3 entry daha
  • 1925 yılında kabul edilen ve kemalist devrimin yerleşmesinde katkıları yadsınamayacak olan kanundur.

    kanun kabul edildiği sırada terakkiperver cumhuriyet fırkası (tcf) henüz kapatılmadığından, tbmm'de bulunan bu fırkanın üyeleri (hatta bazı iktidar milletvekilleri dahi) kanuna büyük tepki göstermişlerdir.

    yalnızca üç maddeden oluşan 4 mart 1925 tarih ve 578 sayılı takriri sükun yasasının ilk maddesi uzun bir süre tek başına tüm muhalif örgütlenmeler üzerinde adeta demoklesin kılıcı gibi sallanmıştır. bu maddeye göre, “irtica ve isyana ve memleketin sosyal düzenini, huzur ve sükununu ve emniyet ve asayişini ihlale yönelik tüm teşkilat, tahrikat, teşvik, teşebbüs ve yayını hükümet, cumhurbaşkanının onayıyla kendiliğinden yasaklamaya yetkilidir.”

    yasanın gerekliliği, daha sonra mustafa kemal tarafından nutuk’ta şöyle savunulmuştur: “biz, olağanüstü alınan önlemleri hiçbir şekilde hiçbir zaman kanunun üstüne çıkmak için kullanmadık. tam aksine, ülkede huzur ve güvenliğin gerçekleşmesi için uyguladık. devletin yaşamı ve bağımsızlığını sağlamak için kullandık. biz, o önlemleri ulusun, uygarlık ve toplumsal yücelmesinde yararlı kıldık. takriri sükun kanununun yürürlükte olduğu ve istiklal mahkemelerinin eylemde bulunduğu süre içinde yapılan işleri göz önüne getirecek olursanız, bunların meclisin ve ulusun güvenlik ve güvencesinin, tamamen yerinde kullanıldığı kendiliğinden anlaşılır.”

    yasaya dayanan hükümetin sıkıyönetim mahkemelerinde verilen idam cezalarının, ilgili bölgelerdeki ordu kumandanlıkları tarafından ankara’ya bildirilmeksizin, temyiz yolu kapalı olarak ve derhal infazını mümkün kılan bir önergesine karşı tcf’nin direnişi de sonuçsuz kalmıştır. böylece hükümetin ve istiklal mahkemelerinin faaliyetlerinde tamamen serbest kaldıkları görülmektedir.

    bu arada kurulduğundan beri tcf’ye yakın duran istanbul basını da yasadan olumsuz yönde etkilenmiştir. yasanın yürürlüğe girmesinden iki gün sonra istanbul’da çıkan “tevhidi efkar”, “istiklal”, “son telgraf”, “aydınlık”, “orak çekiç” ve “sebilürreşat” adlı gazete ve dergiler kapatılmış; kapatılan gazete ve dergilere daha sonraki günlerde yenileri de eklendiği gibi, diyarbakır istiklal mahkemesi hüseyin cahit gibi bazı gazeteciler hakkında şeyh sait isyanını kışkırttıkları gerekçesiyle tutuklama kararı vermiştir.

    sonuç olarak, söz konusu yasanın kabulü ile yalnız o dönem için değil, sonraki yıllar için de ülkede çok partili hayat bir tarafa, hükümetin uygun görmediği en ufak bir muhalefetin bile gelişebilmesi imkanının engellendiği görülecektir. yine de 2007'nin dünya ve türkiye koşullarında son derece anti demokratik görülmesi olağan olsa da, yürürlükte bulunduğu dönemin koşullarında, varlığı anlaşılabilir, hatta gerekli görülebilir.
38 entry daha
hesabın var mı? giriş yap