73 entry daha
  • türklerin üzerine yıkılmaya çalışılan facia.

    yahudileri kovalayan almanlar, filistin’e gitmelerine vize vermeyen ingilizler, gemiyi vuran ruslar ama elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen suçlu türkler oluyor. mavi marmara faciasına kadar böyle bir söylem yok. durum gayet açık ve belli, yahudiler neyin ne olduğunu biliyor. filistin’deki yahudiler ayaklanmış, haklı olarak ingilizler’i suçlu görüyorlar ve sokakları ingiltere’nin filistin yöneticisi harold mac michael’ı katil gösteren afişlerle donatıyorlar. geminin filistin’e gelmesine vize vermeyen ve dönemin ingiltere ortadoğu sorumlusu olan lord moyne yahudi bir örgüt tarafından öldürülüyor. öldürenler “struma’nın öcünü aldık” diye ifade veriyor.

    siyonist örgütler ve türkiye yahudi toplumu, çabaları için türk devletine teşekkür ediyor. struma’yı yakından izleyen türkiye yahudilerinden avram galanti, olaydan hemen sonra aynı yıl 1942’de yayınlanan kitabında türk devletinin elinden gelen her şeyi yaptığnı söylüyor ve teşekkür ediyor. dünya siyonist örgütü başkanı chaim weizmann, türk dışişleri bakanlığına gönderdiği teşekkür mektubunda şöyle diyor:

    “ekselans, musevi göçmenlerinin türkiye tarikiyle filistin’e transit geçmelerini tanzim hususunda hükümetinizin ibraz ettiği yardım ve muaveneti türkiye’deki mümessilimizden derin bir memnuniyetle öğrendim. bu hususta türk makamları tarafından ittihaz olunan insani ve müşvik hatt-ı hareket binlerce musevi mültecisinin düşman işgali altındaki memleketlerden kurtarılması için amil olmuştur. bu yardımdan dolayı samimi teşekkürlerimizi lütfen kabul buyurunuz. bu çok müsta’ cel (acil) meselede zat-ı devletlerinizin dostane ve muavenetkar alakalarına devam edeceğine emin bulunuyorum.”

    imza:
    hürmetkarınız weizman, reis – filistin yahudi ajanlığı, 24 ocak 1945 (t. c. başbakanlık cumhuriyet arşivi, tcbca, fon kodu: 030.10, belge no: 110.736.16)

    fakat ne oluyorsa mavi marmara faciasından sonra oluyor. olay hakkında belge ve bilgiye dayanmayan, türk devletini suçlu gösteren romanlar peşpeşe patlıyor.

    (bkz: zülfü livaneli)
    (bkz: halit kakınç)
    (bkz: bahar feyzan)

    bu tiplerin sponsoru da ishak alaton. geminin motorsuz, yakıtsız ve gıdasız bırakıldığı gibi yalan bilgiler verip türk devleti ve dönemin yöneticilerine katil diyor. türk devleti suçlu ilan ediliyor ve özür dilesin kampanyası başlatılıyor. mavi marmara faciasında tüm dünya kamuoyu önünde kötü bir duruma düşen ve özür dilemesi beklenen israil, bu şekilde “siz asıl struma’dan dolayı özür dileyin” kontrası yapıyor. böyle kurgulanmış romanlarla da köpürtülüyor.

    gemiden sağ kurtulan tek kişi olan david stoliar‘ın filistin’e gittikten sonra polise verdiği ilk ifadede türk devletini kötüleyen hiçbir şey yok. geminin motorunun türk devleti tarafından onarıldığı ve denizaltı tarafından vurulduklarını söylüyor. yıl 1971’ye gelip aradan yıllar geçtikten sonra ne oluyorsa bu adamın söylemleri değişiyor. gemiyi türkler vurdu, motor bozuktu diyerek ortaya atılıyor. sıcağı sıcağına verdiği ilk ifadelerin tam tersini söylüyor. ingiltere’yi aklayıp türkiye’yi suçluyor. bu patlayan romanlar da hep bu yalan bilgiler üzerine kurgulanıyor. zaten bu adam son derece şüpheli biri. senin vizeni ingilizler vermemiş ve engellemiş ama sen kurtulur kurtulmaz ilk iş olarak ingiliz ordusuna katılıyorsun. hayırdır diye adama sorarlar.

    olayla ilgili türk devletine atılan iftiralara gelelim.

    yalan: gemi türk devleti tarafından yakıtsız ve motorsuz bir şekilde bırakıldı.

    gerçek: geminin motoru türk devleti tarafından onarılıyor ve yakıtı da var. david stoliar’ın ilk ifadesinde görülüyor. ayrıca struma motoru dursa bile yol alabilecek yelkenli bir gemi.

    yalan: çocuklara vize çıktı fakat türk devleti engelledi.

    gerçek: türk devleti biz çocukları ailelerinden kopartamayız, buyurun gelin çocukları siz alın diyor fakat ingilizler gelmiyor. gemi vurulduktan 10 saat sonra suçlu görünmemek için yine bir belge uyduruyorlar fakat yahudiler dalga mı geçiyorsunuz diye tepki gösteriyor.

    yalan: struma gemisi türkler tarafından aç susuz bırakıldı.

    gerçek: türkiye’de insanların karneyle ekmek aldığı, ikinci dünya savaşı’nın zor ve sıkıntılı günlerinde türkiye struma gemisini çok iyi şekilde besliyor. türkiye kızılay cemiyeti’nin struma gemisine hergün verdiği yiyecek içecek listesi şöyle:

    “300 kilo ekmek, 100 kilo galeta, 100 kilo, tuzlu uskumru balığı, 50 kilo beyaz peynir, 50 tane limon, 10 sandık portakal, 50 kilo şeker, 100 kilo havuç, 50 kilo helva, 1600 adet yumurta, 250 kilo patates, 3 kilo tuz, 50 kilo hurma, 50 kilo incir, 50 kilo salam, 10 şişe kanyak, 2 kilo ıhlamur, 200 paket sigara, 50 kilo fındık.” (rıfat n.bali, musa’nın evlatları cumhuriyet’in yurttaşları, iletişim y. 4. baskı, 2005, s. 206)

    yalan: gemiyi türkler vurdu.

    gerçek: gemi, ingilizlerin müttefiki olan sovyet denizaltısı tarafından türk sularının birkaç mil dışında vuruluyor. sovyetler’in yıkılmasından sonra ortaya çıkan belgede şöyle deniyor:

    “sc-213 denizaltısı 24.2.1942 sabahı korumasız vaziyetteki düşman gemisi struma'ya rastladı. gemi 1118 metreden başarıyla torpidolandı ve batırıldı. genç subaylar, gemi komutanı ve astsubaylar ve torpidoyu ateşleyen kızıl filo denizcileri cesaret örneği sergilemişlerdir.” (douglas frantz and catherine collins, death on the black sea: the untold story of the struma and world war ıı’s holocaust at sea, new york: ecco, 2003)

    şimdi olaya gelelim; naziler gemideki insanları öldürmekten ziyade filistin’e göndermenin derdinde. çünkü filistin o tarihte ingiliz yönetimi altında. filistin’deki araplar “yahudileri istemiyoruz” diye ayaklanmış durumda. naziler bu taktikle filistin’deki bu durumu kaşıyıp araplar ve ingiliz yönetimi arasında kargaşa ve ayaklanma çıkarmanın peşinde. böylelikle düşmanını içeriden çökertmek istiyor. ingilizler de bu yüzden geminin filistin’e gelmemesi için tüm gücüyle çalışıyor ve vize vermiyor. böyle bir ortamda türk devleti elinden geleni yapıyor fakat ingilizler montrö ve diğer andlaşmaları göstererek türkiye’nin elini kolunu bağlıyor. gemideki insanlarda dizanteri gibi bulaşıcı hastalık var, sağlık denetiminde tespit ediliyor. ayrıca ingiltere geminin içinde ingiliz yönetimindeki filistin’i karıştırmak için gelen alman ajanlarının olduğunu söylüyor. andlaşmalara göre düşman ajanların ve gemidekilerin karaya ayak basamayacağını, geminin karantinaya alınması gerektiğini ve geri gönderilmesi gerektiğini diretiyor. montrö ve diğer andlaşmalar devreye girince türk devletinin eli kolu bağlanıyor. dönem ikinci dünya savaşı gibi çok sıkıntılı ve hassas bir dönem. türk devleti boraltan köprüsü diye bilinen olayda türk soydaşlarını sovyetler’e teslim etti ve idam edildiler. olayı değerlendirirken bunları bilmek gerek.

    sonuç olarak; türkiye elinden gelen her şeyi yapmış fakat başta almanlar olmak üzere ingiltere’nin kesin olumsuz tutumu ve sovyetler’in saldırısı nedeniyle bu facia yaşanmıştır. konuya daha geniş bakmak isteyenler araştırmacı yazar cengiz özakıncı’nın aşağıda bağlantılarını verdiğim yazı dizisi ve televizyon programına bakabilir.

    http://www.butundunya.com/pdfs/2012/10/060-066.pdf
    http://www.butundunya.com/pdfs/2012/11/040-045.pdf
    http://www.butundunya.com/pdfs/2012/12/025-030.pdf
    http://www.butundunya.com/pdfs/2013/01/045-053.pdf

    https://m.youtube.com/watch?v=_t7vrxnnaiu&t=1120s
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap