şiddet
-
"bütün şiddetiyle" deriz ya, yakup kadri'nin nur baba'sında "bütün şiddetile". o zamanın türkçesi öyleymiş.
hedef sıfır şiddet.
şiddete sıfır tolerans şiddet midir?
şiddet bir çaresizlik açılımıysa silah bir sert öpücükmüş.
o kadar sevmedim, bilemiyorum.
cinayeti cezalandırmak ise tanığın, toplumun kıskanması, kıskancı.
şiddet istemem diyosun, şiddeti davet ediyosun. şiddeti kov o zaman. sevimlen, olumlan.
beni, olasılıkla dağlı, şiddet bilen, net güce dayalı, sert ve coşkun yanım kızılderilimsi yapıyor. bu, bakışlar mayalar tarihöncesi kitabımdaki efelik ruhu yazıma yansıdı diyebilirim. ama ilk özgün çocukluktan sonra ovada, gurbette, toplumda kazandığım iletişim yetileri bunu dengeliyor veya kısmen örtüyor. kabul edilebilir, çağdaş, şehirli gibi görünüyorum, öyleyim de. ovada kazandıklarımın bir kısmı, bir ovalı olan annemden devralınma aynı zamanda. anamla babamın zıt kutuplar özellikleri bende tek bedende.
boksörlerin boks/dövüş sırasında birbirine sarılmaları çok anlamlı ve öğretici. hele boks hakeminin ikisinin birden elini tutuşu.. bunlar sevişen çiftlere dövüşme ve şiddet izni veriyorlar. bir de hayatla yaptığımız kavga var. kavgada yaşam bizi (özellikle de laf anlamaz olduğumuzda) habire dövüyor, inatçılık ısrarımız sonunda yorgun düşmemize neden oluyor. bu sefer yukarıdaki gibi, bizi döven boksöre sarılma gereksinimi duymaya başlarız. o sırada bunun bir sevgi ve kabullenme olduğunu itirafta zorlansak da.
en katı-sıkı-rafine şiddeti devlet ve çağdaş kurumlar soğuk soğuk uygularlar. ışid'in sergilediği şiddet gerçekten de genel/yaygın şiddetin alt şiddetler olarak yayılımı yani türev sayılır. onlarınki hem ceberrut devleti tepesinde bulmadığındaki çıkış -bir tür bireycilik zortlaması- hem devletin ve çağdaşlığın burgaçlanan bilinçdışının bir iç veya alt şiddet olarak alacakaranlıkta karşımıza çıkıvermesi. yani zaten olanın bir fırlaklığı, bir sarhoşluğu görüngüsü. ışid bir yeniden üretilen şiddet, yoktan dürüyen şiddet değil. stanley kubrick'in en ilkel halini örtük olarak koruyan modern insan anlayışına uyuyor bir yerde.
burada mazohist görünümlü çağdaş bireyin, hayatla boksunda dayağı yiyenin evrilmek ve güçlenmek yerine dayanması ve inadı bizi çileden çıkarıyor. oysa eylemsizlik dahil bütün yaptıkları -tek onu değilse- önce kendini bağlıyor ve yaşarken an an ödeşmekte. düşünen-isteyenler dünya döndükçe baki, düzey düşürmeyecek bir süper toplu/ortalama yaşam peşindeyiz sanki. o zaman kamuda yani çoğunlukta gerçek yaşam deneyiminden yırtmak, teğet geçmek, yaşamadan pişpişlenmeyi kar saymak eğilimi hissediyorum. alıcı/meraklı birey aynı zamanda arayıştaki zararlı/riskli birey veya bireyimsi. yığın insanı olmayan birey değilse de bireyimsidir. ben acıdan kaçınan değil duyarak, yüzleşe yüzleşe, istemekten hayalden vazgeçmeden yürüyen kardeşlere meylediyorum.
bakırköy akıl hastanesi'nde 3 1 (üç bir), nal gibi iğnelik ilaç karışımlarına öteki bir terim de kokteyldir. karga tulumba yapılma olasılığı olan sağaltım girişimleri bunlar. zira gerekli olduysa ortada ya hastanın kendisine, ya bir başkasına zararlı olma olasılığı, şiddet (eksitasyon, ajitasyon, suisid, özkıyım, homisid) gösterme durumu vardır, ya da gene bir baska şiddetli durum, hastaneden, servisten kaçma çabası söz konusudur. (bkz: atü/@ibisile)
[birkaç nesil sonra ispanya da kurtarıcısını doğurdu: bir azizdi bu; madrid üniversitesi'nde hukuk felsefesi profesörlüğü yapan sakin babacan bir adam. don francisco giner de los rios kibar ve az konuşan bir adammış; bir öğrencisinin bana söylediğine göre de öyle temizmiş ki, yerde bir kağıt parçası dahi görmeye dayanamazmış. her zaman beyaz kravat takarmış. konuşması esprili, mizah ve samimiyet doluymuş. (...) bugünkü ispanya'nın alma mater'i olan "serbest eğitim ekolü"nü kurmuştur. (...) böyle bir ekol, o zamanki ispanya'nın papazlar tarafından ele geçirilmiş okulları arasında gerçek ve beklenmedik bir mucizeydi. (...) kendisine ne kadar işkence edip kovalıyorlarsa, o da o kadar cesaretlenip ilerliyordu. "lotus çiçeğinin kokusu," der bir hint atasözü, "rüzgara uygun biçimde yol alır. azizliğin kokusu ise rüzgarın aksi yönünde gider." özellikle rüzgara karşı. (...) dünyadan şiddet, küstahlık ve haksızlık kalkarsa vay halimize!] nikos kazancakis - ispanya, yaşasın ölüm
"ölümseverlerin belirgin özelliği şiddete karşı olan tutumlarıdır. simone weil'ın tanımıyla söylersek şiddet, insanı cesede dönüştürme yetisidir." erich fromm - sevgi ve şiddetin kaynağı
(ilk giri tarihi: 23.6.2018)
(bkz: şiddet sarmalı)
(bkz: şiddete hayır/@ibisile)
(bkz: kadına şiddet)
(bkz: sağlıkta şiddet/@ibisile)
(bkz: kadına şiddete hayır)
(bkz: şiddetli), şiddetli geçimsizlik
(bkz: ıssıza çökertmek)
(bkz: boks/@ibisile)
(bkz: a londoni ferfi/@ibisile)
(bkz: a clockwork orange/@ibisile)
(bkz: werckmeister harmoniak/@ibisile)
(bkz: bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesi/@ibisile)
(bkz: allah korkusu/@ibisile)
(bkz: buran/@ibisile)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap