67 entry daha
  • macbeth, iskoçya kralı olan duncan’ın sadık bir komutanıdır. norveç ordularına karşı kazandığı kanlı bir zaferden yakın dostu banquo ile dönerken üç cadıyla karşılaşır. bu üç cadı, macbeth’in ilk olarak cawdor beyi, ardından da kral olacağını, lakin krallık mertebesinin elinden banquo’nun oğlu tarafından alıncağını söylerler. macbeth, ilk başta bu kehanete kulak asmasa da, isyan çıkarmaya çalıştığı için ölümle cezalandırılan cowdor beyi’nin yerine atandığını öğrenince cadıların söylediğinde gerçeklik payının olduğunu düşünmeye başlar.

    macbeth’i büyük bir mutluluk ve sıcaklıkla karşılayan kral, en büyük oğlu malcolm’u cumberland prensi, ve dolayısıyla gelecekteki kral olarak seçtiğini duyurunca işler karışır. bu noktada, cadıların söyledikleri, macbeth’in geleceğini haber veren basit kehanetler olmaktan çıkarlar, macbethin beyninde beslenip palazlanan, ve kendi geleceklerini yaratan canlılara dönüşürler. zira macbeth’in haberi olmasaydı varolmayacak olan bir gelecek, bir başrol oyuncusu gibi tüm gidişatı değiştirecektir.

    kral duncan’ın bir tesadüf eseri macbeth’in kalesinde kalmasının gerekmesi oyunu kilit noktasına getirir. lady macbeth’in büyük tesiriyle, ilk önce kralı, sonrasında da nöbetçilerini öldüren macbeth, kendini bir çıkmazda bulur. kiralık katilleri banquo’yı öldürmeyi başarsalar da, banquo’nun oğlunu ellerinden kaçırırlar.

    içinde çırpındığı karanlığın sığ bir su birikintisi değil, bir bataklık olduğunu henüz farkedememiş olan macbeth, akıl sağlığını tamamen yitirdiğini soylulara verdiği bir yemekte belli eder. cadıların araladığı, karısı lady macbeth’in ise sonuna kadar açtığı bir kapıdan aşağı, kendi kaderi boyunca biçare yuvarlanmaktadır.
    macbeth, kendi deliliğini bastırmak için tekrar cadılara gider.. bir ingiliz soylusu olan macduff, ve prens malcolm‘un topladığı ordular tarafından birnam ormanı yürümedikçe yenilemeyeceğini duyunca uzun süre önce kaybettiği kendine güveni tekrar yerine gelir. üstüne bir de insandan doğmuş kimse tarafından öldürülemeyeceğini söylenince, çılgınlığı bambaşka bir boyut kazanır. aslen sadece kaderin bir ilüzyonu olan yenilmezliğine güvenip, metamorfozunun son aşamasında delice vahşileşir. yaverlik ettiği kötülüğün etkisiyle farketmediği şey ise en başından beri kendi sonunu getirdiği, ve oyununun son perdesine yaklaşıldığıdır.

    sonuna kadar güvendiği yenilmezliği ve arkasında sığındığı kehanetler, ilk önce ağaçlarla kamufle olmuş düşman ordularının birnam ormanını yürüyormuş gibi göstermesiyle yaralanır. sonrasında da macduff’ın aslında annesinin rahminden alınarak dünyaya getirildiğini öğrenmesiyle tüm savunmaları yerle bir olur, ve oyun kendi ölümüyle son bulur.

    shakespeare’in okuduğum trajedileri arasında belki de en karanlığı olan macbeth, sadece tek bir tema üzerine yazılmamış kuşkusuz. kadınların ihtiras hırsından, en güçlü erkeklerde dahi trajikomik boyutlara ulaşabilecek zayıflıklara kadar birçok konu üstünde duruyor. ilk bakışta “kaderci” olarak görünelebilecek bir anlayışa sahip olsa da, insanın kendi kaderini kendisinin yarattığı fikrini de usulden savunuyor. dinler tarafından vurgulanan “alınyazısı” anlayışını da tiye alıyor belki de shakespeare, ve macbeth’in trajedesine karanlık bir komedi karakteri de kazandırıyor. tüm bunları yaparken, o güne dek yazılmış çoğu oyunun aksine, seyircinin kendisini macbeth’in yerine koymasını engelleyerek, işlenen temanın kişisel değil, evrensel olduğunu da anlatıyor belki de.

    (not: yazdığım bir ödevden alıntıdır)
459 entry daha
hesabın var mı? giriş yap