biraz iradeyle değiştirilebilir olan kiloların yüzünden. akla gelmeyecek şeyler söyleyebiliyor etraftakiler, komşular, arkadaşlar, aile.

    engelli bir insanı düşünemiyorum, soyundan sopundan, kanının bozukluğundan, sütünün bozukluğundan tutunn hiç bir şeyi bırakılmayacak hakaret edilmeyen. günlük bakışları düşünemiyorum bile, prens/prenses oğlunu/kızını yakıştıramayan anneliğin bokunu çıkaran sevgili türk kadının feryadına değinmiyorum bile.

    kendimizi kandırmayalım artık be, hepiniz ne mal olduğunuzu biliyorsunuz yurtdışında olsanız bile.
  • başlığı bir tek ben mi anladım?
    ben istemezdim herhalde. zaten kenfi derdim var, bir de ona uzulemem.
  • evlenebilirim. fakat, bir başka yazarında belirttiği gibi, engelli olduğundan dolayı duygusal olarak hasarlı, alıngan, öfkeli vs oluyorlar.. bu sebepten dolayı çok fazla tartışma olacaktır.. bu da hayatı olumsuz anlamda etkiler.. o yüzden zor..

    düşünsene, bambaşka bir konu yüzünden tartışıyorsunuz, şu cümleyi söyleyebilir "engelli olduğum için beni kimse beğenmez, sana muhtacım dimi, o yüzden böyle davranıyorsun" konu dönüp dolaşıp buraya gelecektir..

    psikolojik olarak engelini aşmış, sadece görüntü olarak engelli biriyse evet.
  • babam diz altı ampüte. annemle görücü usulü evleniyorlar. protez kullandığı için sadece topallıyor ampütasyon belli olmuyor. evleneceklerinde babam annemin durumu bildiğini düşünüyormuş ancak annemin haberi yokmuş. bi şok yaşadığını ancak evlendikten sonra da böyle bi durumla karşılaşabileceğini düşündüğü için ses etmeğini söyler. annem ve babam yani dünya üzerinde en çok sevdiğim insanlar. soru zor. cevap yok. hayatın ne getireceğini kalbimizin ne söyleyeceğini öngörmek imkansız.
hesabın var mı? giriş yap