14 entry daha
  • özel bir görüntüleme şekli vardır ve omurgadaki eğrilik, gelişim, ilerleme röntgen üzerinden hesaplanır.

    skolyoz ile tanışmamız ve sonrasında gerek doktorlarla gerekse kendi içimizde yaşadıklarımız hayli zordu. neden bunca zamandır yazmadım bilmiyorum ancak bu cümleleri, muhakkak çok da eksik kalacak, bir gün kendisinin veya bir yakınının skolyoz olduğunu duyan birilerinin okuması, cesur ve bilinçli olması ve bizim çok geç farkına vardığımız bazı gerçekler için o kadar geç kalmaması için kuracağım. tıp o kadar ilerledi ki, son derece basit çözümler atlanabiliyor.

    ben beş skolyoz hastası tanıdım.

    birisi erkek kardeşimdi. ilk farkettiğimizde henüz 13 yaşındaydı ve 11 derece eğim vardı ki bu hiçbir şey, zira kimsenin omurgası dümdüz değildir. bu yüzden erken teşhis sayılıyordu ve altı ayda bir röntgen çekilerek ilerleme takip edilecekti. ilk dönemler sorun yok gibiydi, doktorlar başta yüzme olmak üzere spor yapmayı öneriyordu ve biz yaz kış yüzüyorduk kardeşimle. sebebi tespit edemedikçe genetik diyorlardı, halbuki üç yaşında deniz kenarında çekilen fotoğrafında omurgası oldukça sağlıklı görünüyordu. iki sene sonunda eğim 36 dereceyi bulmuştu. önüne geçememiştik. bu raddeden sonra omurga batın bölgesindeki organlara baskı yapmaya başlıyordu. ve dayanılmaz bel ağrıları yaşamaya başladı. ameliyat seçeneğimiz vardı. ameliyat omurgayı oluşturan içinden sinir sistemi geçen omurların tek tek düzeltilmesi ve çivilerle sabitlenmesi demekti, zordu ve riskliydi. 40-45 dereceye kadar doktorlar da bu seçeneğe karşı çıkıyordu.

    sürekli kremler, masajlar ve korse ile beli rahatlatıyor, ağrıları azaltmaya çalışıyorduk. öte yandan skolyozun nedenini saptayabilmek için binlerce çeşit, moral bozucu hormon araştırmaları yapılıyordu. her defasında senaryolar kurarak sonuç bekliyor, delirme noktasına geliyorduk. ancak hepsi negatif çıktı.

    teşhisin konulduğu sene, evvelden de devam etmekte olan özel sağlık sigortamız vardı. ilk röntgen ve doktor masraflarını ödedikten sonra, yenileme zamanı poliçede skolyozu kapsam dışı bırakarak, bu yolda bizi de yalnız bırakmış oldu. özel sigorta şirketlerinin doktorları da hastalığın genetik yani doğuştan geldiğine hükmetmişlerdi.

    skolyoz üçüncü senesinde 60 derecelere geldi. yalnız şunu belirtmek gerekiyor, omurga örneğin sağa doğru 60 derece eğiliyorsa, sola doğru da 45 derece, "rotoskolyoz" denen bir tepki veriyor ve "s" harfine benzeyen şeklini alıyor. bazı hastalarda kıvrıldığı noktada yukarı doğru şişkinlik, kambur benzeri bir hareket de yapabiliyor. açıkcası 60 dereceden sonrasını ben hatırlamıyorum. kardeşim gözümüzün önünde, onca mücadeleye, doktora, çabaya rağmen dik duramaz hale gelmişti, ağrılar içindeydi ve akciğerleri de baskı ile zarar görmeye başlamıştı.

    artık ameliyattan başka çare kalmadığı belli olduğunda, nerede kimin nasıl yapabileceğini araştırmaya koyulduk. pek çok isim geçtiyse de bu konuda en ağır basan kişi azmi hamzaoğlu idi. ancak ameliyat için gün almak bir yana ona ulaşmak bile çok zordu, ekibiyle aynı anda beş ameliyata girdiği söyleniyordu ve bizim için vakit gittikçe daralıyordu, hastalığın seyir hızına yetişemiyorduk.

    uzatmayalım, bir şekilde ulaştık ve 8 saat süren bir ameliyatın ardından kardeşimi dimdik ayağa kaldırdı. ameliyata girerken alınan filme göre eğim 73 dereceye gelmişti. böyle hızlı ilerlemesi onu ilgi çekici vaka konumuna soktu. ameliyat esnasında kemiklerin müthiş yumuşadığı farkedildi. böylece herşey açığa kavuştu, kalsiyum eksikliği vardı. östromalazi, yani kemik erimesinin genç yaşta görüleni. dıdısının dıdısını araştıran onca doktorun birinin bile aklına kalsiyum araştırmak veya kemik ölçümü istemek gelmemişti. oysa kalbin atmaya devam edebilmek için kalsiyuma ihtiyacı vardı ve takviye gelmediği için parathormon süratle devreye girmiş, kemiklerden kalsiyumu çekip kanla kalbe ulaştırmaya başlamıştı. hayatta kalabilmek için!

    ameliyattan sonra bir sene boyunca kalsiyum takviyesiyle birlikte azmış durumdaki parathormonu normal düzeyine getirmeye uğraştık. şayet bu kadar eğilme yaşanmadan birinin aklına gelmiş olsaydı bunlar yaşanmayacaktı, lakin böyle oldu. o sebepten biri bana "skolyoz" dediğinde ben de ona "kalsiyum" diyorum.

    tanıdığım diğer dört kişiden bahsetmek gerekirse,
    birisi, 50 yaşında, eğim çok az ve herhangi bir ilerleme olmamış, şikayeti de yok, yaşayıp gidiyor.
    ikincisi 40 derece eğimden yüzme ile sıfıra yakına geldi ve tekrarlamadı.
    son ikisi, genç iki kız, onlar da ameliyat oldu ancak herhangi bir eksiklik veya düzensizlik çıkmadı.

    kardeşim, ameliyattan sonra üç ayda toparlanabilecekken bu süre biraz uzadı. ancak şimdi çok iyi. her şey serbest "sadece halter kaldıramazsın" dendi. eh onu da kaldırmasın zaten.

    skolyoz her zaman idiopatik değildir, gayet açık ve net bir sebebi olabilir. tüm araştırmalara, bilgilere, eğitimlere, profesörlere rağmen kendini var eden sebebi saklayabilir ve nasıl bir gelişim göstereceği belirsizdir, kendini yaşatır. ve türkiye'de bu hastalığı yaşayan ve ondan iyileşen çok sayıda insan var.
209 entry daha
hesabın var mı? giriş yap