41 entry daha
  • birbirlerini yiyen insanların ülkesinde; aslında yaşayanlar için bir ütopya olamayacaktı doğal olarak; fakat şimdi düşünüyorum da; acaba birbirlerini yeme zorunluluğuyla yaşayan, hayvan eti veya bitkilerle yeme kültürü bir türlü oluşturamayan insanoğlu; o halde kafasında ütopya oluşturamayacaktı; fakat doğal süreç işlemedi de; o günümüz manasıyla hayvani zincirlerini kırdılar diyelim; ve ütopik düşünebildiler; acaba ne kurgularlardı? natura'sı gereği, diğer insanların kan kokusuyla bu kadar içli dışlı olmuş insan acaba; 'keşke insanoğlu insan etiyle beslenmeyeydi' diye düşünür müydü? akagelmiş olan süreç; yani modern insana göre yamyamlık, onlara göre beslenme dışında o insan düşünce yapısı ne üretebilirdi ulaşılmaz olan, ütopya için? düşünüyorum; şöyle şeyler olabilir mi acaba?

    efendim evvela insan niye ütopya üretir kafasında, ona bakalım; çünkü insan cogitans yani düşünen bir varlıktır eyvallah, yaşama koşullarından rahatsız olsun veya olmasın, mutlaka zihninin bir şekilde tetiklediği zincirleme düşün verileri ideal olanı veyahut hiç olmaması gereken'i bulabilir. insan etiyle yaşamını sürdüren bir hayvanımsı insanın ütopyası da bu zincirleme düşün sisteminden muzdarip olacaktır; modern insan nasıl ki; işten çıkmıştır akşam vakti yorgundur; eve gitmek için otobüs kuyruğundadır; gri bir hava hafif yağmur yağıyor; zaten deli gibi yorgundur; gündelik koşuşturmacalardan bıkmıştır; bir an önce eve ışınlanmak ister; o an arabası olduğunu hayal edebilir; çünkü otobüs sıkıntısı daha otobüse binmeden onu beklerken bile çökmüştür üstüne; bir de yolculuk var, otobüsten indikten sonra; eve yürüme seansı var. kısacası; onca yorgunluğu üstüne eziyet çekmeye devam edecektir. o halde; bu modern insan ne düşünebilir? bir arabası olduğunu düşünebilir. veya bir sevgilisi olduğunu, ve iş çıkışı onu son model, konforlu bir otomobille aldığının hayalini kurabilir? hatta yorgunluğundan ötürü akşam yemeğini dışarda yemeyi; mümkünse boğazda; çok lüks ve şuh bir mekanda hafif müzik eşliğinde; tüm modern yemek masası kurallarına uyma inceliğiyle süslü hayallerini kurabilir. insanın ihtiyacı olan şey zihnindedir; zira o an tekrar reel hayata döner ve kendisine bakar; oysa o otobüs bekleyen yorgun argın yalnız insandan başkası değildir! hayallerinde kurdukları salt eve bir an önce ışınlanma fikrinden böylesi tetiklenmiştir. pekala o halde; insan yiyen insanların kafalarında kuracakları da ihtiyaca yönelik olmalıdır;

    misal olur ki; ormanda sürekli kendi yiyeceklerini yani diğer çocukları kapan, ondan önce yiyen bir başka insandan nefret eden bir insan , o insanı şelale manzarası eşliğinde yemeyi düşünebilir. mağarasından çıkmadan salt bu düşüncesiyle duvarlara, hayalini kurduğu yiyeceğin (insanın) resmini çizebilir. hatta çamurdan, topraktan bir heykelini yapmaya çalışabilir. yani düşüncesini eyleme döküp, hayalleriyle bütünleşebilir. oysa hareket noktası; bir acıdan, bir kayıptan, bir eksiklikten başka bir şey değildi. açken kurguladıkları; eyleme döktükleriyle; modern insanın iş çıkışı otobüs beklerken hayal ettikleri arasında benzerlik vardır; evvela bu benzerliğin en önemli karakteristiği düşüncede yaratıma gitmeleridir.
    imitando naturam yani doğayı taklit ederek yani güçsüz insanları yiyerek, güçlüler tarafından da yenilme korkusuyla yaşamaya çalışan insan yiyen insan ile evi ile işi arasında (okul da olabilir) sıkışıp kalmış ve doğası gereği doğaya ayak uydurmuş, zaten ayak uydurduğu için eviyle işi arasında sıkışıp kalmış modern insanın trajedisi benzer değil midir?

    yamyamın hayalini kurduğu dünya düzeninde bütün insanlar onun yiyeceğidir, o insanların efendisidir, diğer bütün insanlar ona çalışır, ona et sağlar, onu eğlendirir, onun rahatını sağlar. böyle bir dünyayı hayal etmez mi yamyam insan? edebilir; bunun karşısında; modern insan da bütün insanların kendisine hizmet etmesini ya da dünyanın efendisi gibi uçuk kaçık idealar peşinde koşmasa da; iş yerinde kendisini rahatsız eden tiplerin gitmesini, yok olmasını isteyebilir,patronun zam yapmasının hayalini kurabilir. veya sıkıcı trafikte bütün otomobillerin, otobüslerin birden yok olmasını ve içinde bulunduğu aracın son süratle yoluna gitmesini düşleyebilir, kantinde her gün karşılaştığı dünya güzeli hatunun artık onun farkına varmasını isteyebilir, sınavlara girmeden derslerden geçmeyi, çayıra çimene yayılmayı arzulayabilir.
    insan çevresiyle bir bütünlük oluşturabilecek şekilde hayal kurabilir.
    otomobille uzaktan yakından işi olmayan bir çiftlik delikanlısının, ya da kantindeki hatundan zerre haberi olmayan herhangi bir öğrencinin böyle sorunları yoktur, tıpkı insan yiyen insanların, 'insan yeme ritüellerinin' dışında başka muhayyileler üretmesi veyahut 'ah keşke insanlar insan yemeselerdi de hayvanları, bitkileri yeseydi' deme yetisine sahip olmamaları gibi.

    o halde sesli düşünmemi bir nihayete erdireyim;
    stoa felsefesine göre natura'ya uyumsuz yaşanamaz; doğal olarak doğasıyla doğaya bağlı olan insanın düşünce yapısı da doğallığından hiçbir şey kaybetmeyerek, doğasının dışına çıkma cüretini gösterdiği anlarda ütopya başlar.
    iş çıkışı yorgunluğundan doğan muhayyile pek de ütopik hayallere götürmez o halde.

    yine de hayal kurmaya devam etsin tabi, o yol başka türlü çekilmez.
1669 entry daha
hesabın var mı? giriş yap