17 entry daha
  • teşhisi her zaman bayılma ile konmayan düzensizlik.

    aslında eğlenceli anlar yaşatır insana bu, hayatı renklendirir. böyle bi dengeleme sorunum olduğunu henüz bilmiyorken yaşadıklarımı şimdi düşününce dışarıdan nasıl göründüğünü hesaplayıp gülebiliyorum misal ben.

    tüm günü aç karnına geçirmişim, farkına bile varmamışım, açlık hissi çabuk kayboluyor bu modellerde. akşam buzdolabını açıp kapağından bir şişe su alıyorum, kocaman cam şişe, ağzına kadar dolu, sıkı sıkı tutuyorum, ama yine de elimden düşüp kırılıyor, son derece tepkisiz bakabiliyorum hadiseye, adeta bi film izler gibi.

    benzer bi gün, yine akşamüstü, yine açım bi kaç saattir, bilgisayarda yazı yetiştirmeye çalışıyorum, gözlerimi monitörden klavyeye indirdiğimde, klavyenin bi kaç tuşunun fosforlu yeşil olduğunu görüyorum. vaaaay? coool!!! gözlerimi başka yere çeviriyorum, tekrar bakıyorum, bu sefer başka tuşlar yeşil. "klavyeye de fosforlu yeşil yakışıyor" diye düşünüyorum. "ulan fosforlu yeşil tuşu olur mu klavyenin?" diye düşünmüyorum. böyle frontal lobunu alıyor insanın beyninden. şahane. kafa yapıyor bi anlamda.

    hem birdenbire sinirleniverip o anda denk gelen bi kaç kişiyi dürüp büküp bi kenara yığıyorsun, zerre kadar utanç, pişmanlık hissi yok (sonradan geliyor, ama o anda yok). kimseye avaz avaz bağırma alışkanlığı olmayan bi insanken, yine bi akşamüstü pek de iyi tanımadığım bi terbiyesize öyle bi bağırmışlığım vardır ki mesela, sinirlendiğimi ben bile farkedemeden bağırmaya başladığımdan, bi yandan da "kim bağırıyor lan böyle?" diye düşüne düşüne devam etmişimdir adamı fırçalamaya.

    sonra gün gelir, hamilelikte rutin diye şeker yüklemesi yaparlar adama. (bkz: glikoz tolerans testi). iki bardak glikozu bir nefeste diktirir kafaya hemşiranım, aç karnına. hemen kan alır, sonra her yarım saatte bir, 2,5 saat boyunca delerler kolunuzu, alırlar kanınızı, kevgire dönersiniz. bu arada yavaştan elden ayaktan kesilirsiniz. ay bu içirdikleri şey çok şekerliydi, ağır geldi herhalde diye yorumlarsınız, yatırırlar sizi bi yatağa. sonra sonuç çıkar, öğrenirsiniz dramınızı. şahsım için geçerli olan tam olarak hipoglisemi değil, midenin hızlı boşalması sonucu hipoglisemiye sebep olabilecek bi aşırı insülin durumu, ama sonuçta tedavi ve önerilen yaşam biçimi aynı. sonuçta tehdit de aynı:

    az az, sık sık ve düşük glisemik endeksli yemekler yemezsen, uzun süreli aç kalırsan ilerde şeker hastası olursun. istediğin kadar dondurma yersin, dondurma tatlı olduğu halde pek bi etkilemez hadiseyi, ama diğer tatlılar önerilmez. beyaz pirinç, havuç ve mısır tavsiye edilmez. esmer pirinç ve bulgur çok beğenilir. beyaz ekmek yerine ne kadar esmer olursa o kadar iyi der genel felsefe. çantada bi parça şeker ya da çikolata taşımak, el altında uzun süre aç kalmamak için insülin oyalayıcı bişeyler bulundurmak iyidir. adam gibi uygulanırsa ömür uzatır bu hastalıklar, çok da takılmamak lazım.

    ama tabii yine de (bkz: glikoz diyeti)
111 entry daha
hesabın var mı? giriş yap