262 entry daha
  • yavaş yavaş herkes yeni normale alışırken, artık belki de kendimize biraz düşünme ve yeni fikirleri, yeni bakış açılarını tartma imkanı vermenin zamanı gelmiştir. bütün dünyanın paylaştığı bu krizi takiben aklımdan geçenlerin ucu bucağı yok. bir an yayla geyik avlama esprilerine gülüyor, bir sonraki an yağmanın meşru olabileceği şartları tartıyor, akabinde qualia, subjektivite ve paylaşılan deneyimle ilgili şeyler düşünüyor, oradan travmanın oluşumuna geliyor, sonra fat tail / thin tail olasılık dağılım farklarına kayıyorum. o yüzden kendimi ekonomiyle ilgili kısmıyla sınırlayarak başlayıp bazı düşüncelerimi sektirmek istiyorum. bunlar kaçınılmaz olarak başka alanlarla kesişecek, ama oraya kadar olan kısmını soyutlamaya çalışacağım.

    bulunduğum yerde geçen haftanın başından beri mücbir ihtiyaçları sağlayan market, banka, postane eczane dışında her yer kapalı. kriz ilk anda turizm ve gastronomiyle ilgili işleri vurdu, bunlar tamamen durmuş durumda. emek yoğun sektörler oldukları için hızla işçi çıkartmaya başladılar, devlet kısa çalışma imkanı vermesine rağmen çoğu tamamen işten çıkartmayı tercih etti. garsonlar, aşçılar, otel çalışanları, temizlik görevlileri ya işsiz ya da kısa çalışmaya geçmiş durumdalar. bu hal bir ay sürecek. bunlar tahminen şehrin çalışan nüfusunun %10'u civarında. bu iş uzarsa sırada bunların biraz daha kurumsal olanları var. sonra perakende şirketleri var. benzer bir durum sanırım dünyanın her tarafında gerçekleşiyor.

    marketlerde her üründen herkese yetecek kadar var. henüz herkesin parası da var. aslında kendimizi hayatta tutabilmek için her şeyi sağlayabiliyor gibiyiz. salgın kontrol altında kaldığı sürece imalat sektörü büyük bir darbe almayacak gibi görünüyor. çin yüzünden zarar gören tedarik zincirleri var, ama çin de bir ölçüde kontrol altına aldı. zaten oradan gelen malzemeler süpermarket envanterini etkileyecek ürünler değiller. yani, hareket özgürlüğümüzü kaybetmek dışında henüz bir şey kaybetmiş değiliz sanırım. peki bir ekonomi olarak gerçekten ne kaybettik, iş gücünün %10'u işsiz kalırken bir şeyler kaybetmiş olmamız, gerekli bir şeylerin eksilmiş olması lazım gibi geliyor ama ne kaybettiğimizin adını tam olarak koyamıyorum.

    şöyle bir alt alta yazacak olsam, bütün gastronomi, perakende ve turizm sektöründeki cironun eksildiğini, bunlardan geçimini sağlayan insanların gelirinin azaldığını ya da yok olduğunu, dolayısıyla bunların harcama gücünün ortadan kalktığını bir tarafa yazarım. bunların ister istemez her sektörde ripple etkileri olacaktır, mal sağlayıcıları, kredi verenleri, çalışanların ev sahipleri hepsi bunlardan etkilenecek. bütün bunlar negatif tarafta. diğer tarafta mesela disposable income'ın buralarda harcanamamasının yarattığı tasarruf olacak. süper market, teslimat, nakliyat vs. sektörlerde ciro artışı olacak. dijital işler artacak. mesela çok akla gelecek bir şey değil ama ticari gastronominin yarattığı korkunç israfın ortadan kalkacak olması da bence olumlu tarafa yazılacak şeylerin arasında. bir restoranda hizmet edilen kişi başına, yine kişi başına ortalama bir eve kıyasla çok daha fazla ürün tüketiliyor ve çöpe atılıyor. belki karbondioksit ve karbonmonoksit emisyonlarının azalmasının çevreye faydası kadar faydalı pratik ekonomik sonuçları da vardır, belki toplum sağlığına faydaları sağlık hizmetlerine duyulan ihtiyaçta ciddi bir düşüşe yol açacaktır. eczacılardan duyuyorum, mevsimi olmasına rağmen basit bir grip geçiren bile yok, muhtemelen corona'yı engelleyelim derken bütün hastalıkların bulaşıcılığını engelledik. online hizmetler üzerinden dönecek ticaretin nakliyeye bağlı emisyonu düşüreceği kesin, çünkü çok daha iyi planlanabiliyor. trafiğin ortadan kalkmasının sağladığı yakıt verimi ve buna bağlı emisyon azalması var. çöpler azalıyor, atık su azalıyor. temiz su kullanımı azalıyor.

    bu sanki bir pencereden başka bir dünyaya bakmak gibi. üst katlarda oturanlar kendi pencerelerinden manzaraya bakınca, küçülen bir ekonomide hiç kimsenin para kazanması mümkün değil, yüksek risk algısı yatırımları durdurur ve her sektör bundan olumsuz etkilenir diyecekler. haklı olmaları da çok olası, ama kesin değil bence. çünkü böylesini daha önce görmedik, buna benzer bir kriz yaşamadık. bu bir üretim krizi. fakat sanki üretimin de çok çok hayati olmayan bir kısmının uğradığı bir kriz gibi. duran sektörlerden ayrılanların başka sektörlerde istihdam edilmeleri mümkün mü değil mi bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum. ama insanların açlıktan ölmeyeceğini biliyorum, bununla yüzleşirlerse kuralları değiştireceklerini de biliyorum. eğer kıtlık yaşamayacaksak, yani bir arz eksikliği yaşanmayacaksa en azından batıda kimsenin parasızlık yüzünden sefalet çekmeyeceğini tahmin ediyor, eğer çekerlerse büyük politik bedeller ödeteceklerini düşünüyorum. belki de bu kadar insanın istihdam edilmesi gerekmiyordur. eğer bu kadar sektör durur ve bu kadar insan işsiz kalırken hayatımız çok fazla değişikliğe uğramadan devam edebiliyorsa, belki de insanlara iş yaratmak için iş yaratmışızdır ve bunun evrensel temel gelir gibi bir alternatifi olabilir. belki de yaşadığımız şehirleri değiştirmemiz gerekiyordur, başka bir çağdan kalma pazar yerleri, çarşılar artık çağımızın gerçekliğiyle uyumlu değildir. nasıl streaming albüm satışlarını neredeyse ortadan kaldırıp müziğin ticari halini değiştirdiyse, nasıl dijital platformlar eğlence tüketim alışkanlıklarımızı değiştirdiyse, belki şehirlerimizin, yaşam tarzımızın, bütün tüketim alışkanlıklarımızın değişimini hızlandıracak bir sürecin başındayızdır. zira benim üst katımın üst katından bakanlar da, ekonomiyi büyüt büyüt, dünyanın kaynaklarını tüket tüket nereye kadar, kendi felaketimizi hızlandırmaktan başka bir şey yapmıyoruz diyorlar, onlar da haklılar.

    içinden geçtiğimiz süreç her haliyle bir laboratuvar deneyi gibi. hem anlayışımızı derinleştirmek, hem hayal etmek, hem de farkına varmak için.
14869 entry daha
hesabın var mı? giriş yap