• evrimsel süreçteki en büyük kabiliyetimiz, anadolu şehirlerinde yaşamaya adapte olabilmemizdir sanırım. bence bizi diğer ırklardan üstün yapan bir şey varsa, o da bu can sıkıntısına ve monotonluğa katlanabilmemizdir.

    ahmet haşim'in mektubundaki anadolu, öyle şırıl şırıl derelerin aktığı, çayırlarında ceylanların sektiği bir anadolu değildir. bu kadar mı?! anadolu'da cehalet o kadar yaygındır ki, bu cehalete saygı duymak bile gerekli bir şeydir. yani şu şehre gidersen ayağını denk al; buraya gidersen konuştuğun lafı bilecen gibisinden işler...

    buralarda eğlence namına hiçbir şey olmaz. kültür sanat faaliyetleri çoğu zaman ibiş'le memiş tiyatrosu düzeyindedir. bazen ünlülerin ya da ünlümsülerin "para yapmak" için turneleri de olur, yalan değil. şimdilerde bu organizasyonlar halk için, birer sosyal medya imajı habercisidir. onun için giderler yani.

    derinlikli hiçbir şey bulamazsın. büyüklerden bilgece sözler duymak olanaksızdır. onlar sürekli açlık, kıtlık, zorluk yaşadıklarından bahsederler. hastalıklarından ötürü acınmayı beklerler.

    neyse, anadolu şehirlerinin de doğusu batısı vardır; aynı kefeye koymamak gerekir. ama yine de çoğunlukla böyledir. hiçbir şey olmayan günleri, hiçbir şey olmayan günler takip eder. bu anadolu, sanki tarihsel bir mola yeridir. sanki herkes bir soluklanmak için burada durmaktadır. göç kalkıncaya değin takılmaktadır sanki insanlar. kocaman bir hiçlik sarmıştır her yanı ve hiçliğin hiçliğe bağlandığı yere cehennem denir.
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap