27 entry daha
  • t: celal eren çelik'in hakkında flood yaptığı anlaşma. (altta)

    ayrıca güncel fulbright komisyon üyelerini yazalım;
    john thomas mccarthy, yönetim kurulu başkanı, ıng bank türkiye, istanbul

    burcu eyisoy dalkıran, avrupa birliği ve dış ilişkiler birimi genel müdürü, milli eğitim bakanlığı, ankara

    emir salim yüksel, kültürel diplomasi genel müdür yardımcılığı genel müdür yardımcısı, dışişleri bakanlığı, ankara

    scott weinhold, basın ve halkla ilişkiler müsteşarı, amerika birleşik devletleri büyükelçiliği, ankara

    prof. dr. mehmet akif kireçci, siyasal bilgiler fakültesi dekanı, ankara sosyal bilimler üniversitesi, ankara

    prof. dr. muhsin kar, niğde ömer halisdemir üniversitesi rektörü, niğde

    daria darnell, istanbul başkonsolosu, amerika birleşik devletleri istanbul başkonsolosluğu, istanbul

    aslı başgöz, kıdemli ortak avukat, white & case llp uluslararası hukuk bürosu, istanbul

    --- spoiler ---
    eğitime vurulan pranga: "fulbright anlaşması"
    1-yıllardır türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesi hiç kuşkusuz milli eğitim sistemi

    2-ve eğitim sistemi denildiğinde ise yıllardır içeriği çok bilinmese de hep konuşulan bir anlaşma ve bu anlaşma ile kurulan komisyon dillerden düşmez

    3-türk milli eğitimi’ni bu anlaşma ile amerika’nın yönlendirdiği iddiaları dönem dönem gündeme gelse de bu iddiaların üzeri hemen örtülür...

    4-milli eğitim bakanı ziya selçuk’un da “şehir efsanesi” diyerek geçiştirdiği bu anlaşma ve türk milli eğitimine etkileri acaba gerçekten bir şehir efsanesi midir? yoksa bu anlaşma ile birlikte gerçekten milli eğitimimizin kontrolü yıllardır amerika’nın eline mi geçmiştir?

    7- 2.dünya savaşı bitmiş ve dünya siyaset sahnesinin kartları yeniden dağıtılmıştır. yalta konferansı ile başlayan süreçte abd ve sscb yeni dönemin 2 süper gücü olmuştur... savaş sonrası türkiye’ye boğazlar’da üs ile kars ve ardahan’ı isteyerek baskı uygulayan sscb tehlikesi karşısında abd hemen devreye girecektir.

    9-12 mart 1947 tarihinde abd başkanı turuman’ın kongreye yaptığı konuşma ile türkiye ve yunanistan’a verilecek 400 milyon $’lık mali ve askeri yardımın önü açılır.

    10-ancak fulbright anlaşması’nı daha iyi anlamak için aslında truman doktrini olarak da adlandırılan bu askeri ve mali yardımların kongre izninin alınmasından 13 gün öncesine gitmemiz gerekmekte.

    11-tarih yaprakları 27 şubat 1947’yi göstermektedir. türkiye ile amerika birleşik devletleri arasında kahire’de imzalanan anlaşma ile amerika, 2.dünya savaşı sonrasında ordusunun “fazlası” durumunda bulunan silahları satın alabilmesi için türkiye’ye 10 milyon dolar tutarında kredi vermeyi kabul eder...

    13-işte fulbright anlaşması’na uzanan yol, aslında bu anlaşmanın imzalanmasıyla başlayacaktır. zira türkiye kredi taksitlerinde ödemeleri kısa süre içerisinde aksatacak, amerika ise bu durumu “fırsata” çevirerek, eğitim alanında yeni bir anlaşma teklifi ile türkiye’nin kapısını çalacaktır...

    15-amerika büyük elçiliği 12 şubat 1948 tarihinde dışişleri bakanlığına müracaat ederek türkiye ile bir “kültür anlaşması” gerçekleştirmek istediğini belirtecek ve bir “proje” sunacaktır…

    16-ve tarih yaprakları 27 aralık 1949’u gösterdiğinde türk milli eğitimi için bir “kırılma noktası” olan fulbright anlaşması imzalanacaktır...

    17-anlaşma, amerika birleşik devletleri’nin 2.dünya savaşı sonrasındaki dış politikasında uzun yıllar çok etkin rol oynayan senatör william fulbright’ın ismi ile anılmaktadır. zira fulbright, amerika’nın dünya üzerinde hegemon güç olarak etkin olması ve sovyet tehdidine karşın amerikan değerlerine uygun toplumların yetiştirilmesi için bulunan formülün fikir babasıdır...

    19-formüle göre amerika’nın hedef olarak belirlediği ülkeler önce borçlandırılmakta, daha sonra bu borçlarına mahsuben ülkelerinde “eğitim komisyonları” kurulmakta, eğitim alanındaki dizaynın sağlaması ve bu dizaynın finansmanı ise ülkelerin amerika’ya olan borçlarından düşülecek şekilde ancak amerikan dışişleri bakanlığı’nın uygun göreceği, amerikalı uzmanlar denetiminde gerçekleştirilmektedir.

    21-kahire anlaşması ile türkiye’nin amerika’dan aldığı ve ödemesini aksattığı 10 milyon dolarlık borcun taksitleri, amerika’nın bu “eğitim programı”nın finansmanının sağlanması ile ödenecekti.

    22-önce bu anlaşmayı buraya belgeleri ile bir bırakalım sonra detaylara geçelim...

    anlaşmanın 1.maddesinin ilk paragrafı aynen şu cümle ile başlamaktadır.
    “türkiye'de birleşik devletler eğitim komisyonu (ki aşağıda «komisyon» ismiyle anılmıştır) namı altında bir komisyon teşkil olunacak ve bu komisyon işbu anlaşmanın hükümleri dairesinde türkiye cumhuriyeti hükümeti tarafından temin edilen paralarla finanse edilecek olan eğitim programının idaresini kolaylaştırmak için ihdas ve tesis edilmiş bir teşekkül olarak türkiye cumhuriyeti ve amerika birleşik devletleri hükümetleri tarafından tanınacaktır...”

    yani bu anlaşma ile birlikte türk milli eğitim programını bahsi geçen komisyon idare edecektir ve anlaşmanın ünlü 5. maddesine göre komisyon 4 amerikalı 4 türk üyeden oluşacak, amerikan büyükelçisi ise komisyonun “fahri başkanı” olacaktır.

    kararların oy çoğunluğuna göre alınacağı komisyonda oylar eşit çıkarsa son kararı amerikan büyükelçisi verecektir. yanlış okumadınız...

    anlaşma ile kurulan ve türk eğitim programını idare edecek olan bu komisyonda 4’er üye bulunuyor gibi olsa da komisyonun başı amerikan büyükelçisi ve eşit oy çıkması halinde son kararı verecek oyu amerikan büyükelçisi kullanmakta...

    ve anlaşmanın diğer “ilginç” ve “çarpıcı” hükümleri bununla da sınırlı değildir... örneğin anlaşmanın 10. maddesine göre amerikan dışişleri bakanı uygun gördüğü taktirde “komisyonun” her türlü kararını gözden geçirme hakkına sahipti...

    anlaşmanın 7. maddesi ise “komisyonun” her sene “amerika birleşik devletleri dışişleri bakanı tarafından tâyin edilecek şekilde” türkiye cumhuriyeti hükümetine ve amerika birleşik devletleri dışişleri bakanına bir rapor sunmasını öngörmekteydi...

    yani “komisyon” raporlarını amerika birleşik devletleri dışişleri bakanı nasıl uygun görürse öyle yazacaktır...

    anlaşmanın 18 mart 1950’de resmi gazetede yürürlüğe girmesinden tam 56 gün sonra ise türkiye’de 14 mayıs 1950 seçimlerinde demokrat parti’nin iktidara gelişi ile birlikte yeni bir dönem başlıyacaktır...

    demokrat parti, son derece amerika yanlısı politikalar izlemektedir ve fulbrıght komisyonu etkisini demokrat parti iktidarı döneminde hızla gösterecektir...

    dünyada başka bir örneği olmayan ve çeşitli ülkeler tarafından örnek eğitim modeli olarak alınan köy enstitüleri, demokrat parti iktidarı döneminde dönemin milli eğitim bakanı tevfik ileri’nin imzası ile 27 ocak 1954 tarihinde kapatılır...
    (bkz: köy enstitülerinin kapatılması)

    milli eğitim bakanlığı kadrolarına demokrat parti iktidarı ile birlikte, 1950 yılından itibaren pek çok amerikalı isim “uzman” ve “danışman” sıfatı ile yerleşiyor ve 1950 sonrasında türk milli eğitimini amerika birleşik devletleri eğitim sistemine benzer şekilde yeniden dizayn ediyorlardı...

    1950-1960 yılları arasında türk milli eğitimi’nin yeniden dizayn edilmesi amerikalı uzmanlar eli ile gerçekleşirken, bu tarihler arasında 41 amerikalı uzman türkiye’ye gelerek eğitim sistemi üzerine rapor sunuyordu...

    ancak bunlardan 8’i gerçek anlamda belirleyici olacak ve işte türk milli eğitim sistemi amerikan değerlerine ve ideolojik bakış açısına göre bu isimlerin raporlarına göre dizayn edilecekti...

    bu 8 rapor yazarlarının soyadları ile anılmaktaydı... dickerman, wofford, rufi,maaske, beals, topkins, costat ve gorvine “raporları” türk milli eğitim sisteminin baştan sona yeniden dizayn edildiği süreçteki ana “raporlar” oluyordu...

    raporların sonuç kısımlarındaki tavsiyeler ise gerçekten ilginçti...

    örneğin amerika’da haftanın 5 günü amerikan tarihi okutulmasına rağmen, türkiye’de “osmanlı tarihi”nin okutulması gereksiz görülüyor, tarih derslerinin sadece lisede ve 1.dünya savaşı sonrasını kapsayacak şekilde kısıtlı olarak verilmesi tavsiye ediliyordu.

    teknik liseler yerine amerika’daki “highschool” yapılanması öneriliyor, çok fazla ders yoğunluğu olduğundan bahsedilerek ders yoğunluğunun azaltılarak sosyal aktivitelere daha çok zaman ayrılması gereklililiği vurgulanıyordu.

    uzmanların ağız birliği ettiği başlıca konu ise milli eğitimin bakanlığı bünyesinde hemen her birimden pek çok kişinin amerika birleşik devletleri’ne gönderilmesi gerekliliğiydi. raporların hepsinde bu konu adeta bir “zorunluluk” olarak belirtilmektedir...

    ayrıca osmanlıca eserlerin türkçe’ye çevirisine kesinlikle soğuk bakan bu “uzmanlar”, ısrarla çok sayıda yabancı eserin çevirisinin yapılması konusunda raporlar hazırlıyorlardı..

    yani “milli eğitimin” içi boşaltılıyordu...

    türkiye’de 1950-1980 arasında üniversite sayısı hızla artarken bu üniversitelerin hepsinin amerikan tarzı eğitim veren, özellikle bazılarının “tamamen” ingilizce ile eğitim veren bir yapıda oluşturulması ise amerika’nın eğitim yolu ile sosyolojik mühendislik projesinin zirvesini oluşturmaktaydı...

    1950 sonrasında adeta abd eğitim sistemi türkiye’ye kopyalanmıştır...

    2010-2011 öğretim yılı itibariyle ise yök-fulbrıght komisyonu işbirliği ile hayata geçirilen ingilizce öğreten asistanlar projesi ile yeni açılan üniversitelerde amerika’dan seçilerek gelen amerikalıların öğretmen olarak yerleşmesi sağlanacaktır...

    53-fulbirght amerika’nın sadece türkiye’de değil dünya’nın onlarca ülkesinde kurarak uygulamaya soktuğu bir “proje” için kurulan bir komisyon

    54-bu fulbright komisyonu’nun verdiği bir de burs var. bu bursun en önemli özelliği bir burs ücreti olarak çok yüksek bir rakamın veriliyor oluşu. (bkz: fulbright bursu)

    55- bu rakam günümüzde 50 bin dolar, abd’ye gidiş dönüş uçak bileti ve çok yüksek seviyeli bir sağlık sigortasını kapsamakta. burs tamamen karşılıksız. ancak “tek bir şartı” var bu bursun. amerika’daki öğrenim sonrasında derhal bu bu8rsu alan bursiyerlerin kendi ülkelerine dönmesi şart koşuluyor…

    57-ne hikmettir ki bu burstan yararlanan bursiyerlerin ülkelerine döndükten sonra önleri açılıyor ve jet hızı ile yönetim kademelerine geliyorlar… tesadüf işte...

    58-işte size dünya’daki “fulbirght bursu” alıp abd’de bu burs ile okuduktan sonra kendi ülkelerinde siyaset dünyasında zirveye tırmanan bir liste…

    59- heinz fischer (avusturya cumhurbaşkanı) ,
    yves leterme (belçika 48. başbakanı) ,
    zeljko komšic (bosna-hersek eski cumhurbaşkanı) ,
    lars lokke rasmussen (danimarka eski başbakanı, liberal parti venstre lideri) ,
    tarja halonen (finlandiya eski cumhurbaşkanı)
    matti taneli vanhanen (finlandiya eski başbakanı),
    nicolas sarkozy (fransa eski cumhurbaşkanı) ,
    françois fillon (fransa eski başbakanı) ,
    mikheil saakashvili (gürcistan cumhurbaşkanı),
    fatmir sejdiu (kosava eski devlet başkanı),
    dalia grybauskaite (litvanya cumhurbaşkanı),
    andrius kubilius (litvanya eski başbakanı)
    nikola gruevski (makedonya başbakanı),
    lawrence gonzi (malta başbakanı),
    jan peter balkenende (hollanda eski başbakanı),
    jens stoltenberg (norveç başbakanı, işçi partisi genel başkanı),
    donald franciszek tusk (polonya başbakanı),
    anibal cavaco silva (portekiz cumhurbaşkanı)
    robert fico (slovakya başbakanı),
    fredrik reinfeldt (isveç başbakanı),
    gordon brown (birleşik krallık eski başbakanı)

    64- listedeki isimlerin görevleri bu floodun dosya haber olarak dergimiz kripteks e-dergi'nin 2. sayısı esas alınmıştır, aradan geçen zaman zarfında bazı isimlerin görevlerinde değişiklik olmuş olabilir...

    65- yeniçağ gazetesi yazarı,değerli meslek büyüğüm arslan bulut, 2009 yılında abdullah gül’ün amerikan dışişleri bakanlığı’na bağlı eğitim ve kültürel işler bürosu’nun (the bureau of educational and cultural affairs) resmi sitesinde abdullah gül’ün adının ınternational visitor leadership program (uluslararası ziyaretçi liderlik programı) ile “yetiştirilen” dünya liderleri arasında gösterildiğini ortaya çıkardı ve yazdı (bkz: 20 aralık 2009 tarihli arslan bulut yazısı)

    67- arslan bulut, gül’ün isminin eca ve fulbright bursları altında listelendiğini ortaya çıkardı ama içerik apar topar resmi siteden kaldırıldı…

    68- işte yukarıdaki liste abd tarafından eca ve fulbight bursu adı altında listelenen “yetiştirilen” yöneticilerin listesiydi…

    69- ama listede bir eksik vardı…o isimse şu sıralarda kurduğu deva partisi ile siyaset sahnesine geri dönen ekonomi eski bakanı ali babacan’dı.

    70-evet babacan da fulbright bursu alan ünlü siyasetçilerimizden ve kendisi aynı zamanda bilderberg’in daimi katılımcısı ve siyasi yeni parti çalışmalarını abd’nin eca ve fulbright bursu altında listelediği isimlerden abdullah gül ile yapmakta…

    bu arada şunu da hatırlatalım... hali hazırda fulbrıght komisyonu’nun başkanlık görevini john thomas mccarthy yapmakta...

    peki kimdir, ne iş yapar john thomas mccarthy?
    bu isim uluslararası küresel finans piyasalarının en önemli ülkelerinden birisi olan hollandalı ünlü ing bank'ın türkiye genel müdürü’dür.
    ıng bank ise dünya siyasetini yönlendiren en önemli 3 yapılanmadan birisi olan bilderberg’in kurucusu olan hollanda prens bernhard tarafından temelleri atılan bir oluşum.

    ve hollanda kraliyet ailesi’nin dünya’nın “küresel yöneticileri” arasında çok önemli bir rolü var. yine kısa süre önce thomas mccarty’nin bizzat hollanda kraliyet ailsesi tarafından çok az kişiye ve ender olarak verilen yüksek onur ödülü olan, “officier of the royal order of orange and nassau”ya (orde van oranje-nassau)’ya layık görüldüğünü ekleyelim…

    76-bu arada thomas mccarty’ye biraz daha yakından bakınca ilginç bir detay daha gözümüze çarpıyor… mccarty, abd’nin adeta yabancı ülkelere “diplomat, elçi, bm genel sekreteri, başbakan, müsteşar” yetiştiren okulu olma özelliğini taşıyan tuft unıversty mezunu

    77-bu okuldan mezun olanlara şöyle bir bakacak olursak; abd başkanı obama’nın eski ortadoğu danışmanı prof. vali nasr, yunanistan eski başbakanı kostas karamanlis, cfr üyesi pentagon’un önemli isimlerinden olan emekli amiral james g.stavridis,eski new mexico valisi bill richardson, abd’nin önemli büyükelçileinden sott brown, new york times company’nin başındaki isim arthur ochs sulzberger, etiyopya devlet başkanı mulathu teshome gibi isimler ile pek çok önemli siyasetçi, diplomat, elçi dikkati çekmekte.

    80-yani bu okul adeta “yönetici ihraç eden” bir okul… ve bu thomas mccarty şimdi türkiye’de komisyonda 1 numara olarak görev yapmakta… tabii dedik ya bunlar hep tesadüf...

    ve günümüzde ne kahire anlaşması ile alınan 10 milyon dolar borç kalmıştır, ne bu anlaşmayı imzalayan hükümetler. ancak borç da bitse, hükümetler de değişse değişmeyen tek şey fullbrıght anlaşması’dır ve anlaşma ile kurulan fulbrıght komisyonu halen faaliyetlerini sürdürmektedir...

    işte ne zaman milli eğitim denilse dillerden düşmeyen ama içeriği hakkında çok şey bilinmeyen fulbrıght anlaşması, işte anlaşma ile kurulan komisyon,işte anlaşma sonrası türk milli eğitiminin amerikalı uzmanlar eli ile dizayn edilişi...

    şimdi yeniden ama farklı biçimde sormak gerekir sayın bakana sanırız: “şehir efsanesi olan fulbrıght anlaşması mıdır, yoksa eğitimin “milli” olduğu söylemi mi?”
    --- spoiler ---
    kaynak
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap