5 entry daha
  • taylor swift’in #missamericana belgeselini şimdi bitirdim. izlerken bazı kısımlarda yüksek şekilde duygulandım. taylor, ilk çıkışından bu yana hayalinin peşinden koşarak bu zamanlara kadar geldi. kendini net olarak ifade edebildiğini bir kez daha anlamış oldum. bu kadına zamanında insanlar demediğini bırakmamışlar ve hala da bu sürmekte. kadının kilosuna, zayıflığına, politik duruşuna ve hayatında kimler olduğuna dair taylor’ı eleştiren o insanlar acaba kendilerine bakmışlar mı merak ediyorum. röportajda kadın taylor’a “evine kaç tane adam götüreceksin” diye bir soru soruyor taylor da o sıra hem üzgün hem de kızgın bir şekilde net olarak “kimseyi evime götürmeyeceğim” diyerek kadına karşı çıkıyor. hep ezilen taraf kadın oluyor hangi ülke olursa olsun. kadın müziğine yıllarını veriyor ve sadece işiyle gündeme gelmek isterken insanlar taylor’ı değiştirmeye çalışıyor. çok yanlış. kadın bildiği yoldan ilerliyor. red, reputation ve lover albümü ile grammy kazanamayarak 3 albüm maalesef müzik piyasası için çöp oluyor. çok yazık. annesinin kanser olayına çok üzüldüm. taylor ilk kez sahneye çıktığında destekçisi olarak annesi yanındaymış. annesinin taylor’a sarılıp “seninle gurur duyuyorum” diye sarılması işte ben orada kalbimi bıraktım. cinsel saldırıya uğrayıp hakkını araması ve insanların taylor’a karşı “sesini çıkaramamış mı?” gibi itemlerde bulunması çok ama çok saçma bir şey. bir kadın tabii ki hakkını arayacak kadınlara karşı ne bu bir üste çıkma çabaları? rezilsiniz. taylor swift’i sevmeseniz bile bu belgeseli izlemeye başladığınızda ne dediğimi anlayacaksanız. taylor içimizden biri ve bu günlere çabaladığı emekler sayesinde geldi. bu kadının takipçisi olduğum için çok mutluyum. izlemek için zamanınız var. netflix’te. #missamericana

    hiç bu kadar duygusal boşlukta olmamıştım. insanların yaşadıklarını izleyip bir anlam çıkarmak çok önemli bir şey.
25 entry daha
hesabın var mı? giriş yap