6819 entry daha
  • cem yılmaz gibi -anlattığına göre- başlangıçları mücadeleyle, biraz itilip kakılmayla geçmiş insanlar; orta yaşlarına gelince geçmişleriyle, onu reddetme raddesinde mücadele eder. fakat yaş kemale erip ihtiyarlık gelince, o reddedip bastırdığı asıl özü bir şekilde ortaya çıkar.

    bu adamın kabaca hikayesi nedir? orta sınıf bir aileden çıkan, turizm otelcilik okumuş fırlama bir genç. sonra karikatür çiziyor, komedi yapıyor, döneminde klişe kopya haline gelmiş "komedi" formatını yıkıyor sonrasında alıyor yürüyor. cem yılmaz'ı cem yılmaz yapan bana göre cesaretidir. deli cesareti, cahil cesareti, ne derseniz deyin. açıklamaya çalışayım...

    bir stand up şovunda, cmylmz olabilir, şey diyordu "gülmek lükstür, havyardır, kıldır yündür" o şovu kaç defa izledim bilmiyorum eyvallah başarılıydı ama bu cümlesine her gelişimde "siktir yarram" derdim içimden. böyle bir cesaretten bahsediyorum. adam kan ter gözyaşı dolu bir coğrafyada, hatta bir dünyada, gülmeyi lüks sayıyor. bunu neden yapıyor, elbette kendini özel bir yere konumlandırmak için, insanlar bana farklı bir saygı duysun diye. halbuki yaptığı iş özünde, halk arasında soytarılık diye anılır. meddahlık diyelim hadi. ne zaman bu adamla ilgili bir şey görsem, aklıma bu lafı geliyor. "gülmek lükstür, havyardır." hadi ya?

    cem yılmaz, bu tepeden bakan insanlarla alay ederek marka olmuştur, ne yazık ki zaman içinde kendisi alay ettiği konunun öznesi haline gelmiştir. "şimdiye kadar insanlar ben de sizdenim yalanıyla halkla bağ kurmaya çalışıyordu, biz bunu kırdık" diye diye, alttan alta da farklı bir kanaldan kendisi aynı mesajı vere vere marka olmuştur. samimiyim, dobrayım, mahallenin fırlama çocuğuyum, vs vs. fakat sonrasındaki cem yılmaza bakıyoruz:

    bir kere, kendinden başkasına asla tahammülü ve saygısı olmayan birine dönüştü. eniştesinin programına konuk olduğu bölümü youtube'dan bulabilirsiniz, acayip itici saygısız bir akşam geçirdiler. diğer programlarda da sürekli ben konuşayım kafasında, karşısındakine iki kelime ettirmiyor, soruları döndürüp dolaylayıp yine kafasındaki yere getiriyor muhabbeti, tam yazlıkçı emekli amca sıkıcılığı...
    ileride para eder diye tablolar alıp biriktirmek, veya manitaları yemlemek için de olabilir, veya tamamen kafasındaki "aydın adam = resim sanat entelizm" şablonundan olabilir, bunları "bakın ben sanata ilgiliyim entelim dantelim" alt metni ile reklam etmek...
    saçma sapan yerlerde "biz sinemacıyız" muhabbetleri... hayır sen sinemacı değilsin, sen sinema filmleri çeken, deneyen bir komedyensin. kimi filmin izleniyor, kimi filmin tutmuyor... russell crowe'la bir film yaptılar, russell nezaketen bir programa konuk geldi tr'ye, adamı canından bezdirdi. bir de bi ara "takıldığı" ünlüleri saymayı seviyordu, avrupalı amerikalı ünlüler işte, hepsiyle tanışıyoruz bir şey diyemem ayıp olur falan diye konuşuyordu, en az stand up'ı kadar komikti... takıldığı kızları anlatan eleman gibi...
    bu son zamanlarda özellikle, film tanıtımları için mahalledeki altın günlerine bile katılıp tepeden tepeden konuşmak, izleyiciye "canım abicim, güzel kardeşim" modunda didaktik külhanbeyi-vari yaklaşımlar...
    sürekli "çirkinim ama karizmam var, param var" mesajlı espriler... yani kaç yaşına geldin bari bunu aş be abicim...
    sürekli ben en iyiyim muhabbetleri... evet stand up'ta çok iyisin, entellikte değil; sinemada değil; stand up'ta çok iyisin, ama en iyi misin o da tartışılır... tartışılır demeyelim de, rekabet edecek adam yok piyasada, kendini neye göre "en" noktasına koyuyorsun? yıllardır binlerce kez sahneye çıktım diye hava atıyor, bütün anlattıklarını topladığında, tekrarları atınca kaç saatlik bir gösteri kalıyor elde acaba? çünkü kendisi söylüyor, zaman içinde değişen belli metinlerin üç-dört farklı çeşidini oynuyorum, metnim zaten belli falan diyor.

    bugünlerde de serenay sarıkaya ile meşhur olmuşlar. magazin kısmı umrumda değil de, bu adamın zaman içindeki değişimi gerçekten çok acayip geliyor bana, acı değil ama kendi içinde bir dramı hüznü var gibi... resmen yaşlandı adam. ama hala cesur. ya da pervasız. aradaki çizgi ne kadar ince onu da kestirmek güç. başarı getiren pervasızlık cesaret diye anılabilir. işin sonunu getiremezseniz cesaretinizden değil aptallığınızdan bahseder insanlar. o yüzden çok dalgalı bir yüzey. ama şu kesin ki, cem yılmaz eğer meşhur olmayıp hala yalnızca "ortamdaki komik çocuk " olarak kalsaydı, ne o yağlı tablolarla caka satabilirdi, ne de beraber olduğu kadınlarla instagramda stalklamaktan başka bir macerası olabilirdi. bunun temeli de sanırım kendisine "gülmek lükstür" dedirten o cesaret.

    hayır cem'ciğim, gülmek lüks değildir ve sen artık ergenliğe geri dönmüş bir ihtiyarsın. bizim senden tek ricamız şu olabilir, kendi emeğinle, cesaretinle yıllar içinde inşa ettiğin cmylmz markanı yıkma, biz de ömrümüz el verdikçe eski işlerine dönüp dönüp gülelim eğlenelim, böyle bir komedyenimiz vardı diyelim. ha, kendini yıkacaksan da, bu saatten sonra sinemayla ya da entelizm ile tepeden tavırlara girme, futbol acun fenerbahçe bataklığına hiç girme, siyasi bir dönüşüme belki baharlara gebe bir hareketin içinde yer al. en azından markanı öldürdüğüne değer. fakat medeni cesaretin bu kadar büyükken bugüne kadar siyasi bir duruş ortaya koymamandan, bundan sonrası için de bir şey beklememek gerektiğini anlamalıyız, değil mi? sahi, o işler para etmiyor mu? sen de haklısın.

    o halde, bugüne kadar siyasi / toplumsal bir derdin olmamışken, bu saatten sonra insanlara akıl vermeye, kendini karar mercii saymaya kalkma. fırlama bir meddah olarak anılmaktan gurur duyacağını defalarca çeşitli şekilde dile getirdin, fırlama bir meddah olarak kal o halde. saçları ağartıp sakalları uzatarak aksakal rolleri kesme. çünkü bu halinle çok gülüyoruz sana.

    edit: kayınço değil, enişte. devilred'e teşekkürler.
3682 entry daha
hesabın var mı? giriş yap