7 entry daha
  • manu larcenet’in sıradan zaferler’ine görür görmez vuruldum. kapak tasarımı bile ona aşık olmam için yeterli sebepti. kitabı elime alıp da sayfalarını hızla çevirdikten sonra kalbimin küt küt atmasıyla doğru eserle beraber olduğumu tekrar anladım. çizimler harikulade, insanı avucunun içine alıyor ve yarattığı dünyaya hapsediyor. siz de esiri olmayı mutlulukla kabul ediyorsunuz.

    sıradan zaferler, fotoğraf sanatçısı marco’nun hayatını anlatıyor. gerçekten de bu anlatıda hiçbir olağanüstülük yok, her şey sıradan ve olağan seyrinde ilerliyor. marco, her birimizin yaşadığı ya da yaşayabileceği sorunlarla yüzleşiyor. zaten kitabın büyüsü de burada ortaya çıkıyor. hikaye o kadar naif ve içten ki adeta hayatın ta kendisi. ve durup düşündüğünüzde, hayatı bütün çıplaklığı ile anlatmanın akla hayale sığmayacak denli büyük bir başarı olduğunu anlıyorsunuz.

    sıradan zaferler’in bu başarıya ulaşmak için mükemmel çizgilerle desteklenen hikayesini ilmek ilmek dokuduğunu belirtmek gerekiyor. marco’nun hayatındaki kesitlerden hepimizin çıkaracağı paylar var. hikaye ilerledikçe anlıyorsunuz ki sıradan zaferler, basit konuları işliyor gibi görünmekle beraber aslında karmaşık; kısacası ikilikleri başarıyla anlatan, çok boyutlu bir kitap. dokuzuncu sanatın bu harikasını okuyan herkesin büyümek, yaş almak ve çevresindeki insanlarla ilişkileri üzerine düşüncelere dalacağına eminim.

    sıradan zaferler, zoru, kolay göstermesiyle, okuyana, hikayesindeki bütünlük hissini eksiksiz şekilde vermesiyle ve “lütfen bitmesin…” dedirtmesiyle tam bir şaheser. bizi böylesine büyüleyici bir grafik romanla tanıştırdığı için karakarga yayınları'na ve çevirmen emre yavuz’a ne kadar teşekkür etsem az.
24 entry daha
hesabın var mı? giriş yap