• pişmiş kelle'de çizdiği gariban hikayeleri burnumuzda tüten çizer. genellikle iki sayfa çizdiği hikayeyi her zaman gerilimin tırmandığı bir yerde kesip, haftaya bir şekilde olayı bağlayarak heyecanı devam ettirmesiyle hatırladığım, kurgusuna, diline, çizgisine hayran olduğum süper yetenek.

    bir hikayesinde, taksicinin boğazına bıçak dayayıp para istiyordu iki izbandut. adam çok az olan hasılatı vermesine rağmen, bıçaklı olan, taksicinin boğazını kesiyordu. tam gideceklerken, taksicinin eliyle boğazını tutup yaşamaya çalıştığını görüyorlardı. "olum ölmemiş lan bu adam" falan diye kendi aralarında konuşup, taksiciye: "gözüm dur iyice keseyim, bak daha çok acı çekersin" diye söyleyip, taksicinin kanlar içinde, "yok abi, iyi böyle, sağolasın, ben idare ederim abi.." demesiyle, "olum manyaklaşma, keseyim bitsin, dayanamazsın" diye, boğazını kestikleri adamı ikna etmeye çalışıyorlardı. tam da bu karede hikayeyi bitirip altına not yazardı engin ergönültaş : “ha ha.. çok heyecanlı bir yerde bitti di mi, acaba taksici yaşayacak mı? ha ha, klasik bir çizgi roman klişesi, bişi olmayacak merak etmeyin” benzeri notlar bırakıp hem bizimle dalgasını geçer hem de meraktan kudurtmayı bilirdi. daha nerde rezervuar köpekleri, nerde 24 dizisi.. peheey!.. çok özledik çook.
  • birisi onun için türkiye'nin yedi harikasından biri demişti; evettir.

    bir şiir üstaadı tarafından gayet büyük ciddiyetle yazılmış olan bi şiir vardı, şöyle ki:

    sabah uyandığında günaydın
    hapşırdığında çok yaşa
    diyecek biri yoksa
    yalnızsın

    sabah uyandığında günaydın
    hapşırdığında çok yaşa
    diyecek biri varsa
    ama demiyosa
    yalnızsın

    engin abi'nin bu şiire yaptığı ek unutulmazdır:

    sabah uyandığında günaydın
    hapşırdığında çok yaşa
    diycek kimse yoksa
    ama diyosa
    delisin.

    onunla her karşılaşma heyecan ve ışık yaratır.
  • hem metni hem çizgisi bu kadar iyi ikinci bir kişi var mıydı buralarda bilmiyorum. (umut sarıkaya değil. o başka kulvar)
    şu an uykusuz'da. bu haber iyi haber. nasıl ilginç yazıyor.
  • minare gölgesi'yle anlattığı şeyi anlatmak imkan dahilinde değil.
    son zamanlarda türkçe yazılmış romanların akla gelen ilk isimlerini bi sıralayın. ben sıralayayım:

    orhan pamuk, elif şafak, murat uyurkulak, murat menteş, emrah serbes, hakan günday, inci aral, ihsan oktay anar vd. (var atladıklarım şüphesiz.)
    hepsi iyi, hepsi güzel kesinlikle(eleştiri hakkı saklı) ama hiçbiri yazdıklarıyla bir minare gölgesi yaratamadı.

    ben iddiamı anlatabildim kuvvetle muhtemel.
  • zat-ı âlileri, bilindik bir yüz olmaktan itinayla kaçınmıştır. kaçmıştır. bugüne dek emek verdiği tüm mizah dergilerinden tutun da yazmış olduğu romanlara dek, suretini katiyen göremezsiniz. çok nadirdir fotoğrafı. onlarda da yüzünü seçemezsiniz. her şeyi bilen, bulup önünüze seren hz. google bile, arama konusu şey "engin ergönültaş" olduğunda bi bocalar, bi böyle ne yapacağını şaşırır, bi öksürür, iki tıksırır...
  • mizah dergilerinde kendisiyle ilgili bir anı çizildiğinde sadece onun yüzünü göremeyiz, hep arkadan resmedilir. sanki çizerlerle arasında böyle garip bir anlaşma vardır ve hiç üzerine konuşulmaz.
  • latife tekin'le roll'da yapilmis bir soylesiden*** alinti:

    '70'lerde hangi ortamlarda arabesk dinlerdin?

    o zamanin genc solculariyiz. mars soyluyoruz, bir yandan da solun bize dayattigi, bizim olmayan o ritmlere, o duyguya karsi inadina arabesk dinliyoruz. turkiye'de herhalde ilk arabesk yazisini engin ergonultas yazdi. sanat emegi'nde. engin'lerle ayni politik hareketin icindeydik. onlar girgir'dalardi, belki de mikrop'u cikariyorlardi. engin'lerin evinde bulusurduk: kuzguncuk'ta, deniz ustundeki meyhanede, ismet baba'nin ust katinda otururdu. vapurlar evin icine girecek gibiydi. sabahlardik ve arabesk dinlerdik...

    [...]

    mizahcilarla arkadasligin nasil basladi?

    cok garip. o yillarda turkiye'nin tek kadin karikaturcusu olan ozden ogruk benim mahalle ve sinif arkadasimdi. digerleriyle daha sonra politik hareket icinde tanistik. once engin'le (ergonultas) tanistim. cok etkiledi beni, farkli bir kavrayisi vardi, yasca buyuktu, bir dunya acabiliyordu onumuze. engin'den dolayi, sonra hepsiyle arkadas oldum.
  • 21. yüzyıl en iyi türk hikayecilerinden biridir. (bkz: minare gölgesi)
  • çok eskilerden hafızamda aynen kalan bir cüce asım tiplemesi vardı. asım sinema filmlerinde rol alan bir cüceydi ve meşhur olma hayalleri kurardı. hayallerinden biri de türkan koçyiğit ile çevireceği "pamuk prenses altı cüceler ve cüce asım" filmi idi.
  • ne zamandır heyecanla beklediğimiz minare gölgesi adındaki kitabı sonunda basılan hikayecimiz.

    kitabın web sitesi ve engin ergönültaş söyleşisi için:

    http://minaregolgesi.iletisim.com.tr/#soylesi

    --- spoiler ---

    minare gölgesi, haliç kıyısında, surların, eski mezarlıkların arasında saklı bir mahallede başlıyor. yani bir 'sur içi' romanı. kuledibi'nde genelevler sokağında, tarlabaşı caddesi'ne inen yokuşlardaki izbe müzikhollerde, çalgılı meyhanelerde devam ediyor.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap