9 entry daha
  • sinsi hastalık.

    seneler önce dal gibi bir arkadaşımın günden güne nasıl eridiğini izledim. 28 yaşına girdiği gün öğrenmişti o hastalandığını, ayrıca o gün yeniyıldı, yeni bir yaşa ve yeni bir seneye merhaba diyecekti. içi içine sığmıyordu. giyinmişti süslenmişti arkadaşlarının yanına koşacaktı hazırlıkları biter bitmez. ancak günlerdir onu çileden çıkaran o boğaz ağrısı daha da artmıştı bu akşam. doktorun verdiği antibiyotikler işe yaramamıştı. acaba diye düşündü; acaba önce acil'e gitsem de bir baktırsam mı tekrar?

    kararını verdi, önce acil'e uğrayıp doktora bir baktırıp, arkadaşlarının yanına geçecekti. doktor baktı, doktorlar baktı, bakmanın yeterli olmadığını düşündüler, kan tahlillerini yenilediler. tekrar tekrar baktılar. yeniyıl akşamı hematoloji bölümü başkanı nı evden çağırdılar.

    artık emindiler, lösemi ydi onun boğaz ağrısı ile ortaya çıkan hastalığı. acı gerçeği söyleyiverdiler oracıkta, yanında omzuna yaslanabileceği hiç kimsesi olmadan. duvardan destek alarak, aradı aklına gelen ilk insanı. haberi verdi, ölüyordu ne acı. yetişti tüm sevenleri, ağladı, ağladılar.

    ama güçlü olması gerekiyordu, evet kanserdi ama yenilmemeliydi. bu hayatta ne badireler atlatmıştı, bu da geçecekti.

    ertesi gün herkes yeniyıl sarhoşluğundan çıkamamışken, yattı soğuk hastane yatağına. başladı kemoterapiler, radyoterapiler, ve adını daha önce hiç duymadığı bissürü tedaviler.

    8 ay sürdü mücadelesi, 3 kez öldü dirildi. herkes onun için son dualarını ederken, bir mucize oldu. tutundu hayata, bedeni vazgeçerken, kalbi ruhu yaşamak için çırpındı son anda.

    şimdi o çok ama çok sağlıklı. yaşadığı o günler hep hafızasının bir kenarında, bazen aklına gelmiyor değil, acaba yarın uyanacak mıyım?

    ama mucizeyi ona sunulan ikinci yaşam fırsatını değerlendiyor olanca varlığıyla. hep isyan ederken bundan önce hayata, şimdi hergün şükrediyor nefes aldığına.
101 entry daha
hesabın var mı? giriş yap