29 entry daha
  • bir ki ki duk filmi, şöyle ki;

    manastıra açılan oymalı dövmeli renkli savaşçı motifleri , mevsimlerin her birinde açılırken, ilk bakışta içeride gördüklerimiz pastoral bir hikayeye giriyoruz hissi uyandırmasına rağmen hiç de öyle olmadığı açıkça dakikalar geçtikçe anlaşılır. yanıldığımızı anlarız. kapılar açılırken ellerin görünmemesi, o kapıyı açanın bizim olmadığımızı vurgular niteliktedir.

    bahar
    manastıra çocukluğa açılır gibi açıldığında, daha önce kendi ustasından başka insan görmediği bilmediğini düşündürten akış içinde, oyun çağındaki bu çocuğun fazlasıyla kendini - çevresinde başka çocuk hatta ustasından başka insan olmaması- tanımaması ile meydana çıkardığı biraz sonu düşünülememiş oyun, acımasız ama masum kahkahaları ile bizi dürter. o uyku ile uyanıklık hissi arasındaki halden, doğanın uyuklatıcı etkisinden sıyrılmamızı sağlayan keşişin çocuğa müdahelesidir. "doğaya ait olabilmek için aynı eziyetleri çekmelisin" de denilebilir, "kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapma" da olabilir bu müdahalenin amacı. ancak taşı bağladığı balık ve yılanın ölmesi henüz hazır olmadığı şeyler hakkında keşişe dolayımlı olarak bize bilgi verebilir. filmde hiç "kuşlar" * ın geçmemesi "annesel süperego"nun oralarda olmadığını seyirciye anlatıyor da olabilir.

    kurbağa sembolünün, uzakdoğu da bir çok gelenekte ve inanışta kutsal bir canlı olduğuna inanılır, tılsımlarının ise sağlık, başarı ve kazanç getirdiğine inanılır. çin mitolojisinde ouroboros'u (yeniden doğuşu, sonsuz döngüyü simgeleyen kuyruğu ağzında yılan) simgeler. yılan , ölüp yeniden dirilmeyi temsil etmekte. kendi kuyrugunu isiran (ya da yutan) yilan, çemberin sonsuz dönüşünü anlatır. her sonun yeni bir baslangic ve bunun bitmeyen bir döngü oldugunu belirtir. bu haliyle filmin ismine de gönderme yapabilir. budizmde insanın aurasında dolaşan iki yılan olduğu kabul edilir. balık ise budizm'e göre bir "sonraki yaşamında" bir memeli olarak dünyaya gelebilir, bir insan sonraki yaşamında da başka bir canlı olabilir.

    bu haliylebalık, gelip geçiciliği . kurbağa dünyasal farkındalığı, yılan ise yeniden doğuşu göstermektedir. aralarından ancak dünyasal farkındalığın kurtulması hayatla ve anla çözülmez iplerinin olması bundan mıdır bilinmez.
    böylece o, hayatının geri kalanında , taşı yüreğinde taşıyacaktır.

    yaz
    kapı bu kez bir yaz vakti, keşişin gençliğine açılır. hasta bir kız ve aslında onu tedavi eden aşk arasında ihtiraslı, çekimli, ağırlıklı, ağırlıksız bir dağınıklık vardır. nemli ve
    sıcak bu hayatın yazı , tedirginlikler, hazlar, korkular, suçlanmalar, cezalandırılmalar , vecdler halinde geçer. anladığımız, görünen büyülü , tutkulu ve karşılıklı onaylı aşkın, aşamadığı toplumsal ,dini kurallar ve öğretiler , toplum iki kişi de olsa üç kişi de olsa geçerlidir. kız evine yollanır, keşiş kendini öldürmeye kalkar, kızın peşinden manastırı terkeder.

    sonbahar

    kıskançlık, cinayet, ve manastıra dönüş. ustanın, keşişi polisler gelip almadan önce yaptırmaya başladığı, boyadığı sutra'lar, ve ölme ritueli. görmememizin istendiği, cinayet , gözümüzden kaçmayan katil duruşu ile kapatıldı varsayalım. intikam, ne şekilde gerçekleşti. gözümüzden uzakta olan belki bir "femme fatale" hadisesi, uzakdoğu kültüründe görmek istenmeyen, yeni kurallar, yeni dış dünya ve değişmekte olan manastırın dışında kirli bir hayat . utancına dayanamayıp ölen ideal-ego.

    kış
    kapı kışa açıldığında, keşiş kendi ruhsal yolculuğuna başlar. kendini eğitir. yüzü görünmeyen kadın, bir çocuk getirir. giderken ölür.

    bahar
    kapı bir önceki bahar'a açılır. balığa, kurbağaya, yılana açılır.

    tekrar tekrar açılır, kapanır. sen de hayatının geri kalanında , taşı yüreğinde taşırsın.

    (bkz: kim ki duk)
    (bkz: the bow)
178 entry daha
hesabın var mı? giriş yap