22 entry daha
  • uçan hollandalı efsanesinde bir tarihsel gerçeklik payı kesinlikle vardır.

    bilindiği gibi gemilerin rüzgarın merhametine tabi olduğu buhar öncesi çağlarda; hele de iskorbüt başta, gıdasızlığın neden olduğu ölümcül hastalıklara derman bulunamadığı 16. ve 17. yüzyıllarda uzun yolcuklara çıkan gemi mürettebatlarının can kaybı felaket seviyesindeydi. düzgün temizlenemeyen, yeterli beslenemeyen gemiciler hastalıklara karşı özellikle dirençsiz oluyorlardı. bir salgın hastalık vakası çıksa, tıkış tıkış gemide bir anda yayılıp tüm mürettebatın işini birkaç günde bile bitiriveriyordu. nitekim avrupa ile endonezya arasında gidip gelen birçok east indiamen afrika kıyılarında karaya oturmuş veya denizde başıboş sürüklenir bulunuyordu. kimisinde hastalıktan ölmüş zavallıların cesetleri bulunuyordu, kimisi ise bomboştu. herhalde boş bulunan gemilerde, son sağ kalanlar ölen arkadaşlarını denize attıktan sonra kurtulmak için bir ümit kayıklara doluşup gemiyi terketmişlerdi. çoğunun bu beyhude umudunun hint okyanusunun dev dalgaları arasında son bulduğunu söylemeye gerek yok.. yıllar geçtikçe bu hayalet gemilerin söylentileri tüm okyanusları aldı yürüdü ve bahtsız mürettebatların, şeytanla işbirliğine kalkışmanın cezasını sonsuz bir lanetli yolculukla ödemek zorunda kalan iblis bir kaptan'ın gazabına uğradıklarına inanıldı. işte okyanusların en ünlü efsanesi uçan hollandalı böyle doğdu.
51 entry daha
hesabın var mı? giriş yap