enstrümantal bir şarkıda ağlamak
-
icinizdeki hislerin kelimeler yerine notalarla dokuldugunu hissetmektir. kelimeler her zaman hisleriniz kadar derin olmaz.
ornek olarak :
gustavo santaolalla - de usuahia a la quiaca
opeth - ending credits
godspeed you black emperor - east hastings
matt uelmen - tristram
gustavo santaolalla - iguazu
god is an astronaut - infinite horizons
yann tiersen - summer 78
in flames - pallar anders visa
yann tiersen - compitine d'un autre ete l'apres midi
akira yamaoka - true
john murphy - in the house in a heartbeat
john williams - schindler's list theme (violin solo by itzhak perlman)
(bkz: daha gider bu) -
başlık içinde arattım ama bulamadım. komşu kadınımız eleni karaindrou'nun herhangi bir parçası dinleniyorsa aksi zaten pek mümkün değildir 1, değildir 2, değildir 3...
ayrıca, bu ruha dokunan müziklerin yer aldığı herhangi bir theo angelopoulos filmini izlemeyen de bi zahmet sinema muhabbeti falan hiç yapmasın. ya da gitsin oscarları falan konuşsun. biraz burcu esmersoy üslubu gibi atarlı giderli oldu, ama vaziyet bu. -
-
size bırakılan boşlukları biriktirdiklerinizle doldurmaktır. koku hafızası gibidir kimisi, duyduğunuzda tekrar yaşarsınız.
bazen her şey üst üste gelir.
dibe çökmüşsündür, duvarlar üstüne gelecek gibi hissedersin. oturur dalarsın öylece. şarkı bittiğinde esen rüzgâr dertleri de götürsün diye beklersin...
bazen kaybettiğin bir yakınını hatırlamaktır.
her gün evde gördüğün fotoğrafına hiç bakmadığında aklına gelir. gülen yüzü, unutmaya başladığın sesi, kokusu... bir daha hiç sarılamayacak olmak aklına gelir birden. kızamazsın şarkıya, hatırlattığı için mutlu olursun. gözlerin dolar...
bazen de çok sevdiğin birini özlemektir.
belki de en ağırı budur. aranızda her türlü mesafeler vardır. tüm yaşadıklarınız film şeridi gibi geçer gözlerinin önünden. buruk bir tebessümle dinlersin. sonra elin ayağına, kalbin ciğerine dolanır. ne yapacağını bilemezsin. şarkı biter, gözlerindekiler hâlâ akar aşağıya doğru...
ama güzeldir enstrümantal şarkıda ağlamak. umutsuz hissettirmez, elinden tutup kaldırır seni... -
erkan oğur ve yavuz çetin ortak yapımı bir şaheseri duyduktan sonra, bu eylemi gerçekleştiren birini görmek hiç de şaşırtmaz.
(bkz: dünya) -
(bkz: forgotten part 2)
sen aglamasan da gitar agliyor orada... -
-
(bkz: farid farjad)'ın müziklerini dinlerken başa gelebilir. çok fazla dinlemeyi tavsiye etmiyorum çünkü depresyon garantili.
-
metroda çaldığım kısa bir aralık içinde gerçekleşmesine iki kere yardımcı olduğum hadise. biri yaşlı ve dünyanın en tonton teyzesiydi. merdivenlerden büyülenmiş gibi indiği sırada ilgisini fark ettim ve daha vicdansızca titrettim tereminin tellerini, kadın bir patladı ben çalmayı falan bir kenara bırakarak gittim sarıldım. bi beş dakika kendine gelememişti. sonra konuştuk bana uzun uzun anlattı. hala karşılaşırız, bazen de arar sorar beni. bir diğeri de orta yaşın biraz üstü ve sokakta gördüğüm zaman işte ben de o yaşlarda aynen böyle olacağım dediğim bir şarapçı dayıydı. o hüngür hüngür ağlamadı ama sesi muhteşem içli bir şekilde titreyip neredeyse beni salya sümük ağlatacaktı. sana şarap paramı bırakıyorum dedi ve gözlerinde biriken yaşlar akacak raddeye gelmeden yüzünü gizleyerek gitti. neredeyse hiç para kazanamadım müzik işinden, ama o dayının bahşişi kazanılacak en kıymetli paraydı.
edit: kimi yazarların iddia ettiği gibi bizlere özgü arabesk bir tavır değildir, geçtiğimiz günlerde germaine dulac filmleri için canlı müzik yaptığım bir organizasyonda wisconsin üniversitesi'nden yabancı bir küratörü de ağlatmışlığım vardır. -
andy timmons - cry for you
(bkz: alkollü yaklaşma)
edit: nasıl unuttum diye kendi kendime kızdım şimdi
camel - stationary traveller
solosu bu dünyadan değildir. süründürür...
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap