• ustaya çıkışması, lokantanın sıcak atmosferine çelik bıçak soğukluğunda bir kesik atmıştı. uğultular kesilmemiş fakat çatal bıçak tıkırtı senfonisi ritmini kaybetmişti. usta:
    -1 saatte değil. öncelikle belirtmek isterim ki 5 saatte hazırlanıyor bir tas kebabı!
    ustanın sözleri onu sakinleştirmek yerine daha da üzmüştü. evet üzüntüydü bu, öfkenin küskün yüzü. bu noktaya nasıl gelmişti? yıllarca örnek bir beyefendi, bir centilmen olarak kendini yetiştirmişti. doğru kasabı, doğru eti seçmiş, doğru ısıda pişirmiş olmasına rağmen bu korkunç lezzeti bir türlü yakalayamamıştı. ortayaş krizini bekar olarak kutlarken gönlü derin bir kuyu gibi kararmış ve o kuyuya koca bir taşı atarak bu lokantaya gelme kararı almıştı "20 lira mı?" diye çıkışması böyle bir korda mühürlenen yürek yanması neticesinde manyel verdi.
    -1 saatte hazırladığın yemek için 20 lira mı?! bu ne cürret?
    usta savunmasına devam ederken yemeğin niceligine dair, hatta sanatını ham maddenin haddelenmesini mecaz vererek ve alabildiğine överek hiç hoş olmayan sözler sarfediyordu:
    "20 sene artı 5-6 saat diyorum sana! öyleyse neden burayı seçtin! neden kaba bedenini taşıyan yalnız ayakların seni mukoş'un ev yemekleri'ne yahut talat usta'ya götürmek yerine buraya sürükledi?!" gözlerini kırpsa birkaç damla yaş dökülecek gibiydi. ağır kum torbaları kara kirpiklerine asılıydı sanki. o ise direniyordu yerçekimine ve müşteri her zaman haklıdır gibi beşerce kabul gören yasalara...

    ilaç saati geldi. telefonu saklamam lazim. "sonra öpüşmüşler ak" diye bitirmek istemedim. şimdilik bu kadar.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap