4 entry daha
  • 4. bölüm

    1.
    kara gemi okeanos ırmağının
    akıntısından kurtulup tanrısal
    denizde ayaye adasına varınca
    onu kumsala çektik ve uykuya
    dalarak tanrısal şafağı bekledik.
    sabah sisi içinde doğan
    gül parmaklı şafak
    elpenor' un yüzüstü yatan ölüsünü
    bulmuştu ilk önce kıyıda.
    martı leşleri ve deniz kabukları arasına
    törenle gömdük onu kederli
    gönülle ve yanık yüzlü şaraptan
    içerek dinledik kirke'yi.

    2.
    tanrıçaların en tanrısalı
    güzel belikli kirke eyitti :
    "sen odysseus iki ölümlüsün
    hades'i gördün daha yaşarken
    güneş doğmayan neşesiz ülkeyi
    günlerce karanlıkta kaldın
    çünkü ithaca yaşatıyordu seni
    tanrısal denizde ordan oraya
    bin yıldır aradığın ada...
    konağının sarsılmaz temeli
    ikarios kızı penelopeia
    ve erdemli dölün telemakhos
    bütün ülkün ve sevgin olan ithaca."

    3.
    iyi dinle söyleyeceklerimi
    her şeyi olduğu gibi anlatacağım sana
    ki yeni uğursuzluklar yüzünden
    denizler ortasında kalma bir daha.
    önce sirenlere rast geleceksiniz
    koruyun onlardan kendinizi
    yabansı ezgilerle büyüleneceksin
    ordan çarçabuk uzaklaşmalı ki
    büsbütün yok olmasın ithaca.
    sirenleri aştıktan sonra kürekçilerin
    iki yol çıkacak karşına birden
    acaba bunlardan hangisi?
    artık onu orda sen bileceksin!"

    4.
    oysa ithaca'yı hiç görmemiştim
    penelopeia yoktu, telemakhos da,
    ama ithaca kafamda onlardan kurulu idi.
    tanrıçaların en tanrısalı
    kirke'nin bile söyleyemediği
    bu yolu bulup geçeceğim;
    ama ne denli güç olursa olsun
    bilerek varmak istiyorum şimdi
    sirenlerin ezgilerini dinleyeceğim
    dedim ve büyük bir mum peteğini
    tunç hançer ucu ile ezdim çabucak
    tıkadım kürekçilerin kulaklarını bir bir
    orta direğe bağlattım kendimi.

    5.
    kürekçilerim hasatsız denizi
    köpürttüler kürekleriyle,
    tez yürüyüşlü gemi gün batarken
    ulaştı sirenlerin adasına,
    yüreğim kopacak gibiydi
    kanatlanıp uçacak gibiydi, ama
    sirenlerin izi bile yoktu ortada.
    yalnız bir ezgi, ta derinden
    ta içerimden gelen bir ezgi
    başladı yavaş yavaş yükselmeye;
    o yabansı, o büyülü türküleri ben
    söylüyordum sağır gemicilere
    yalnız ben duyuyordum sirenleri.
    kirke, bilge tanrıça, selam sana!
    sağ salim geçtim kendimi.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap