479 entry daha
  • bizimkiler - koronavirüs günleri (5) sürpriz konuklar

    sabri: kocan yok mu kızım? sen mi gidiyorsun yine markete.
    gül: cafer rahatsız biraz, uyanamadı da yine.
    sabri: aman ateşi falan yok değil mi? korona falan olmasın da sonra.
    gül: ayy allah korusun. sadece biraz kırgınlık var. üşütmüş.
    sabri: bana bak yoksa gizli gizli pilav mı satıyor yine? vallahi kurtaramaz bu kez yakasını. hem polis yazar cezayı hem de ben tutarım zaptı koyarım kapının önüne.
    gül: yok sabri bey. inanmıyorsanız inin bakın. hasta yatıyor adam. aaa yalan söylemiyoruz ya.
    sabri: bana bak, sesini yükseltme hanımefendi. haydi geç kalma, işine bak.
    büyük hanım: ayla, ikinci dünya savaşı bitmedi mi kızım? neden kimse yok hala sokakta?
    ayla: aaaa ikinci dünya savaşı mı dediniz anneciğim.
    sabri: hah! büyük hanım’ın maşallahı var yine. bugün de ikinci dünya savaşı’na gitti aklı. siz hala içirin efendim doktorun verdiği alzammer midir nedir, o ilaçları.
    ayla: ansenhammer efendim, benim annemin hastalığı. yok anneciğim ne savaşı, salgın hastalık var ya, korona. o yüzden evde herkes.
    büyük hanım: göksu’ya gidelim ayla. baban beni orada bekleyecekti bugün.
    sabri: tabii efendim tabi. öğleden sonra gideriz, daha fazla beklemesin rahmetli.

    gül: günaydın çocuklar, günaydın yusuf abi. babam yok mu?
    asım: yok abla. uyanamamış henüz.
    nedim: gelir birazdan abla. eniştem hasta mı?
    gül: biraz üşütmüş. babam da iyidir inşallah. evde oturup kahvaltı hazırlayan yok ki. erkenden kasanın başına geçmiş hanımefendi.
    sultan: bana mı diyorsun sen kapıcı güzeli. hem ne oluyor öyle herkese günaydın bize çalım.
    yusuf: size değil sultan hanım. yanlış anladınız.
    sultan: karışma sen bodur. evet gülsüm hanım, kocamın marketinde, kasanın başındayım çatla da patla. ah halil bey ah. bu yılan kızınla damadına dikkat et diyorum ama dinleyen kim.
    gül: bana bak çirkef, sosyal mesafe falan demem, gelirim oraya, senin saçını başını yolarım.
    sultan: gel haydi gel bakalım, kim kimin saçını yoluyor. kudurdunuz kudurdunuz, babanızla aramıza giremediniz ya.
    halil: heyt ne oluyor yine burada’
    hüseyin: ne oluyor sultan. sesiniz taa aşağıdan duyuluyor. bacım sen de sakin ol.
    sultan: aman abi, geldi sabah sabah yılan gibi soktu bu kapıcı güzeli. çatladılar, çatladılar, ablalı kardeşli hepsi, kasada oturuyorum diye…
    gül: sensin yılan, çirkef kadın. babamın yerine geçtin sağlığında bakıyorum.
    halil: heyt! ben ölmedim daha. neyi paylaşamıyorsunuz…

    davut: halis sor bakalım annene neden konuşmuyor benimle?
    halis: anne bak babam ne diyor.
    ulviye: duydum yavrum. söyle babana, bundan sonra ne isterse yapsın. izolasyon var evde oturuyoruz, perhizine dikkat etmen lazım diyorum ama dinleyen kim. o, gece kalkmış, bir tepsi böreği yemiş…
    halis: baba, annem diyor ki…
    davut: duyduk. ne yapalım ulviye, oldu bir hata. canım çekti. bir tane alayım derken bir de baktım hepsi bitmiş. korona salgınının psikolojik etkisi. yediriyor.
    ayşe: enişteme kızma abla. benim suçum. keşke orta yere koymasaydım pişirdikten sonra.
    ulviye. hayır ayşe senin suçun yok. nayn davut. iradene sahip olacaksın. kalbin var senin. hem ben dilek’e ne yedireceğim? kız birazdan ziyarete gelecek.
    halis: evet baba. annem ne yedirecek dilek’e şimdi? sevgilimi ağırlayamayacak mıyız yumuşak yumuşak.
    davut. heyt. ne sevgilisi dummkopf. patlatırım enseni. kızın yanında da sevgilim falan diye konuşayım deme sakın.
    halis: yaa anne baksana şu kocana, ensemi patlatacakmış. evet sevgilim işte. biz ne tatlı bakışıyoruz onunla. hem evde oturmaktan yanaklarına renk gelmiştir öyle pembe pembe. ne tatlı…
    davut: bak hala konuşuyor. sapık mısın oğlum. yapmasana şöyle hareketler…

    yavuz: evet birader, anlat dinliyorum.
    sedat: tak abicim. hemen anlatıyorum. neyi anlatıyım yavuz abicim.
    yavuz: adamı hasta etme birader. geçen hafta cuma günü gelen sokağa çıkma yasağından sonra pazarlardan dönen kerevizler, lahanalar, kabaklar ne oldu?
    sedat: kereviz mi dedin abicim. cızzz
    yavuz: evet birader. cızzz internetten değil mi? kime sattın gelen ürünleri söyle…
    sedat: yapma abicim. korona olayım ki ben bir şey yapmadım.
    yavuz: yemin etme birader. hesap ver. açık ve şeffaf.
    sedat: aynen abicim. açık ve şeffaf. ıspanak mı demiştin abicim?
    yavuz: kıvırma birader. son duanı et. bu kez bittin…

    sevim: cemil, neredesin?
    cemil: buradayım sevim. penceredeydim. cafer söyledi, cenap bey rahatsızmış, bir ziyaret etmek lazım. hemen gidip geleyim.
    sevim: otur oturduğun yerde cemil, şimdi hasta ziyaretinin sırası mı? ya korona varsa. başıma bir de hastalık çıkarma sonra.
    cemil: ama sevim. bu bir vatandaşlık görevi. ziyaret etmek şart.
    sevim: sana otur dedim cemil, kızdırma beni. ben bilmiyor muyum seni. içki içmek için gidiyorsun değil mi?
    cemil: yok sevim. ne alakası var. ben gerekirse üç ay, yok yok, gerekirse üç gün içmem. benim adım cemil…
    sevim: hııı hııı benim adım da sevim. otur dedim sana. dikişlerimi yetiştireyim seninle mi uğraşıyım şaştım. tamam tamam bira aldırdım cafer’e. git dolaptan al, cips de var mutfakta. yeter ki oturduğun yerde otur, yorma beni…
    cemil: sahi mi sevim? sen bana biramı al, ben gerekirse yıllarca izole olarak kalırım. benim adım cemil, kuş gibi gider alır gelirim…
    sevim: ahhh cemil, çocuk gibisin. şu günler geçseydi de bir rahatlasaydık….

    türkan: geçmiş olsun cenap bey. üşütmüşsünüz biraz.
    cenap: korona mıyım türkan hanım? lütfen doğruyu söyleyin…
    türkan: yok yok merak etmeyin. şu an için bir sorun görünmüyor. ama ateş, öksürük, nefes darlığı belirtileri olursa hemen maskenizi takıp, kimseyle sosyal mesafeyi aşmadan, doğruca bir pandemi hastanesine başvurun.
    cenap: tabii ki türkan hanım. bir an telaşa düştüm. kusura bakmayın. sizi de yorduk buraya kadar.
    sıtkı: cenap abi sağ olsun biraz hassas türkan hanım.
    cenap: evet ibrikçi. hassasım canımın içi. sana pencereleri o kadar açma dedim. bak üşütmüşüz.
    türkan: sıtkı bey doğrusunu yapıyor ama cenap bey. evlerin sık sık havalanması lazım özellikle bu süreçte.
    sıtkı: duydun mu abi?
    cenap: duydum ibrikçi duydum. ama yine de bana iyi bakamadın. bak hastayım, çekeceğim kulağını. korona değil dediniz değil mi türkan hanım.
    türkan: belirtilere göre değil. ama dediğim belirtiler oluşursa, lütfen en yakın pandemi hastanesine bir başvurun. evde izole kalmaya devam edin bu arada. bence sokağa çıkmadan ve kimseyle temas kurmadan 14 gün bekleyin evde.
    cenap: 14 gün mü? şeyyy. bir düşünelim. haklısınız tabii ama üşütmüşüm ben dediğininiz gibi değil mi o halde arada bir çıkabilirim…

    raşit: evet nimet. şu kağıdı imzala. haydi bakalım.
    nimet: ne imzalatmaya kalkıyorsun sen yine bana raşit. şurada bir siesta keyfim var, mahvettin.
    raşit: vasiyetname nimet. sana bir şey olursa, allah korusun, mirasının bana geçişi için. tedbir tedbir…
    nimet: ne vasiyetnamesi tahta kafa. sen benim ölmemi mi bekliyorsun ha, yıkıl karşımdan.
    raşit: aaaa aşk olsun nimet. allah geçinden versin de, sana bir şey olsa o leylek damadınla kızın işleri yürütemez, paranı batırırlar. o nedenle gel sen şu vasiyetnameyi imzala. ben onlar adına idare ederim. hem ben onların dört büyüğünden biriyim.
    nimet: bak hala konuşuyor tahta kafa. üvey büyük ne olacak. ben değil ama sen vasiyetini imzala. çünkü şimdi seni paralayıp, korona kapmıştan beter hale getireceğim. vasiyetname ha… al ye şu kağıdı çabuk.
    raşit: yapma nimet, ahhh!
    nimet: sus çabuk, ye dedim sana şu kağıdı. benim ölümümü gözlüyorsun ha. korona kılıklı, pis mendebur…

    şevket: kapıdan bir ses duydum sanki. biri mi geldi?
    şükrü: yok abi, ergun’dur kesin o. kulağını kapıya dayayıp, dinleme için yerleşirken çıkan sestir.
    şevket: dur o zaman… yaaa işler çok kötü gidiyor. ne yapsak şükrü?
    şükrü: vallahi bilmem ki abi? acaba çalışan sayısını mı azaltsak? ergun’u çıkaralım istersen işten. belki şirketin yükü biraz hafifler…
    ergun: eyvah eyvah…
    abbas: ne oldu müdürüm afedersin?
    ergun: ne olacak çocuklar, patronlar içeride kafa kafaya vermişler beni işten çıkarmayı konuşuyorlar.
    demet: ayyy çok üzüldüm ergun bey. tam da bu zamanda. yapmazlar şevket beyler öyle şey…
    ergun: yaptılar bile kızım. kulaklarımla duydum. artık kocanı müdür yaparlar yerime. tabii size hava hoş değil mi?
    bülent: yanlış düşünüyorsunuz ergun bey. üzmeyin kendinizi hem. doğru değildir belki.
    abbas: kapıları dinleye dinleye başına iş geleceği belliydi afedersiniz bacım. cıvık cıvık konuşuyor.
    ergun: bana bak şimdi hıncımı senden alırım. ne diyorsun sen.
    abbas: gel, gel babam afedersin gel de göstereyim.
    şükrü: ne oluyor, ne bu gürültü?
    demet: konuşuyorlardı şükrü bey…
    ergun: şeyyy evet efendim. konuşuyorduk. efendim söylemesi zor ama beni işten çıkaracağınızı duydum doğru mu?
    şevket: yok be ergun… ağlama hemen. şaka yaptık. hem bir kontrol edelim dedik. kulakların hala iyi duyuyor mu diye…
    ergun: ahhh efendim çok güzel bir şaka. güldürdünüz bizi. gülsenize çocuklar hi hihi…

    hüsnü: haydi leyla, sen de portakal suyunu kaldır. şerefine…
    leyla: şerefe hüsnü. afiyet olsun...
    hüsnü: bak hanım, evde kalmaya da alıştık sonunda. bir aydan fazladır evdeyiz. sen de iyi sabrettin yine…
    leyla: aaa neden sabretmeyeyim. ben dirayetliyimdir hüsnü. yalnız çocuklar, torunlar burnumda tütüyor yine günlerdir…
    hüsnü: daha ne yapsınlar onlar da hanım. bak her gün arıyorlar sağ olsun sıpalar…
    leyla: çocuklar, torunlar arıyor da, o nazan ile mine’ye aşk olsun. haftada bir ancak arıyorlar o da mecburiyetten, ayıp olmasın diye herhalde.
    hüsnü: çocuklaşma hanım. gelinlerin de çocukların da arıyorlar. sana bu izolasyon yaramadı galiba. çok hassaslaştın.
    leyla: sen bilmezsin hüsnü, kaynana olan hisseder ancak…
    hüsnü: aşk olsun leyla. üzerine düştüğün şeye bak. boşver. haydi sağlığına…
    leyla: sen beni geçiştir daha hüsnü, ama ben haklıyım.

    muvaffak: nazif, nasıl gidiyor oğlum uzaktan eğitim işi.
    nazif: güzel baba, epeyce emek veriyoruz. tabii örgün öğretimin yerini tutamaz ama her birimizin sağlığı için şu an en iyi sistem bu.
    aysel: hem çocuklar sağlığını koruyor hem de eğitimleri geri kalmıyor baba…
    muvaffak: her şey güzel de şu sosyal medya mı diyorlar ne bir şey var ya evladım. nedir orada öğretmenlere laf edilmesi. aman yarabbi. anlattılar da ağzım açık kaldı. bizim zamanımızda öğretmen denildiği zaman herkes saygı gösterirdi. öğretmen bir toplumun temel taşlarındandır. toplumun geleceği olan çocuklarımızı yetiştirir. ne diyor büyük atatürk; "dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır.". bunu çok iyi anlamamız lazım evladım.
    aysel: haklısın babacım ama sıkma sen canını. maaşlarımızdan izinlerimize, pek çok konuda yalan yanlış ne yorumlar yapılıyor. artık aldırmıyoruz bile. aaa baba bu arada 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı’nda bu yıl çocuklar evlerini, pencerelerini süsleyecek ve sosyal medyadan paylaşacak. 23 nisan akşamı da hep birlikte istiklal marşımızı okuyacağız balkonlarda.
    muvaffak: çok güzel düşünülmüş kızım. yapacağız tabii. bir asır önce ankara’da tahta sıralar üzerinde verilen mücadeleyi nasıl unuturuz. atatürk’ün başkomutanlığında verdiğimiz kurtuluş savaşımız, egemenliği kayıtsız şartsız türk milleti’ne veren tbmm ve cumhuriyetimizin kazanımları. çok önemli bunlar. türk milleti olarak tek vücut olup, kıymetini bilmemiz lazım
    nazif: haklısın babacım. çok güzel söylüyorsun. ne mutlu ki toplumumuz, özellikle de gençlerimiz çok bilinçli artık. onların gözlerindeki ışıltı bizlere de yansıyor.

    cem: babannemi ve dedemi çok özledim anne. bir aramak lazım.
    mine: ara oğlum tabii. ihmal etme. ben geçen gün aradım, leyla hanım sitem etti, sık aramıyoruz diye ama.
    özge: uzun süredir evde oldukları için biraz duygusallaşmış olabilirler. belki o yüzdendir.
    hacer: ahhh ahhh yaşlılar abla. ne yapsınlar, naz yapıyordur biraz da…
    özge: haydi cem, arayalım babaannenleri o zaman, unutmadan.
    cem: haklısın canım. telefonum yukarıda, konuşup gelelim istersen.
    mine: selam söyleyin cem. kadın naz yapıyor ayol. her gün de arayamayız ya. bizim de kendimize göre sorunlarımız var…
    hacer: haklısın vallahi abla. leyla hanım gelin görmemiş. bak nazan hanım, hiç resmiyetini bozar mı? ama sen öyle misin abla. yumuşak yüzlüsün, bir dediğini iki etmezsin.
    mine: ama yine de yaranamıyoruz işte. adımız gelin bir kere…

    cafer: anaaam kim gelmiş. nazım bey, doktor bey…
    nazım: biziz ya cafer, geldik yıllar sonra…
    maşuk: buyrun…
    cafer: sus sen, büyükler konuşuyor. bir anda şaşırdım efendim. kusura bakmayın. çok sevindik…
    doktor: geldik ya cafer. almanya’dan kesin dönüş. korkma, karantinadan çıktık, temiziz…
    cafer: aman efendim. nazan hanımlar çok sevinecek…
    nazım: evdeler mi?
    cafer: evdeler efendim evdeler. asansörü çağırayım ben hemen. buyrun…

    şengül: kız serpil, bunlar gelmedi hala. katil öldürmüş olmasın seninkini.
    serpil: ayy bilmiyorum ki şekerim. ben de telaş içindeyim.
    prens: got got got got…
    şengül: sus kız sen de got got got.
    aslı: ne kadar götürmüş bu kez babam, anne?
    serpil: ne götürmesi kızım. baban namuslu bir çalışandır. yapmaz öyle şey…
    şengül: kime anlatıyorsun sen kız kocanı. bak çok götürdüyse, bu kez katil korona’dan beter yapar biliyorsun değil mi? zaten evden işe, işten eve bunaldı iyice.
    serpil: yok şekerim. en fazla 40-50 bin lira kadarmış.
    şengül: ah kız ah. sahip olsana şu kocana. ne olacak şimdi?

    ali: babam geç mi gelecek anne?
    aydın: ben konuştum biraz önce, biraz gecikeceklermiş, şirkette iş varmış.
    bilge: bunu şimdi mi söylüyorsun aydın, aşk olsun? bak annem yemek için babamın gelmesini bekliyor…
    nazan: hakikaten aydın. insan söyler değil mi! yemek için beklediniz siz de…
    aydın: şeyyy, haklısınız efendim. aaa zil çaldı. ben kapıya bakayım…
    nazım: sen aydın olmalısın.
    aydın: evet buyrun benim. kimi aramıştınız?
    nazan: şükrü mü geldi aydın?
    nazım: nazan…
    nazan: abiiii, doktor. inanmıyorum. nereden çıktınız siz. ah canım canım…
    ali: oley be oley. dayım gelmiş…
    nazım: hasretinize dayanamadık nazan. almanya’dan getirilen son kafile ile biz de geldik doktorla. karantinadan çıkana kadar haber vermedik, telaş etmeyin diye.
    bilge: kim gelmiş anne… ahhh dayı, doktor. bu ne sürpriz…
    nazan: ahh abi gelin, ayakta kalmayın. nasıl mutlu ettiniz bizi…
    ali: hakikaten be dayı…
    nazım: heyt be. aslan yeğenim benim. ne kadar da büyümüşsün görmeyeli.
    bilge: açsınızdır dayı. haydi masada konuşalım…
    nazım: geçelim tabii. ah gönül isterdi ki hep birlikte bir nevizade yapalım ama türkiye’de de tüm mekânlar kapalı…
    nazan: ahhh şükrü de geldi galiba…
    şükrü: iyi akşamlar canım. misafir mi var?
    nazım: enişte biz geldik…
    şükrü: nazım nereden çıktın sen, hoş geldin. ooo doktor da gelmiş. bu ne büyük sürpriz…
    nazım: geldik ya enişte, hasretinize dayanamadık daha fazla.
    bilge: haydi masaya…
    nazım: oturalım enişte. masada devam ederiz… nazan’ın yemeklerini de ne çok özlemişim. bir kadeh de rakı varsa, değil mi doktor…
    doktor: şey evet, zahmet vermeyelim de.
    aydın: olmaz mı efendim. hazırladım bile…
    nazım: yaşa sen damat…
    doktor: geçelim o zaman masaya…
    nazım: enişte yeni bir iş projesi var aklımda. onu da konuşalım olur mu?
    şükrü: konuşalım konuşalım… haydi şerefe…
    nazan: iş mi?

    jenerik:

    dış ses ali:

    ne çok severim şu dayımı. doktorla birlikte yıllar sonra yeniden aramıza katıldılar. o gece sabaha kadar hasretle geçen yılları konuştuk hep birlikte. dayım her zaman olduğu gibi yeni projelerinden de bahsetti. babamın aklı yattı. annemin yüreği ise ağzında. dayıma kavuşmanın mutluluğu ile havalara uçarken aynı zamanda babamın da yeniden macera peşinde koşmasından çekiniyor. bakalım önümüzdeki günler ne getirecek. korona salgını dünyanın temel gündemi olmaya devam ederken, bizim evde ise zeynep’le ayrı geçen günlerimi bile bir nebze olsun unutturan bir mutluluk rüzgârı esiyor. hoş geldin dayı, hoş geldin doktor. ne iyi ettiniz. ne çok özlemişiz sizleri… haftaya buluşuncaya dek, koronayı en kısa zamanda yenebilmek için, mümkün olduğu kadar evde kalmaya devam edelim. hoşçakalın…

    not: umur bugay ustayı ve bizimkiler ekibinden yaşama veda eden tüm değerlerimizi saygı ve şükranla anarken, hayatta olan tüm değerlerimize de sağlıklı, mutlu ve güzel bir yaşam diliyorum…
553 entry daha
hesabın var mı? giriş yap