1 entry daha
  • hayalimi kurdum da geldim. şimdi efenim olaylar şöyle gelişiyor:
    insandan insana yayılma hızı çok yüksek olan ismi lazım değil bir virüs hızla tüm dünyada görülmeye başlar. çok hızlı mutasyon geçirdiği için kesin tedavisi bulunamamaktadır. tanısı bile tartışmalıdır: hastalık belirtisi gösterip tanısı koyulmayanlar ve hastalık belirtisi yokken tanısı koyulanlar... tıp virüsün mutasyon hızına yetişemez. hastalık dünyanın her yerinde korku ve panik yaratır. virüsün yayılmasını ve insanların kontrolden çıkmalarını önlemek için devletlerüstü bir komisyon kurulur: bütün devletler bu komisyonun aldığı kararları uygulamak zorunda. uymayan ülke hastalıkla savaşta kullanılan ilaç ve ekipman yardımlarından mahrum bırakılacak ve tüm dünyayla iletişimi kesilip tecrit edilecek.
    tüm dünyada hızla sokağa çıkma yasağı uygulamaya konur. yerleşim birimlerinin kontrolü özel güvenlik birimleriyle sağlanır. insanlardan anahtarları alınır, eve kilitlenirler ve ancak bölgesinden sorumlu güvenliğin onayıyla kapısı açılır.
    sokaklara ve binalara termal kameralar yerleştirilir, belirlenen ısının üzerinde bir hareket görüldüğünde tüm bölgede alarm çalmaktadır. bölgelerde çatılarda, hareket eden nesneyi vurabilecek otomatize silah donanımı da var.
    insanlar hastalıktan korktukları için evden çıkmamak konusunda işbirlikçi yaklaşırlar ve düzen barış içinde işlemeye başlar. aksiyonun peak noktası: depremler. birden fazla ülkede, orta üzeri şiddette depremler olur. insanlar evlerinden kaçmaya başlar. sokaklarda kaos: açık bir yerlere saklanmaya çalışan maskeli insanlar, çatılardan ateşlenen silahlar...
    komisyonun kararı nettir: ne olursa olsun kimse evden çıkmayacak. devletler insanları açık alanlarda çadırlara toplamak ister ancak komisyon hastalığın daha geniş çaplı ve öldürücü olduğunu öne sürüp reddeder. gizlice uygulamaya çalışan devletler tecrit edilir, buralarda hastalık daha çok yayıldığı için kaçmaya çalışanlar olur ve daha çok yayılır vs vs...
    finalde hem virüsün hem de suç-ceza politikalarının etkisiyle dünya nüfusu bikaç yüz milyona inmiş.
    yeni düzende her birey yalnız ve izole yaşamaya başlamış. fiziksel efor gerektiren işler, özel eğitimli ve özel izne sahip birimler tarafından yapılıyor, onun dışında iş ve özel hayat dijital sistemlere taşınmış. birbirine yaklaşmayan insanlar görürüz. hayatta kalma içgüdüsü galip gelmiştir. ilişkiler dijital ortamlarda kurulurken üreme, remote çiftlerden alınan üreme hücreleriyle laboratuvar ortamında kontrollü yapılmaya başlanmış. bu sayede nüfus hem nicelik hem özgürlük anlamında gönüllü olarak kontrol altına alınmış. herkes çok mutlu. filmin sonunda kelebekler falan uçar.
    bu arada okurken ortam gri bir duygu uyandırsa da katiyen değil. tüm sahneler masalsı renklerle büyülü atmosferde çekilmeli. zaten ana kahramanımız amélie poulain, ana hikayemiz amélie’nin bu koşulların ve olayların içerisindeyken yaratmaya çalıştığı ponçirik sosyal mutluluk çözümleri; dramatik yan hikayeler de aynı apartmanda yaşadığı komşular üzerinden anlatılıyor.
    (bkz: sözlük bana jean-pierre jeunet bul lan allahsız)
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap