• 2020'nin teknolojik trendlerinden 2020'nin ortasında bahsetmek biraz saçma gelebilir. yılın yarısı geçmiş sonuçta şimdi mi trendlerden bahsediyorsun pezevenk, daha önce bilseydik bizde bu seneyi ona göre yaşardık diyebilirsiniz tabii ki.

    ama sonuçta teknoloji teknolojidir, 2020'deki bir teknoloji bir anda 2020'de ortaya çıkmadığı gibi 2020 bitti diye 6-7 ay sonra da ortadan kalkmayacak. üstelik bu covid-19 belasıyla birlikte gelecekte yaygın kullanılacak diye kehanet yapılan çoğu teknolojik uygulamanın kullanımının öne çekildiğini, yaygınlaştığını veya geniş kitlelere ulaşmaya başladığını görüyoruz.

    normalde böyle şeylere kafa yoruyoruz işte. ama ekşi sözlükte daha fazla geyik yapmaya geliyorum dolayısıyla bir deneyelim bakalım ortaya ne çıkacak.

    gelecek insanoğlunu hep heyecanlandırmıştır. en güzel örneği kahve falı. türk insanı kahve falının hastası olmuştur yüzyıllardır. neden? birisi gaipten gelecekten haber versin diye. tabii ki böyle bir şey söz konusu değil. bu devirde kimse kahin değil, clairvoyant değil bezirgan değil. bu kadar güvenme hiç kendine kimse şah değil, şahbaz değil.

    fakat gelecek hakkında tahmin yapanları ağzımız açık dinliyoruz. ekonomik kriz olacak, parası olan altına gömsün diyorlar "aaa, hadi ya...niye ?" diye pür dikkat kesiliyoruz. yastık altına gömdüğümüz paraları yastık altından çıkartıp ons altın alıyoruz.

    bugün size iddia ediyorum yüzde yüz garanti verebilirim bu konuda. şu anda her yatırım aracını öven en az bir bu konuda uzman geçinen, yatırım tavsiyesi veren kişi/kuruluş bulabilirim. kesin gayrimenkul yatırımı öven vardır, şu anda gayrimenkul almanın tam zamanı diye. hatta iddia ediyorum. girin google'a şunu yazın "şu an gayrimenkul satın almanın tam zamanı" yazın. 2000 yılından bu yana her sene bu başlıkla ortaya atılmış bir haber çıkacaktır.

    borsa konusu daha meşakkatli ama yine benzer. buradaki haberler genellikle soru işaretiyle biter "borsa daha da yükselir mi?" "borsada alım zamanı geldi mi?" "borsada bu seviyelerden alınır mı?" "borsa çok mu ucuz kaldı?" "borsada yeni zirve ne zaman?" bilmeyip salladıkları için genellikle yazı başlıkları böyle biter ya da kim olduğu hiç bilinmeyen fiktif uzmanların tavsiyelerine başvurulur uzmanlar "yeni bir rallinin başlamak üzere olduğu düşüncesinde..." uzmanlar "borsanın ucuz olduğu konusunda hemfikir"...zart zurt. kelin melhemi veya merhemi olsa kendi başına sürer. ama genellikle bu ekonomi dergilerindeki yazılar kağıtta (malda) kalmış spekülatörlerin borsadan çıkış için kullandıkları faydalı aparatlar olarak kullanıldıklarından çoğu zaman" ayıya sormuşlar armut fiyatları ne olacak diye, o da düşecek demiş..." hikayesindeki gibi borsada alınan pozisyonları yansıtır. girin bakın bir ekonomi sitesine veya dergisine her türlü yatırım enstrümanını (nakit dahil) öven en az bir enayi çıkacaktır.

    her hangi bir "t" anda "t+1"de ne olacağını kestirmek neredeyse imkansız ve biteviye bir çabadır. örneğin covid-19 gibi bir epideminin dünyayı sincaba çevireceğini hangi uzman öngörüp, zamanını kestirerek yazabildi? 5 senedir 10 senedir bu ihtimalden bahseden bill gates gibi insanları bir kenara koyuyorum. onlar da zamanlama ve ölçeği kestirme konusunda beceriksiz olabiliyorlar. cevap: kimse.

    neyse çok uzattım, konu geleceğin kesinlikle öngörülemeyeceği değil, belli ölçülerde öngörülebileceği idi aslında. trend analizi yaparak bugünün veya dünün gelişmelerinden veya yatırımlarından gelecekle ilgili tahminler yapmak mümkün. bizim de yapmaya çalıştığımız şey bu.

    sevdiğim bir söz var: "future is already here, it is just not evenly distributed..." tam ifade biraz daha farklı olabilir ama demek istediği şey "gelecek halihazırda zaten burada, sadece eşit dağıtılmamış vaziyette..." o yüzden amerika'da söz gelimi san francisco'da birinin evine amazon drone ile bakkal alışverişini gönderirken, dünyada 820 milyonun üzerindeki nüfus açlık sınırında yaşıyor. ya da suriye'deki çocuklar drone'ları ancak, az sonra tepelerine düşecek bombaların ıslığını duyduklarında kafalarını gökyüzüne kaldırıp ölmeden bir kaç saniyeliğine görmek suretiyle tanıyorlar.

    işin ahlaki yönünü de bir tarafa bırakalım. yazının tamamını okursanız dünyanın geleceğini belirleyeceği düşünülen teknolojiler ve benim bu konudaki (çoğu da özgün olmayan ) fikirlerimi okuyacaksınız. çoğu zaten bildiğiniz şeyler. niye yazıyorum bunları, on-on beş sene sonra ne kadar yanlış veya hatalı olduğumu görebilmek için. bazen bir okuyucum 4-5 sene önce yazdığım bir şeyi gönderip amma saçmalamışsın filan derse eğlenelim diye. ya da geleceğe "ışık tutmak" için. bakın ben demiştim demek için.

    teknoloji 1: hiper otomasyon (hyperautomation)

    daha otomasyonu tam anlayamamıştım ki başımıza bir de bu hiper otomasyon çıktı. bu teknoloji dünyası böyle işte. bazen bilinen bir kavramı cilalayıp parlatıp yeniymiş gibi önümüze sürüyorlar. endüstri 4.0. 5g.

    star var bir de süper star ajda var. ben olsam ajda pekkan'ın yerinde adımı hiper star ajda diye değiştiririm. neyse.

    otomasyon neydi? otomasyon sevgiydi, emekti. demek isterdim ama tam tersi otomasyon emeği özellikle insan emeğini ortadan kaldıran bir olgu.

    daha önce şu anda çok popüler olan teknolojileri sıralayayım, gelecek trendleri de ona paralellik arz ediyor sonuçta.

    1: blokzincir (blockchain)

    2: yapay zeka (artificial intelligence ya da kısaca ai)

    3: nesnelerin interneti (internet of things veya iot)

    4: insansız araçlar ya da drone'lar (drones) buna insansız hava aracı demek yanlış olur, insansız su veya insansız kara aracı da oluyor. bizim teknoloji geliştirmekte olduğu kadar başkasının geliştirdiği teknolojiye türkçe isimler bulma konusunda da sıkıntımız var. ülkede doğru düzgün bilim adamı düzeltiyorum bilim insanı yok. bilim kadını da yok bilim adamı da yok. alın size eşitlik.

    5: akıllı robotik, robotlar vs. (smart robotics). bir yerde bir şey konuşurken herhangi bir konuda karşı tarafı etkilemek isterseniz kavramın önüne akıllı kelimesini getirin. mesela ekrem imamoğlu'nun akıllı şehirlerden bahsetmesi gibi. anasını skeyim ülkede metrekareye 30 kg yağmur düşünce etrafı bok götürür öbür tarafta belediye başkanı akıllı şehirlerden bahseder. ne akıllı şehri sen önce atık su, kanalizasyon altyapını düzelt. sanki seoul'de ya da shenzen'de yaşıyoruz anasını satiim. millet sele kapılıp ölüyor yağmur yağınca, bir sonraki belediyeler birliği bok püsür sempozyumunda keynote speaker olarak çıkarlar paris belediye başkanından sonra istanbul'u nasıl akıllı şehir haline getirdiklerini anlatırlar. akıllı tekstil, akıllı tarım, akıllı binalar, akıllı tv, akıllı kilit, akıllı saat, akıllı telefon....aklınıza ne gelirse.

    6: artırılmış gerçeklik (augmented reality). artırılmış gerçeklik bana rahmetli duygu asena'nın bastırılmış erkeklik, kışkırtılmış kadınlık kitabını anımsattı. sonra düşündüm. yoksa tam tersi miydi kitabın başlığı diye. baktım evet. tam tersiymiş. kışkırtılmış erkeklik bastırılmış kadınlıkmış. feminizm deyince aklıma duygu asena gelir. feminizm demeyince de aklıma dansöz asena geliyor. sonra ibrahim tatlıses. oradan yine feminizm. sonuçta feminizm de teknolojik olmasa da toplumda tekrar yükselen bir değer olarak karşımıza çıkıyor, çıkacak. bütün bunların artırılmış gerçeklikle ne ilgisi var? hiçbir ilgisi yok. artırılmış gerçeklik tam olarak şu: fiziksel dünyaya grafikler veya işitsel bir takım araçlar vasıtasıyla ilave bazı bilgiler veya görsellikler, işitsellikler ilave ediliyor. böylece kullanıcının ürün deneyimi zenginleştiriliyor my ass...

    lsd kullanmak gibi bir şey aslında benim anladığım. gördüğün gerçeklik sana yetmiyor mesela bir binanın yanından geçiyorsun, bildiğin dört duvar taş bina işte mal gibi bakıyorsun. sonra gözlüğü bir takıyorsun, gözlük binayı bir algılıyor, sana bilgiler vermeye başlıyor. bu binayı mimar bilmem kim yaptı. bina şu kadar yıllık, 20. yüzyılın en önemli atıyorum art deco tarzı eseri şu bu. bunları bilince ne oluyor başınız göğe eriyor. bu teknolojiyi bazıları pokemon go gibi oyunlar tasarlamak için kullanıyorlar. ellerinde "akıllı" telefon ahmak gibi squirtle veya bulbasaur arayan, bulbasaur ararken basuru bulanları gördüyseniz artırılmış gerçekliğin ne olduğunu artık anladınız. benim bu teknolojiyle ilgili çok şahane bir fikrim var ama tabii ki burada paylaşmak yerine fikir aşamasındaki startup'ımla bir gün unicorn olma hayalimi kendime saklamak daha cazip geliyor.

    eğer bir şeyleri kaçırmadıysam bu artırılmış gerçeklik için hala bu görüntüleri işleyip üzerine bir şeyler koymak veya görmek için ilave cihazlar gerekiyor. tabii ki lsd kullanmıyor ya da magic mushroom tüketmiyorsanız. pekiyi bir an için düşünelim, ya bu cihazlara ihtiyaç duymadan beynimize ve retinamıza takılacak bir takım işlemciler, algı sensörleri, resim işleyiciler vs sayesinde artırılmış gerçekliğe ulaşsak. aynı terminatör gibi. güzel olmaz mı?

    mesela karşıdan tanıdığın biri geliyor, ismi aklında ama çıkaramıyorsun. gözündeki nesne tanımlayıcısı hemen karşındakinin suratını algılayıp "image recognition" yapay zeka uygulamasıyla veritabanına gidiyor, karşındakinin facebook sayfası karşında. ismini, doğum tarihini, burcunu, köpeğinin adını, en sevdiği filmleri, tüm ilgi alanlarını, en yakın arkadaşlarını, ortak arkadaşlarınızı, vs. her türlü bilgiye anında ulaşıyorsun.

    bu yazdığım olasılık kurgu gibi geliyor belki şu anda, ama yakın zamanda gerçekliğimiz haline gelecek.

    artırılmış gerçeklikle mesela google glass ile kopya çeken öğrenciler kesin hindistan'da ya da amerika'da bir yerlerde vardır. şu anda olmasa da olur yakında. google'da olan bir bilginin sınanacağı sınavların yakın gelecekte hiçbir önemi kalmayacak.

    7. yedinci maddeye 3d printing veya 3 boyutlu yazıcı teknolojisini koyalım. bunların esprisi ne? normal yazıcılar mürekkeple çalışırken bunlar farklı materyallerle çalışıyor. plastikle, camla veya dördüncü element tahtayla. bunun sanayideki kullanımlarının perakende kullanım sonuçlarından daha önemli olduğunu düşünüyorum. tedarik zincirini tamamen buna göre oluşturan bir firma, yedek parça tasarımını ve üretimini bu kanala yönlendirerek çok değişik bir üretim hattıyla sıfır stoklu çalışmayı vs. becerebilir. yoksa evde oturup tabanca veya maske üretmek de ilginç tabii ama bu kısım beni nedense o kadar heyecanlandırmıyor. ha birisi yarın canlı dokuları kullanarak organ print etmeye başlarsa işin şekli değişebilir.

    8. son olarak da sanal gerçeklik veya virtual reality. burada da üç boyutlu sanal bir ortam yaratıp kullanıcıların etkileşime girmesi vs. sağlanıyor, bunun için de kafaya bir kask ya da headset takılıyor ya da işte oyunların süper gerçekçi olması sağlanıyor. eğitim ve eğlence alanında çok acayip uygulamaları çıkıyor, çıkmaya da devam edecek.

    bu aralar teknolojide "hot topics" dediğimiz herkesin konuştuğu "hype" olan konular bunlar.

    bu konularla alakalı bazı kavramlar şöyle;

    hiperotomasyon: otomasyon + yapay zeka (ai) + makine öğrenmesi (machine learning)

    multiexperience (çoklu deneyim): artırılmış gerçeklik+ sanal gerçeklik + bunları kullanabileceğin çok farklı platformlar+ giyilebilir teknolojiler gibi çok farklı arayüzler. burada çok ilginç gelişmeler görebileceğimizi düşünüyorum. şu anda bilgiye ulaşmak için ya da teknolojiyle etkileşime geçmek için teknolojik bir alet, bilgisayar, smart phone, dijital kol saati, klavye vs. gibi şeyler kullanıyoruz. yani bir arayüze ihtiyaç duyuyoruz çoğu şey için. bunun ileride sıfırlanması söz konusu olabilir. x box'un kinect oyun konsolu gibi. zero user interface yani sıfır ara yüzlü bir sisteme geçebiliriz. nasıl olacağını bilmiyorum. eninde sonunda belki de bize birer biochip takacaklar hepimiz rahat edeceğiz.

    demokratikleşme (democratization); teknolojinin demokratikleşmesinden bahsediyoruz burada. yani sadece bazılarına özgü teknolojik yeniliklerden herkesin yararlanabilmesi. bu trendin farklı şekillerde karşımıza çıktığına şahit oluyoruz. mesela instagram + smartphone'lardaki fotoğraf makinesi= kolay kullanıcı ara yüzü, gelişmiş fotoğraf çekme kapasitesi herkesi fotoğrafçı yaptı neredeyse. geçenlerde video yapımcısı bir arkadaşla konuşuyordum, yeni bir smartphone modeli ile yaptığı çekimlerden bahsetti. isim vermeyeyim reklama girmesin. normalde red kamera kullanırken artık video çekmek için sadece smart phone kullansam da olur diyor. demek ki yakında herkes video yapımcısı olacak. youtube herkesi video blogger yaptı. blog teknolojisi herkesi yazar yaptı. twitter+kamera citizen journalism (vatandaş gazeteciliğinin) önünü açtı. artık herkes gazeteci. twitter'da herkes mizahşör (şaka). tiktok herkesi dansöz yaptı. binlerce dansöz var. bilmiyorum örnekler çoğaltılabilir. teknolojiye erişim ucuzladıkça ve ara yüzler yaratıcılığı kolaylaştırdıkça bu eğilim / sosyal medya platformlarının dağıtım işini de masrafsız hale getirmesiyle birlikte devam edecek artarak.
    ne olacak peki? misal covid-19 herkesi benim gibi epidemiyolojist yaptı anasını satayım. bundan sonra bence herkes veri analisti ya da veri bilimci olacak noktaya kolaylıkla gelecek, ya da yazılımcı. veya müzik prodüksiyonu...burada henüz doğru düzgün bir atılım göremedim, teknolojiden yazılımdan filan biraz anlasam bu işe el atardım.

    artırılmış gerçeklikle ilgili artırılmış insanlık (human augmentation): yukarıda da değinmiştim birbiriyle alakalı pek çok gelişme bizi normal insanlar olmaktan çıkartıp cyborg (yarı insan yarı makine) ya da 1/4 robot 3/4 insan gibi hallere dönüştüreceğe benziyor. isveç'te galiba gönüllüler derilerinin altına çip takıp ödeme yapıyorlar. istanbul belediyesi (ekrem başgan) bence akbille bu süreci başlatabilir. hem bir sonraki belediye konferansında hava atacak konu çıkar. müze kart/akbil vs. akıllı tırnak diye bir şey yapalım mesela şu an geldi aklıma. deri altına çipe de gerek yok. gerçek tırnak görünümünde yapay tırnak...para yükle, toplu taşımada kullan, fitbit gibi olsun istanbul'da nerelerde gezdiğimizi de track etsin vs. beyin yok ki bunlarda gidiyorlar adalara elektrikli minibüs koyuyorlar fayton yerine çözüm diye. halbuki otonom hareket eden biyomekanik atlar üretsen hem geçmişi yad edersin hem yemiydi boku püsürüydü uğraşmazsın. akıllı tırnak ve biyomekanik at projelerinin fikir babası benim birisi hayata geçirirse burada tarihe not düşülsün. hatta niyet çeken biyomekanik tavşanlar da olabilir. zehir gibiyim fikirler yağıyor mübarek.

    artırılmış insanlığın bir başka boyutu da tabii ki exoskeletonlar. ne demek exo skeleton? dış iskelet. bizim vücudumuz içindeki iskelete endoskeleton deniyor. exo yunanca dış demek. bazı hayvanlarda dış iskelet var. bunlar prostetik ya da protez cihazlar değil. normal vücuda destek oluyor. robocop ya da iron man gibi bir şey oluyorsun. belki ileride herkes kafatasını kemikten çok daha sert bir alaşımla kaplatacak, böylelikle mesela pek çok beyin travması vakasının önüne geçilecek bilemezsin ki. tabii ki vücudu etkileyen invaziv teknolojilerin kabul görmesi çok daha uzun süreler alıyor. ama motorsiklet ve bisiklet kullanıcılarının sıfır hasarla kaza yapmalarını olanaklı kılan kıyafetler bence geliştirilebilir.

    bir başka teknoloji nedeniyle ortaya çıkacak kültürel trend, bence gerçekliğin öneminin gitgide kayboluyor olması. bunun nedeni sürekli olarak bilgi bombardımanına tutuluyor olmamız. bununla birlikte insanların bu bilgi bombardımanı altında kaldığında, gelen bilgilerin doğruluğunu analiz edip çıkarım yapma imkanı kalmıyor. bunun sonucunda her türlü propagandaya açık hale geliyoruz. medyalar veya bildiğimiz anlamda görsel ve yazılı basın önemini yitirdi. çoğumuz sadece güvendiğimiz kaynaklardan bilgi alıyoruz diğer kaynakları elimine ediyoruz, bu da bizi bir yankı odasına ve filtre balonu içine hapsediyor. dolayısıyla ülkeler ve iktidarlar da bunun farkına vardılar. bunlar ülke içinde ve dışında propaganda aygıtları çalıştırıyorlar, troll çiftlikleri işletiyorlar. dolayısıyla sesi çok çıkan gündemi belirliyor, tartışmanın gidişatını belirliyor, siyaseti şekillendiriyor. cyberwarfare dediğimiz şey tam olarak bu. biz bugün bunu belki ak troller, ok troller diye iç siyasette görüyoruz. bunun bir de dış ülkelerde karşı bacağı var. ülkeler birbirlerinin iç siyasetine sosyal medya ve siber saldırılarla müdahil olmaya başladı. bugün putin amerika'da siyaseti şekillendirmeye çalışıyor. ya da suudi arabistan arap yarım adasında benzer rollere soyunuyor. mesela önümüzdeki abd başkanlık seçimlerinde rusya ve çin'in siber savaşa girişmesine kesin gözle bakılıyor. örnek verelim brexit oylamasında, ingilizler %52'ye %48 oyla avrupa birliğinden çıkma kararı aldılar. diyelim ki, yoldaş vladimir putin ingiltere seçimlerinde brexit için kamuoyu oluşturdu ve bu yönde propaganda yaptı ve seçmenler üzerinde %1 etkisi oldu. sonuç ortada değil mi?

    bizim ak partililer de bu işlere soyunuyorlar ama hem biraz kafaları basmadığı için hem de biraz herhalde yabancı dil bilen trolleri mi bulamıyorlar neyse dünya sahnesini bırak türkiye'de bile trollüğü yüzlerine gözlerine bulaştırıyorlar.

    putin mesela bu işi üst düzeyde beceriyor. çin bugün tiktok'la belki abd seçimlerinin sonucunu etkileyecek. bu söylediklerim şaka değil, cambridge analytica belgeselini bulun izleyin. data is the new oil. veri yeni petrol. bilgi yeni fuel-oil. veri analizi yeni rafineri....

    şaka yapmıyorum misal türkiye'de yayın yapan sputnik news diye bir haber sitesi var. açın vakit harcayıp yaptıkları yayınlara, yaptıkları devlet propagandasına bakın sürekli ülke içinde nifak tohumu oluşturuyorlar. yeter ki türkler bir olmasın, iri olmasın, diri olmasın. sürekli ortalığı karıştırıp dedikodu üreten kaynana gibiler amına koyim. ben olsam sputnik'i kapatırım. rus devletinin yayın organı ya da kelimenin tam anlamıyla apparatchik. vallahi de kapatırım billahi de kapatırım.

    rus devletinin yayın organı türkiye'de yayın yapıyor, twitter'da 1 milyona yakın takipçisi var. eğer bunlar türkiye'de siyaseti dizayn etmeye çalışmıyorlarsa ivan drago beni ....neyse. siyasete girmeyeyim teknolojide kalayım diyorum da. hayır ulan bir taraftan seta diye sözüm ona think tank oluşturuyorsun yok ibni haldun, yok istanbul medeniyet üniversitesi yok istanbul ticaret üniversitesi ne kadar işe yaramaz üniversitede ne kadar vasıfsız insan varsa hem akademisyen olmuş, hem seta vakfında arpalık pozisyonlar, hem daily sabah'ta yazar. körlerle sağırlar birbirini ağırlar modeli. derin analiz, geniş strateji, stratejik derinlik, uluslararası güvenlik politikası gibi akıllarının ermediği bir sürü konuda "türkçe" analizler yapıp birbirlerinin sırtlarını pışpışlıyorlar. arada daily sabah'ta ingilizce op-ed yayınlıyorlar. kamu diplomasisi yapıyoruz ayağına örtülü örtüsüz ödenekten milyonlar veriliyor bunlara. hayır verilsin helal-ü hoş olsun da bakıyorum takipçiler gene akp gençlik kolları. yeşil toplar. ak gençlik ak yaşlılık. pelikan dosyası. az önce echo chamberlardan filter bubble'lardan bahsediyorduk bunlarınki tam o hesap. farkına da varmıyorlar. garbage in-garbage out. sürekli kendi kendini güzelleyen analizler üretiyorlar. ilk orijinal fikir de kimden çıkıyor bilmiyorum muhtemelen ibrahim kalın'dan fahrettin altun'dan ya da burhanettin duran'dan filan çıkıyordur. ibrahim'i fahrettin like'lıyor, fahrettin cumhurbaşkanı'nı retweet'liyor, burhanettin fahrettin'e yorum kasarken, muhittin alkışlıyor, talha editöryalini yapıyor, abdülkadir selfie de köşesinde reklamını yapıyor.

    teknolojiden buraya nasıl geldik ben de bilmiyorum. sonra da twitter 37 milyon(!) tweet atan 7340 tane troll hesabını kapatınca vay efendim jack dorsey biraz ayıp olmuyor mu? sen benim demokratik hakkımı nasıl engellersin? hayır 7.340 hesaba ne gerek var zihniyet zaten bir tane diğerlerinin hepsi diğerinin kopyası. bir ara gazetelerde yazar diye köşe işgal edenler başlık açmışlardı yirmi tane aynı başlık diliniz kaba vicdanınız taş diye sanki boklarında boncuk bulmuş gibi uydurmasyon kabataş olaylarını irdeliyorlardı sözde gazetecilikle.

    neyse teknolojiye geri dönelim. 5g. 5 g tam olarak nedir? 5. nesil mobil network. bize ne faydası var? hızlandırılmış internet, düşük latency (gecikme), hızlı yükleme vs. bunların pek çoğu için tüketicilerin kullandığı cihazların da yenilenmesi gerekiyor. bu da zaman alacağa benziyor. dolayısıyla sadece tüketicilerin smartphone'unu daha hızlandırmaya yönelik bir gereksinimden yola çıkılarak yapılacak 5g altyapı yatırımı çok mantıklı olmayabilir.

    fakat hükümet ve iş çevreleri ve endüstriyel kullanımlar dikkate alındığında olayın asıl önemi ortaya çıkıyor. yukarıda bahsetmiştim nesnelerin interneti (iot), burada 2022 senesine gelindiğinde 18 milyar cihazın iot bağlantılı olması öngörülüyor. 5g ve diğer bununla bağlantılı bazı teknolojiler sayesinde bu mümkün olacak.

    bu yukarıda saydığım teknolojiler tek başına belki çok bir şey ifade etmez iken, 5g, nesnelerin interneti, otomasyon, makine öğrenmesi, yapay zeka bunların hepsinin kombinasyonu olduğunda kendi kendine giden araçlar, drone'lar, akıllı şehirler, akıllı binalar, dijital tarım, telemedicine vs. gibi kullanım alanları ortaya çıkıyor. özellikle sağlık sektöründe, çevrede, tarımda, binalarda ve imalat sanayiinde bu teknolojileri etkin ve etkili bir şekilde kullanabilenler başarılı olacaklar.

    benim küçüklükten beri gelecekle ilgili hayalim drone'ların özel araç gibi kullanıldığı modeller (passenger drone/drone taxi). düşünsene terastan bineceksin drone'una 10 dakikada trafiğe takılmadan hop iştesin. pil teknolojileri bu hızla gelişmeye devam ederse bu söylediğimi 5-6 sene içinde görürüz. şu an için oluşturulan modellerin/prototiplerin maliyetleri aşağı yukarı 200.000 $ ve mesafeleri çok kısa. yine de bunlara kafa yoran çok sayıda firma var. şu linkten bakabilirsiniz. (https://blog.dronetrader.com/…icopters-drone-taxis/ ) bizim andavallar da pininfarina'ya bir kaç milyon dolara yerli otomobil tasarlatıp, dünyada ölmeye yüz tutmuş teknolojilere yatırım yapmak yerine bu tarz şeylere para harcasalar sanki daha iyi olurdu.
hesabın var mı? giriş yap