17 entry daha
  • parmağa toplu iğne batırmak.. en başta ufak bir salaklık olarak görülse de başa çok büyük işler açabilir.

    şöyle ki, arkadaşlarla hep beraber oturulmaktadır. bu sırada sağ işaret parmağının kenarında miniminnacık, toplu iğne ucu kadar kırmızı bir nokta dikkati çeker. orayı vakti zamanında sivrisinek ısırmıştır, ama daha sonra kaşıya kaşıya orada kabuk oluşmuş, iyileştikten sonra da o minik kırmızı nokta kalmıştır. ama bu zar zor görülen nokta nedense siniri bozar. o sırada göze çarpan ufak bir iğne akla parlak(!) bir fikir getirir. "muhtemelen orda minik bir kan pıhtısı gibi bir şey kaldı, ben buraya iğne batırsam, azıcık kanasa, bu nokta geçer" diye düşünülür. daha sonraları sürekli beyni işgal eden "yahu, sana ne, ne zararı var sana onun, manyak mısın nesin, mazoşist misin, ele iğne mi batırılır, otur oturduğun yerde.." gibi cümleler nedense o sırada akla gelmez, iğne ele alınır, azıcık ucu batırılarak kanatılır. can acımamıştır bile, nokta zaten derinin üstlerinde bir yerlerinde olduğundan, çok derine batırılmamıştır iğne. ama o da ne, parmaktan ufak bir iğne deliğinden normalde çıkmaması gereken miktarda kan akmaktadır. "haydaa, bu da ne.." denir, arkadaşın birine "ya parmağıma iğne battı (hey allahım sanki başkası batırdı.. ama yapılan işin salaklığı yavaş yavaş idrak edilmeye başlandığından itiraf edilmez) şimdi de çok kanıyor." denir. arkadaş sallamaz bile, "amaaan sen de.. git yıka, bastır üzerine biraz da, durur." der. yaklaşık bir on dakika parmakla sıkıca üzerine baskı uygulanır, bu arada kol yukarı kaldırılarak kalp seviyesinin üstünde tutulmaya çalışılır (o da nerden kaldıysa aklımda..) sonra büyük bir umutla diğer parmak yaranın üstünden kaldırılıp bakılır, ama hayır, hâlâ aynı şekilde kanamaktadır. arkadaşlara gösterilir, mecburen yapılan salaklık da anlatılır, arkadaşlar şaşkın şaşkın akmakta olan kana bakarak "bu kadar kan o kadarcık şeyden mi çıkıyor?" derler. arkadaşın birinin doktor bir tanıdığı vardır, telefon açıp sorar napalım der, ondan alınan talimatlar doğrultusunda parmak bir bezle sıkı sıkı sarılır, bilek de aynı şekilde sımsıkı sarılır, bir kanepeye uzanılır ve kol havaya kaldırılarak yarım saat öylece durulur.

    ama o da ne, başparmakla sargının üzerine bastırma kesildiğinde ve sargı açıldığında görülür ki, kan aynı şekilde oluk oluk akmaktadır. "eh ne yapalım, hastaneye gidelim bari.." diye düşünülür, yol boyunca arkadaşların "iyi de şu kadarcık iğne deliğine napcaklar, tıpa mı takcaklar, eki eki.." şeklinde dalga geçmeleri eşliğinde en yakın hastaneye gidilir. oradaki bir hemşire ne olduğunu sorar. "parmağıma iğne battı" diyince hemşire "manyak mısınız, bunun için hastaneye mi gelinir, allahım kimlerle uğraşıyoruz" bakışları atar, ama bir şey demez, "gelin sargı yapalım" der, sargı beziyle sıkı sıkı sarar, "parmağınızla üstüne sıkı sıkı bastırın" der, "şey ben yaptım zaten durmadı.." gibi isyan cümlelerinize kulak asmaz, birkaç dakika sonra kıpkırmızı olmuş sargı bezi gösterildiğinde yavaş yavaş ciddi bir durum olduğunu anlar ve oradan geçmekte olan bir cerraha (aman allahım) seslenir. cerrah, sargıyı çözer, kanayan parmağa bakıp şaşırır "allah allah, ne kadar da ilginç kanıyor.." diye "şey, bir şey yapsanız..." denilinceye kadar hayran hayran seyreder. daha sonra başka yapılacak bir şey olmadığını görüp bağırta bağırta orayı bir güzel dikip eve yollar. meğer oradan atardamar mı geçiyormuş, kılcal damarlar orada düğüm mü yapmış neymiş, ben tam oraya batırmışım iğneyi.

    ha bir de bu olaydan sonra o minik kırmızı nokta kayboldu.. bu da bir şey tabi..

    (bkz: züğürt tesellisi)
408 entry daha
hesabın var mı? giriş yap