7 entry daha
  • ne yazık ki yerini büyük bir felakete bırakan weimar cumhuriyeti aynı zamanda kısa ömründe bizlere dünya sinemasının en tepe noktalarından birini hediye etmişti. bu film de o dönemin, alman ekspresyonizmin en vurucu filmlerinden.

    ünlü bir otelde "kapı görevlisi" diyelim "doorman" olarak çalışan (bellboydan farkı odalara bavul taşıyan değil de otelin ana kapısında durup kapıyı açıp taksi çağırıp bavulları otel dışından içine içinden dışına taşıyan kişi) yaşlı adam hem işini severek yapar hem de işinin ve üniformasının verdiği prestijle yaşadığı fakir mahallesinde saygı görür. bir gün işe geldiğinde kendi yerinde başka birisinin görevli olduğunu görür ve artık yaşlandığı için görev yerinin değiştirildiğini, bundan sonra tuvaletlere bakacağını öğrenir. üniforması da alınır. çok üzülür ama bir yandan da bunu evindekilere ve mahallesindekilere çaktırmamaya çalışır. yine de başarılı olamaz ve herkes durumu öğrenir. böylece yıkık ve yorgun bir biçimde tuvaletine döner ve oturur. burada muazzam bir şey olur ve bir yazı aslında gerçek hayatın böyle biteceğini ama yapımcıların baskılarından dolayı başka bir son eklemek zorunda kaldıklarını belirtir ve bundan sonraki 15 dakikada yaşlı adama saçma bir yerden miras kalır ve yaşlı adamı büyük bir ziyafette görürüz. yalnız bir de bir ara tuvalete gider ve oradaki yaşlı adama sarılıp büyük bir bahşiş bırakır ki bu da çok güzel sahneydi.

    çok ünlü sonundan başka öne çıkan sahnelerden sarhoşluk sahnesi komikti. eşinin durumunu öğrendiği sahne acıydı. ekleme sondaki tuvalet sahnesi de yukarıda yazdığım gibi güzeldi. sözsüz, minimum yazıyla acısını hissettiren bir film işte.

    bir başyapıt işte...
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap