13 entry daha
  • kafka'nın k’sının bakışının üzerinde sabit duramadığı şeyin kendisidir şato: “kaçmanın, tepede olmanın, bulanık ve kaygan olmanın, her şeyin elden gelmesinin, sistemin ulaşılmaz iç-mantığının unutmayla, unutulmayla, hatırlama ve hatırlatmayla ilişkiye girdiği insan köylerinin yönetim merkezi ya da gregor samsa’ yı böceğe çeviren sihirli ama çirkin işlerin, insan-olmanın hiçbir değerini gözetmeyen modern dünyanın –kadastrocular atayan- öz mekanı.”

    şundan eminiz bir "şato" var, saklıyor başarıyla kendisini ve yaşama tümden hakim: kendisini unutturan bir doğası var, yalnız bunu biliyoruz ama neyin nesidir işte bu henüz uzak bize, kırıntılarımız bizi doyuracak kadar, onları arkamızdakilere bırakacak kadar değil. geçmişte ve şimdide unutulmuş, kaçmanın hatırlayamamayla, anlamanın kafada tutamamayla özdeşleştiği ne varsa o hepsini hesaplayarak geleceği yaratıyor: “rastlantı” diyoruz biz bazen gerçekleşene, olumlu ya da olumsuz imlemler taşıyabilir ama rastlantının gerçekleşmesinin beklenen şeyin unutulması olduğu, yeni bir hatırlamayı ve kendini gerçekleşen duruma uydurmayı zorla dayattığı ortada. gerçekleşene “sürpriz” dediğimiz zaman, beklenen ya da sıradan olan gene unutuluyor ama bu sefer zorla bir unutuş sözkonusu değil, rahatlıkla teslim olunan bir unutuş geçerli. “kötü yazgı” dediğimizde ise tamamen olumsuz bir gerçekleşme ve unutuş karşımızda duruyor, huzur ve mutluluğun artışında bir azalma ve kaygı hissinin yoğunlaşması durumu: beklentinin aşılması ya da zorla beklentiyi unutmaktan daha çok yeni bir bekleyişin, acının, kaygı ve endişe dolu gözlerin insana hatırlatılmasıyla karşı karşıya kalıyoruz.

    kafka için bir direniş ve arayış insan-olmanın anlamı ve anımsanmasıyla ilgili her zaman varoldu ve onun kahramanları her seferinde bir savaşın içerisinde buldular kendilerini fakat “kötü yazgı” bütün savaşıma rağmen kahramanları teslim aldığında insanlık için umut ve iyimserliğin unutulduğunu sezer, karamsarlık ve çöküşün beklentilere eşlik eden alarmlı saatler gibi duymaktan sağır olan kulakların önünde her saniye çaldığını duyumsarız. şatoyu temsil eden klamm’ ın hem geçmiş hem gelecek bakımından birisini, bir şeyi unutması aslında onun ve temsil ettiği şeyin artık insanlık için “sürprizi ve rastlantıyı” unuttuğunu göstermektedir: olanaklı mutluluklar ve geleceği-kurmalar yerini kötü yazgının eninde sonunda bir şekilde yaşama müdahale edeceği korkusuna bırakmıştır: burada kötü yazgı, dinsel bir tasarım olmaktan çok, insanlığa gene başka bir insanlık tarafından biçilen unutuşun doğrudan sonucudur. k’ nın bakmaya çalıştığı şey şato değildir sadece, kendisine de bakmaktadır aynı zamanda, şatoyu ele geçiremedikçe kendisinden uzaklaşır, parçalanmışlığı içerisinde bir böceğe dönüşür ve şato’ nun tepeden barnabas ile birlikte yuvarladığı elma şekilli mektupların kafa karıştırıcılığı ile bilincinin ölümüne doğru uyuşur: nedenini hiçbir zaman anlamadığı olayların altında uykuya dalar. * buradan çıkan odur ki, unutuş, nedenleri bilmemek ve sürprizler ile rastlantıları saf dışı bırakan kötü yazgıyı yaşam olarak kabullenmektir.

    bir şato var!, artik sürprizler ile raslantıları saf dışı bırakan: kötü yazgıyı yaşam olarak kabullenmek.
62 entry daha
hesabın var mı? giriş yap