5 entry daha
  • bir ders için atatürkle ilgili bir araştırma yapmıştım dönem sonu ödevi olarak ve adı geçen kadın ve adı geçen hikaye de gözüme çarpmıştı. ordan bir kesit:

    ana-akım atatürkçülüğün son zamanlarda fikirleri araştırıldığında, atatürk’ün büyüklüğünün coğrafya bazında genişlediği; yani sadece sözkonusu olan ülke olarak türkiye değil tüm ülkelerde büyüklüğünün kabul edildiği düşüncesi göze çarpıyor. bu durum sadece “atatürk tüm dünyada gelmiş geçmiş en iyi liderlerden biridir” çizgisindeki tok açıklamalar şeklinde değil, aynı zamanda bazı ‘kanıtlar’ sayesinde ortaya konuyor. bunlardan bir tanesi, emin çölaşan’ın çin ve atatürk başlıklı yazısı. yazıda bahsedilen çinli prof. dr. hu zhenhua’nın atatürk kültür dil ve tarih kurumu’nun düzenlediği atatürk kongresi’nde yaptığı konuşmayı şöyle özetlemiş çölaşan: “çin’de mustafa kemal atatürk’ü bilmeyen lise öğrencisi hemen hemen hiç yoktur. çünkü bizim ülkemizde yıllardan beri lisede mecburi ders kitabı olarak okutulan ‘yakınçağ ve çağdaş dünya tarihi’ kitabı, mustafa kemal ve onun önderliğindeki türk devrimini de içermektedir.” (çölaşan, 2004) dilerseniz bir başka örnek daha verelim ve ikisini birden açıklayalım. ilknur güntürkün kalıpçı , içimizden biri: atatürk isimli konuşmasında, norveç’te başından geçen bir olayı anlatıyor: “2004’te bir konferans veriyorum, birden bir hanımefendi ayağa fırladı. dedi ki “ben norveçliyim ve şu anda norveç’te çok sık kullandığımız bir deyim var, bu deyimin anlamını anladım” dedi. hanımefendi “nedir o deyim” dedim. “norveççe’de “atatürk gibi düşünmek” deyimi var. çok sık kullanırız bu deyimi.” ”nerelerde kullanırsınız” dediğimde “hani bir problem veririz çöz diye o da tembellik eder çözmez. deriz ki ona bu problemin mutlaka çözümü var. bir de atatürk gibi düşün.”

    özellikle millet-devletlerle birlikte gelen, kendi milletini sevip, şart olmamakla birlikte diğer milletleri pek sevmemek özelliğiyle, bir ‘milli’ konuda o milletten olmayan
    birisinin olumlu bir şeyler söylemesi bir nevi ‘kanıt’ değeri taşıyor. emin çölaşan’ın atatürk’ün çin’de milyonlarca insana öğretilmesinden gurur duyduğu açık. aynı şekilde kalıpçı’nın bahsettiği olayın da birçok atatürkçünün göğsünü kabarttığı. öyle ki, bir çok yerde kalıpçı ismiyle karşılaşmanız mümkün. (sabancı üniversitesi haber gurupları, ankara üniversitesi atatürkçü düşünce topluluğunun internet yayınları, kemalist.org, kemalistler.net gibi siteler vs.)

    burada dikkat edilmesi gereken iki tane nokta var. birincisi yaptığım küçük çaplı bir soruşturma ve ulaştığım sonuçla alakalı. norveççedeki bu deyim ilgimi çekti ve okuldan ulaşabildiğim norveçlilere sordum gerçekten bu şekilde ve ‘çok sık kullanılan’ bir deyim var mı norveç’te diye. iki kişiye sordum ve ikisi de hiç duymadıklarını söyledi. daha da meraklandım ve etraflarındaki norveçli insanlara sormalarını istedim ve sonuç aynı: hiçbiri duymamış böyle bir deyimi. sonuç olarak, tam anlamıyla yalan olmasa da bilerek veya bilmeyerek çarpıtma sözkonusu. bunu deyimden bahseden kadın mı yaptı yoksa kalıpçı’nın mı yaptı bilemeyiz ama asıl önemli olan kalıpçı’nın ve hikayeyi büyük bir ilgiyle dinleyenlerin ‘duymak istedikleri’nin bu olması. birkaç saatte yapılabilecek küçük bir araştırma bu işi meslek edinmiş birisi için hiçbir şey olması lazım gelirken kalıpçı duymak istediğini duyduğundan gerisini pek önemsememiş. buradan, kalıpçı’nın asıl mesleğinin “atatürk’ü araştırmak” değil, “atatürk’ü yüceltmek” olduğu sonucuna varmakta bir sakınca görmüyorum. buna ek olarak, birçok yerde, profesör olmadığı halde, kalıpçı’nın adının önüne ‘prof.’ ibaresi eklendiğini gördüm ki bu da dinleyici/okuyucu kitlesinin gerçekten ne istediği ile ilgili önemli ipuçları veriyor: bir ‘uzman’dan atatürk’ün büyüklüğüyle ilgili ‘gerçekler’.

    dikkat edilmesi gereken ikinci nokta ise her iki örneği de kapsıyor. bu deyimi sorduğum kişilerden bir tanesi böyle bir deyimi hiç duymadığını ama atatürk’ü bildiğini, norveç’te de birçok insanın bildiğini düşündüğünü söyledi. norveç’teki birçok insanın atatürk’ü bilmesinin sebebi de aşağı yukarı çin’deki birçok insanın atatürk’ü bilmesiyle aynı: dünya tarihi kapsamında görülen dersler. atatürk’ün diğer ülkelerdeki ‘olumlu’ imajından yukarıda bahsetmiştik ama bu imajın türkiye’deki atatürkçülük kültürüyle veya yashin’in deyimiyle ‘atatürk fetişizmi’ ile asla karıştırılmaması gerekir.
    sonuç olarak, türkiye’de bir başka ülkenin liderinin bilinmesi için, olumlu veya olumsuz, gerçekten önemli bir lider olması gerekiyor. ne var ki, bazı ülkeler için durum böyle değil ve zorunlu eğitimin yine zorunlu bir kısmı, türkiye’yi de kapsayan yakın çağ dünya tarihine ayrılıyor. dolayısıyla, kendi eğitim sistemimizin yol açtığı
    bilinme-büyüklük doğru orantısının her kültürde aynı anlama geldiğini düşünmek bir hata ve yanılgı olur.
27 entry daha
hesabın var mı? giriş yap