1161 entry daha
  • evet, ırkçılık ve hollanda, favori konularımdan.

    konuyu tersine bir çevirelim. hollandalılar 1960'dan itibaren türkiye'ye konuk işçi olarak akın etseler ve şartları işlerine geldiğinden zamanla eşini çoluk çocuğunu getirseler, daimi kalsalar, hatta ve hatta bütün köyünü, haydi giethoorn diyelim, entrikalarla türkiye'ye taşısalar (amca kızı, hala oğlu, o onunla bu bununla evlendirilip), türkçe öğrenme konusunda "aman ne yapacağız, bizim ülkemiz değil ki, hem ölürsek tanrı bizden incili soracak" mantığı gütseler, türkiyenin yasal tüm eksiklerini farkedip, işlerine geldiği gibi insani hukuki düzenlemelerini kötüye kullansalar (yasal güya boşanmış olup, ama tanrıya bin şükür kilise papazı nikahıyla yine aynı evde oturup, çifter çifter ödenek almak ve bunu asla günahtan saymamak gibi, hatta yüzleştirilince "şimcik o başka, bu başka" deyip hz. isa ne demişlerle bir kılıf uydurmak gibi), işçi kurumuna konuşmaya gidip, türk memura şuram ağrıyor, buram ağrıyor deyip sunulan işten kaytarıp, kafeteryada hollandalı arkadaşlarına "bak nasılda işletiyorum salakları ile kalmayıp, üstüne üstlük kurnaz hollanda tahta takunya tüyoları vermek gibi, kilise üstüne kilise açsalar ve o kiliselere gelen halkı türkiye ve hrıstiyan olmayan herkese karşı büyük kinle doldursalar, bu kilise paraları nereden geliyor diye sorsa türkiye " ben yok bilmemek" gibi saçmalıklarla ört bas etseler, türkiyede çalışıp para kazanıp ya da daha vahimi sosyal ödenek alıp kıçlarının üzerine oturup tüm gün hollandalı ivedik izleyip genede ülkeye küfür üstüne küfür yağdırsalar, çanak antenlerle sadece hollandayı izleyip türkiyenin 23 nisanıdır, kurtuluş bayramıdır hepsini popolarına silseler, bedenen türkiyede olup, ama ruhen ve kalben her zaman hollandaya bağlı kalıp türkiyeden asla ama asla haz almasalar, hollanda'da yaşanan büyük küçük her siyasi krizdir, spordur, her neyse koca koca bayrakları alıp "hollanda, hollanda" diye boğaziçi köprüsünü istila edip taşkınlaşıp trafiği kapatsalar, hem türk hem hollanda pasaportu alarak her iki ülkenin kaymağını yeseler, çocukların birazcık vakti olduğunda incil dersine koştursalar ve türkiye kültürüne ' ıııy, pis müslüman kültürü, benzeme yavrum onlara, tanrı cezalandırır bizi' diye işleseler, türkiye onlara her konuda eşit kendilerini geliştirme ve iş imkanı sunsa (milletvekili olmaktan futbolcu olmaya kadar) ama onlar en küçük olayda hemen 'hollandalılara hep ırkçılık yapılıyor!' diye zırlasalar, kendi evlerini ve kiliselerini çamaşır sularıyla temizleyip, sokakların içine edilmesi gereken yer olarak görseler, türk kızlarını orospu, namussuz, bir kullanımlık ve hollandalı kızları hanım hanımcık daimi evlenmelik görseler... liste daha uzun, ağzımda derman kalmadı.

    hollandalılar iyi tahammül ediyor diyorum bazen.

    35 senedir bu ülkedeyim, ben hiçbir zaman türkiye kökenimden dolayı ırkçılık ile karşılaşmadım şahsım adına. aksileri var, evet, ama onları da bir şekilde yumuşattım, anlattım.

    ırkçılık nedir biliyor musunuz?
    tekirdağ'da bir kilo üzüm almak isterken, çok ciddi ciddi "kürtsen satmam sana" cümlesidir. ben kürt değilim. ama sırf böyle bir söylem için almadım o üzümü. müstakbel bir yerine ışınlansın (afedersiniz), üzüme de yazık bu arada.

    balık alınırken sorulan soru...hiçde acayip değil, hatta gurur duydum balıkçı ile, kadın ilgili, ne olup bittiğini biliyor.

    burada ki hödükler daha hollanda'nın başbakanının kim olduğunu bile bilmiyor.

    edit:
    gelen birkaç mesaj sonra açıklama, bu yazıyı neden yazdım? çünkü sistemi gerçekten kötüye kullanan bir kitle var maalesef. çok uzun yıllar bu ülkede oturan ve bu perspektiften olaya bakan birisine çok tanıdık gelecektir. ve hollandalılar direkt olmaları ile bilinirler. türkiye kültüründe ki dolaylı sorma yoktur pek. balıkçı bayanın hollandaca bu soruları nasıl sorduğunu tamamen duyabiliyorum hollandaca. kültürel bir sorma tarzı, ırkçılıkla alakalı düşünmüyorum, haberlerden duyduğunu paylaşma durumudur. ola ki türk diye balık satmasaydı yazara, evet, o zaman ırkçılıktı. ve kesinlikle orada olsam, mutlaka ağzımı açar müdafa ederdim bu yazarı.

    edit 2:
    bu girdi dikkat çekmeye devam ediyor. gelen bir mesaj üzerine yazma gereği buldum. 'gerçekten size bu soru tekirdağ'da soruldu mu' sorusu. evet, gerçekten bu soru soruldu, tekirdağ'ın bir köyünde, yıl 2012. ben esmer bir tipim. hollanda'da türkiye kökenli olduğumu anlamazlar ve direkt güney akdenizli (ispanya, portekiz, italya v.s. zannederler, hatta güney amerikalı ya da israillimisiniz diye duymuşluğum bile vardır). türkiye'ye gelince daha ziyade doğulu'musunuz diye sorarlar. ki doğu ile hiç alakam yok, annem istanbulludur, babam adanalıdır. o gün üzüm alırken, satıcı - türkiye geleneği- 'neredensin abla' dedi. 'istanbul' dedim. ' ha, iyi, ben de seni kürt sandım, kürtsen satmazdım' dedi. çok ciddiydi. 'o nedenmiş' dedim. 'hiç sevmem onları' dedi. o kadar içime oturdu ki. bu ülkede herkes bir arada yaşıyor, lazıdır, çerkesidir, uygurudur, kürdüdür, rumudur, yahudisidir, herkes topluma bir şekilde katkı sağlıyor. birlikte paylaştığımız o kadar çok şey var ki tarih adına. almadım o üzümü, bir nevi protesto. ve türkiye'de başıma gelmiş geçmiş ilk ve son olaydır. başka hiç bir yerinde böyle birşey ile karşılaşmadım. ama ne zaman o anı düşünsem içim hep burulur.
2323 entry daha
hesabın var mı? giriş yap