260 entry daha
  • onedio 'da "cokiyiya" adlı kullanıcıya buradan teşekkürlerimi bir borç bilirim.

    arkadaş 2 part halinde part 1 part 2 şeklinde paylaşmış .

    olurda onedio gümlerse diye özeti burayada kopyalıyorum.

    şeker kız candy / candy candy özeti

    her şey soğuk ve karlı bir kış günü, minik candy ve annie’nin, bayan pony ve rahibe maria tarafından pony yetimhanesi'nin önünde bulunmasıyla başlar.

    candy neşe dolu, ağaçların tepesinden inmeyen yaramaz bir çocuktur. adeta bir erkek fatma'dır! annie ise sessiz sakin ve oldukça çekingendir. birbirinin zıttı bu iki kız çocuğu, zamanla yakın arkadaş olur ve birbirlerinden hiç ayrılmak istemezler.

    zaman içinde sıcak bir yuvanın hayallerini kuran annie, zengin bir aile olan brighton’lar tarafından evlat edinilir.

    annie'yi ailesi olarak gören candy, hayalini kurdukları aile özlemini birbirleriyle giderebileceklerini düşünür. annie bir süre bununla idare etse de gerçek bir ailenin özlemiyle yanıp tutuşmaktadır. candy'nin yaramazlık yapalım ki bizi istemesinler taktiklerine rağmen, evlat edinmek için yetimhaneye gelen brighton ailesi karşısında uslu bir kız olur ve kendine bir yuva bulmayı başarır.
    annie'den geriye bir tek rakunu kurin kalır.

    candy'nin rakunu olarak tanıdığımız kurin, aslında annie'nin hayvanıdır. annie'nin yeni annesi kurin'i istemeyince, annie'de ona bakması için kurin'i candy'ye bırakır. her şeye karışan bayan brighton, annie'nin önceki hayatının da bilinmemesini ister ve candy ile arkadaşlığını kesmesi için kızını ikna eder.

    en yakın arkadaşını kaybetmenin hüznüyle kendini dağa taşa vuran candy, ağlayarak en sevdiği tepeye koşar. orada gayda çalan iskoç prensini görür ve ona ilk görüşte aşık olur.

    prens, üzgün kızımızı teselli eder ve sonrasında ortadan kaybolur. sırra kadem basan prens, ardında sadece üzerinde "a" harfi olan bu broşu bırakır.

    bu sırada leagan ailesi candy'yi evlat edinmek ister. bu ailenin arması, prens’ten kalan broştaki armaya çok benziyordur. prensine kavuşma hayalleri kuran candy, leagan ailesinin kızları olmayı kabul eder.

    fakat işler hiç de hayal ettiği gibi gitmez. tam bir baş belası olan üvey kardeşleri eliza ve neil, anneleriyle bir olup candy'ye sürekli kötülük yaparlar. aşkı uğruna zengin aileye evlat giden candy, bir anda külkedisine dönüşerek evin hizmetçisi olur.

    eliza ve neil'in aksine bu ailede iyi insanlar da vardır. kötü kardeşlerin kuzeni olan alistair, archibald ve tepedeki prensin tıpkısının aynısı olan anthony!

    ailenin iyi çocukları candy'yi korur kollarlar. gelelim tepedeki prense tıpatıp benzeyen ve küçük yaşta annesini kaybeden anthony'ye... anthony, içine kapanık bir çocuktur ve annesinden ona kalan tek şey güllerdir. bu nedenle güllerle pek bir haşır neşirdir güllerin prensi! zamanla candy ve anthony birbirlerine aşık olurlar. fakat çirkef eliza, bu aşka engel olmak için candy'yi hırsızlıkla suçlayarak evden uzaklaştırır.

    bir de candy'yi ölümden kurtaran, hayvan dostu ve evsiz albert var ki bu adam aynı zamanda, ardlay ailesinin reisi ve candy'yi evlat edinen william amca'nın ta kendisi!

    alistair, archibald ve anthony; hırsızlık olayından sonra evden atılan candy'yi evlat edinmesi için william amca'dan yardım isterler. ailede sözü geçen william amca sayesinde candy white ardlay olur. elroy hala, elisa, neil ve diğerleri tarafından istenmese de o evde lüks içinde yaşamaya devam eder.

    hayatının en mutlu günlerini yaşayan candy, şerefine düzenlenen bir partide anthony ile at üzerinde romantik bir gezintiye çıkar. derken olanlar olur...

    aşıklar mutlu mesut gezinirken, prensimizin bembeyaz atının ayağı kapana sıkışır. anthony atından düşer ve 14 yaşında aramızdan ayrılarak candy gibi hepimizi yasa boğar. hayatının aşkını kaybeden candy yıkılmıştır ve pılısını pırtısını toplayıp pony yetimhanesi'ne geri döner. fakat çok geçmeden william amca, iyi bir eğitim alması için candy'yi ingiltere'ye gönderir.

    saint paul kolejine gitmek için londra'ya doğru yola koyulan candy, geminin güvertesinde ağlayan terry grandchester'i görür ve bir an için onu anthony sanar...

    fakat bu durum çok uzun sürmez. şeker kızımız, terry'nin onunla acımasızca dalga geçmesi üzerine kendine gelir. terry asi, terry arıza! adeta karizmatik bir piç. onun böyle olmasının sebebi ise boşanan anne-babasıdır. babası dük grandchester, terry'nin annesiyle görüşmesi yasaklar. amerika'nın en ünlü aktrislerinden olan annesi eleanor baker, terry ile fazla ilgilenememiştir. candy ve terry, birbirleriyle dalga geçip uğraşsalar da aşklarını fazla gizleyemezler.

    saint paul koleji, oldukça disiplinli bir yatılı okuldur. bütün zengin çocukları oradadır. kimler kimler yok ki?

    kötü kardeşler eliza ve neil, kuzenleri archie, stear ve de terry! sonradan annie de bu okula gelir ve candy ile arkadaşlıklarına kaldıkları yerden devam ederler. hatta hayatını kurtaran albert da oradaki hayvanat bahçesinde görevlidir. şansa bakın candy'nin tüm tanıdıklar orada.

    terry de candy gibi başına buyruk! birbirlerine vurulan liseli aşıklar sık sık okul kurallarını hiçe sayarak gizlice buluşurlar.

    terry babadan zengin tabii okul falan umrunda değil. sigarasını içsin alkolünü alsın keyfine baksın. bir de mızıka çalsın. tam bir romantik serseri! anthony'den sonra candy gibi bizim de kalbimizi çalmıştı.

    aşkı kendi kadar arkadaşlarının da tatmasını isteyen candy; annie ile archie'nin, patty ile de stear'ın arasını yapar.

    annie ilk gördüğü andan beri archie'ye aşıktır, archie ise candy'ye aşıktır. archie bu aşk çıkmazından kurtulmaya karar verir ve kalbini annie'ye açar. mucit olmayı hayal eden ancak hiçbir icadı çalışmayan stear ise kitap kurdu patty'ye aşık olur.

    iskoçya'da yaz okuluna giden liseli aşıklar mutlu mesut eğlenirken hepimizi ekrana kitleyen o olay gerçekleşir ve terry birden candy’nin dudaklarına yapışır!

    terry ile ilk öpüşmesine şahit olduğumuz candy, ne yapar dersiniz? ilk öpücüğünün böyle aniden gelmesine öfkelenir ve terry'ye bağırır. terry de tokatı aynen iade ederek candy'ye bağırır. öfkeli aşıklar, iskoçya'da işte böyle çılgın anlar yaşarlar. neyse ki yaz biter ve londra'ya geri dönerler.

    anthony'yi candy’ye kaptıran eliza, terry'yi de kaptırmak istemez ve onlara birbirlerinin ağzından mektup yazarak ikisini gece vakti samanlıkta bastırır!

    dedik ya terry dük çocuğu, bu nedenle piyango tabii ki bizim zavallı candy'ye vurur! kıskanç eliza'nın hain planı tıkır tıkır işlemektedir ve baş rahibe candy'yi okuldan atacaktır. bunun üzerine terry, baş rahibenin odasına gidip yumruğunu masaya vurur ve onun yerine beni gönderin der! ama paragöz rahibe, dük'ten gelecek maddi yardımdan mahrum kalmayı göze alamaz. terry de çaresiz babasından yardım ister. dük grandchester, terry'nin ondan izinsiz annesiyle görüştüğünü bildiğinden oğluna çok kızgındır, onu dinlemez bile. bu arada ana oğulu barıştıran da yine bizim candy'di.

    umutsuz ve romantik aşık terry, bütün gece kapalı kaldığı hücrenin önünde candy'ye mızıka çalar. sabah olunca da pılısını pırtısını toplayıp annesi gibi oyuncu olmak için amerika'ya giden ilk gemiye biner.

    okuldan atılacak olan candy, hücreye kapatılmıştır. kurin'in neden orada olduğunu merak ediyorsanız, hemen söyleyelim: sahibi ne zaman üzgün olsa hissedip yardıma koşan sevimli kurin, hücreye dışarıdan tünel kazarak girer. candy, kurin'in gelişi ve terry'nin müziğiyle bir an olsun mutluluk gözyaşları döker. oyuncu olmak için amerika'ya gitmeye karar veren terry, gitmeden önce eliza'nın suçlu olduğunu ortaya çıkarır ve candy'nin okulda kalmasını sağlar.

    tabii candy'yi tutabilene aşk olsun! terry'yi götüren geminin ardından ağlaya ağlaya helak olan kızımız, aşkının peşinden amerika'ya gitmeye ve onu bulmaya karar verir.

    cezası sona erdiğinde, ilk iş olarak gizlice terry'nin odasına giden candy, odaya vardığında bir not bulur. terry'nin amerika'ya gittiğini anlayınca da hemen limana ulaşmaya çalışır ancak vaktinde yetişemez. çaresiz büyüdüğü pony yetimhanesi'ne gider. oraya vardığında ise terry'nin kısa bir süre önce oradan ayrıldığını öğrenir, yine bir umut arkasından koşar ama geriye sadece kardaki ayak izleri kalmıştır. bayan pony ve rahibe maria'nın yanına döner ve onların anlattıklarını dinlerken göz yaşlarını gizler.

    ----------- part 2 ---------------
    terry oyuncu olmak için amerika’ya gittikten sonra candy, hemşire olmaya karar verir.

    çocukluğundan beri oldukça yardımsever bir kız olan candy, tam kendine uygun bir meslek bulur ve bayan pony’nin de yardımlarıyla hemşirelik okuluna gider. başlarda zorlansada bu durumun üstesinden başarıyla gelir, azimli kızımız. bu sırada dünyada savaş çıkar ve candy de çalıştığı yerdeki bir kaç arkadaşıyla beraber chicago’ya gönderilir.

    ne tesadüftür ki yine candy’nin tüm çevresi amerika’dadır hem de chicago’da!

    oyuncu olmak için amerika’ya giden terry, zaman içinde oldukça başarılı bir oyuncu olmuş ve adından standford tiyatrosunda yıldızı parlayan bir oyuncu olarak bahsettiriyordur. terry gibi stear, archie ve annie de savaştan dolayı chicago’ya dönerler. sık sık görüşen eski dostların baş belaları neil ve elisa da oradadır.

    hemşirelik okulunda da kızımızla uğraşan yeni bir kötü karakterimiz var: flanny adında uyuz, gıcık bir kız!

    okulda candy ile uğraştığı yetmezmiş gibi chicago’da da candy ile uğraşmaya devam eder. bu sefer de candy’nin zengin audrey’lerin varisi olduğunu öğrenir ve dışlanmasına neden olur.

    terry, hamlet oyununda rol almaktadır ve tur için candy’nin bulunduğu şehre chicago’ya gelir. aşıklarımız sonunda buluşma fırsatı yakalarlar.

    candy’nin amerika’da olduğundan habersiz olan terry’nin hayatında suzanna marlowe adında bir oyuncu vardır. bu kızımız da elisa gibi terry’ye aşıktır ve onun candy ile görüşmemesi için elinden geleni yapar, fakat terry bir şekilde candy’nin hemşire olduğunu ve çalıştığı yeri öğrenir.

    birbirlerini görmek için çabalayan aşıklar, bir türlü görüşemezler. hain kader yine ağlarını örer…

    terry, candy’yi görmek için hastaneye gider ve sabaha kadar onu bekler. candy ise o sırada terry’nin kaldığı yeri aramakla meşguldür. sabah olur, terry ve oyuncu arkadaşları ilk trenle şehirden ayrılırlar. candy yine geç kalmıştır ve yine aşkının arkasından gözü yaşlı bakakalır. tren hareket etmeye başladığında terry ve candy göz göze gelirler. birbirlerinden uzun süre sonra haber alan aşıklar, mektuplaşmaya başlarlar.

    albert yani william amca nerede diye merak edenler için hemen söyleyelim: o da chicago’da!

    bir gün hastaneye hafızasını yitirmiş bir hasta getirilir. bu hastanın italya'dan gönderildiği ve kaçak bir casus olduğu söyleniyordur. candy, albert’ı görür görmez tanır fakat onu istemeyen hastane yönetimini onun iyi biri olduğuna ikna edemez. zamanında hayatını kurtaran bu adamı yarı yolda bırakmak istemeyen candy, albert ile minik bir daireye taşınır.

    candy gün boyu hastanede çalışmakta, albert ise ev işleriyle ilgilenmektedir. bu sırada terry neler yapmaktadır dersiniz?

    romeo ve juliet oyununda başrolü kapan terry, oyunun new york’taki galasına candy’yi davet eder fakat hain kader bir kez daha ağlarını örer: terry ile candy arasındaki aşkı kıskanan suzanna, terry’i elinden kaçırmak istemez ve vakit kaybetmeden ona aşık olduğunu itiraf eder. tabii terry şok! unutmadan söyleyelim: suzanna da juliet rolüne seçilmiştir.

    terry suzanna’yı reddeder etmesine ama bu suzanna denen kadın fettan!

    bir gün terry, provalar sırasında kötü bir kaza geçirecekken, rol arkadaşı suzanna kendini feda eder ve onu kurtarır. ikili sahnede prova yaparken, terry’nin üzerindeki set ışıkları düşer. suzanna da aşkını kurtarmak için kendini feda eder ve terry’yi kurtarır. romeosunu kurtaran suzanna, bu talihsiz olay sonucu kötürüm kalır.

    tabii terry vefalı çocuk, bu durumdan etkilenir ve suzanna ile sevgili olmayı kendine borç bilir.

    gerek suzanna’nın ben sensiz yapamam tripleri gerekse annesinin kızımla evleneceksin zorlamaları terry’nin suzanna ile olmaya karar vermesine yetmiştir. olanlardan habersiz mutlu mesut takılan candy, kulisleri sallayan bu büyük dedikodudan bir şekilde haberdar olur. koşarak hastaneye gider, intihar etmekte olan suzanna’yı görür. onu kurtarmak için terry’sinden vazgeçer. hastane koridorlarında, bizim vefakar aşıklarımız arasında duygusal ve göz yaşartıcı bir veda yaşanır. vallahi insanı kanser eder bunlar!

    üzüntüden kendisini yine dağa taşa vuran candy, gönüllü hemşirelik yapmak için uzaklara gider. bu sırada savaş devam etmektedir…

    savaşta zarar gören insanlara yardım etmek için giden tek candy değildir. mucit stear’ımız da avrupa’daki insanlara yardım etmek için fransa’ya gitmiştir. terry ise bu ayrılıktan kötü etkilenmiştir. oyunculuğu falan bırakıp kendini alkole vermiştir.

    tüm bunlar yaşanırkan kötü kardeşlerden neil’in candy’ye aşık olduğu ortaya çıkar!

    kötülükte elisa’nın eline su bile dökemeyecek ezik neil’a bakın hele! candy’nin aşkından yanıp tutuşuyordur. öyle ki aşkına karşılık bulamayınca çılgına döner, candy’e yapmadığını bırakmaz. kız kaçırmaya kadar giden neil, candy’yi evinin hanımı çocuklarının anası yapmayı kafaya koymuştur.

    hepimizi şok eden bu durum, leagan ailesini de oldukça üzmüştür. bu aşk haberini duyunca deliye dönen elisa ve annesi hop oturup hop kalkmaktadır.

    neil’i nefret ettikleri candy’den uzaklaştırmak için hain planlar düşünmeye çoktan başlamışlardır ki akıllarına candy’nin bir ardlay olduğu gelir! ardlay ailesi oldukça soylu ve tanınmış bir aile olduğundan, neil’ın candy ile evlenmesinin bu kadar da kötü bir fikir olmadığına karar verirler ve hemen ailede sözü geçen elroy halayı, bu evliliğe ikna etme çalışmalarına başlarlar. çünkü candy, bu ailenin yani william amca’nın tek varisidir.

    tüm bunlar yaşanırken…
    savaş devam etmektedir… stear’ın uçağı düşer ve çılgın mucidimiz hakkın rahmetine kavuşur. acılar acılar… candy’nin evini paylaşığı albert ise hafızasına kavuşur. o da ardında bir mektup bırakarak evden ayrılır.

    paragöz elisa ve anası ise candy ile neil’ı nişanlamak için planlar yapmaktadır…
    candy’yi evlat edinen ve yüzünü hiç göremediğimiz gizemli william amca’nın amerika’ya geleceğini öğrenen kötülerimiz, fırsattan istifade candy’yi ardlay malikanesine çağırırlar. william amca’yı görme umuduyla oraya giden candy, dönen dolapların farkına varır ve oradan kaçar.

    bir şekilde william amca ile buluşan candy, karşısında kimi gördü dersiniz?

    ardlay ailesinin reisi ve candy'yi evlat edinen william amca aslında albert’in ta kendisi… asıl adı william albert ardlay! küçük yaşta ailesini kaybeden albert, aslında bizim anthony’nin amcasıdır. küçük yaşta ailenin başına geçmek durumunda kaldığından william amca kod adıyla aile ile ilgili kararlar almaya başlar. candy’yi ölümden kurtaran da, onu evlat edinen de hatta tepede gayda çalan iskoç prens de bizim albert’tır!

    oha dedirten sonuyla dumura uğratan candy’mizin dram dolu hikayesi burada son buluyor…

    kaybettiği dostlarının, aşklarının sevgisini yüreğine gömen candy, bir kez daha kürkçü dükkanına dönüyor. her şeyin başladığı yer olan pony yetimhanesi, bu sefer her şeyin son bulduğu yer oluyor. anime, böyle saçma bir finalle son buluyor. tabi buna son denirse… şeker kızımız, albert'ı mı seçiyor bilinmez ama hayatına devam etmeyi seçtiği kesin... terry ise candy'yi kalbine gömüp ona verdiği sözü tutmaya karar veriyor ve suzanna ile olmayı seçiyor. annie ve archie ise mutlu birlikteliklerine devam ediyorlar. geride birçok soru bırakarak son buluyor candy'nin entrikalarla dolu hikayesi...
47 entry daha
hesabın var mı? giriş yap