480 entry daha
  • --- spoiler ---

    mavi gökyüzü, mavi deniz. teknedeyiz, teknemizdeyiz. abim kaptan, yanımda yeğenim patrick var, konuşuyoruz. anlatıyorum, gülüyor; ne kadar da içten gülüyor. ben de gülüyorum, mutluyuz, abimde var. kar kürüyorum. yine aklıma geldi işte. neyse unut, kar kürümeye devam. aynı şekilde işte; küreği daldır, karla doldur ve kenara at. tekrarla. bir daha yap, sonra bir kez daha. düşünme, kar küremeye devam. ne güzel bir rutin. manasız, tam istediğim gibi. tekne, abim, patrick, unut bunları; kar küremeye devam.

    yaşlı bir adam, banyosunda sıkıntı var. çözmek gerek. nasıl olacağını anlatıyorum. yüzümde bir tepki yok, his yok, sevecenlik yok, bu işi yaparken gerek var mı o tür şeylere? bilmiyorum. istesemde yapamam zaten. işimi yapıp çıkıyorum. bok temizliyorum şimdi. başka bir evdeyim ve tuvaleti tıkayan boku temizliyorum. bokunu temizlediğim kadın yan odada benden hoşlandığını arkadaşına anlatıyor. işim bitiyor. kapıdan çıkmak üzereyim. rahatsız edici bir sessizlik. bu kadının benden hoşlandığını biliyorum, hamle yapabilirim; yapmıyorum. ilgilimi çekmiyor. hoşçakalın. başka bir evdeyim. olay yeri yine banyo. su sızıyor. orta yaşlı bir kadın. sorunu anlatıyorum, bir an önce çözülsün istiyorum. gidip kar küremek istiyorum. kadın ilgi bekliyor. dediklerimi yanlış yorumluyor, sesini yükseltiyor. hiç uğraşamam. siktir çekiyorum. buna bozuluyor ve beni evden kovuyor. patronum bana kızıyor. işimi iyi yaptığımı söylüyor ama davranışlarımı beğenmiyorlarmış. umrumda değil. tek bir odada kalıyorum. bir şey kazanmıyorum. bir şey istemiyorum. işimi yapıyorum. nefes alıp veriyorum. günleri geçiriyorum.

    bardayım. içeceğim. kimseyle konuşmak istemiyorum. sadece içeceğim. yanımda bir kadın. benden hoşlandı belli. üzerime bilerek bir şey döküyor ve ismini söylüyor. ilgimi çekmiyor. konuşmak istemiyorum. beni rahat bırak. yüz vermiyorum, o da gidiyor. tek başımayım. bir köşede içiyorum. akşam ki maçın ne olacağını soruyorlar. kazanamazlar diyorum. kazanıp kazanamadıkları önemsiz, ben onun için açmıyorum maçı. siz, zevk almak için, bahis yapıp para kazanmak için açıp izliyorsunuz, ne mutlu size. karşımda iki adam, muhabbet ediyorlar. dik dik bakıyorum. neden bilmiyorum? sinirliyim, bakıyorum işte. peki onlara mı sinirliyim? hayır. dayanamıyorum, yanlarına gidiyorum. “beni tanıyor musunuz, beyler”. “hayır”. “peki neden bakıyorsunuz o zaman”? yumruğu yapıştırıyorum. kavga ediyorum. sinirliyim. ne kadar meymenitsiz bir insanım değil mi? geçimsiz, huysuz, hiç gülmeyen. gıcık oldunuz bana. sizde bir tane suratıma geçirmek istiyorsunuz şimdiden. haklısınız. gerçekten öyle bir insanım. gece oldu. televizyon açık. o maç açık; barda bahsi geçen maç açık. ama ben sızmışım. zaten maç bunun için açık. alkol aldım, dayak yedim ve televizyon açık, artık sızabilirim.

    sabah oldu. kar kürüyorum yeniden. bir şey düşünme, kar küremeye devam. telefon çalıyor. bu da kim şimdi? “alo, öyle mi? peki o zaman geliyorum”. tepkisizim. yüzümde herhangi bir duygunun belirtisi yok. önemsiz bir şey oldu o zaman değil mi? abimin durumu kötüymüş, hastaneye gitmem gerek. benim yerime geçecek birini buluyorum ve arabaya atlıyorum. abimin durumu kötü, yanına gidiyorum. arabayı sürüyorum, yol biraz uzun. orman ve sessizlik. teknedeyim. mavi deniz ve gökyüzü. hayır düşünme, çok sessiz her yer. düşünme lee, yola odaklan.

    hastanedeyim. aile arkadaşımız george orada. öldü mü? abim öldü mü? ağlıyor, ölmüş. ben tepkisizim. yüzümde mimik oynamıyor. ne kadar duygusuzum değil mi? nefret edilecek bir insanım, buna zaten itirazım yok. doktor geliyor. halledilmesi gereken işler var. patrick'e söylemek gerek, yeğenim patrick’e. baban öldü patrick. karıma söylemem gerek. ufak bir sessizlik. “eski karıma” söylemem gerek. evet boşandık biz. eski karım, randi. tekne, gökyüzü, hayır düşünme. eski karın o senin. asansördeyim. yine çok sessiz. sevmiyorum bu sessizliği. bak abimi hatırladım, geçmişe gittim. geçmişteyim ve o hayatta şu an. hasta ama hayatta. doktor, kalp rahatsızlığı var diyor ama her an ölebilir, 1 hafta sonra da 10 yıl sonrada, ama hayatta işte. tartışıyoruz, ama birlikteyiz. asansör geldi, durduk. morgdayım. abim cansız yatıyor. bakıyorum. duygulanıyorum bir kaç saniyede olsa, yanağına bir öpücük konduruyorum. bu kadar yeter, çıkıyorum.

    halledilmesi gereken işler var. cenaze işleri, patrick’e söylemek gerek. manchester’a dönüp babasının öldüğünü söylemem gerek. manchester’a dönmem gerek. tekne, mavi deniz, patrick, mutluyuz, gülüyoruz. hayır, hatırlama, lee. manchester’a dönmem gerek. geldim. arabadayım. ağaçları, binaları, manchester’ı, hatıraları görüyorum. hatırlamamaya çalışıyorum. randi var, üç tane güzeller güzeli kızım var. hepsini öpüp kokluyorum, en sonunda da randi’yi. randi hasta, burnunu çekiyor, yatakta uzanmış. tekneden geldik randi; ben abim ve patrick. çok güldük eğlendik, gel seni bir öpeyim. “hastayım” diyor. farketmez, dudağına yapışıyorum, seni seviyorum randi, seni ve kızlarımızı çok seviyorum.

    ben patrick. buz hokeyi oynuyorum. o da kim? amcam. ne işi var burada? sadece babama bir şey olursa gelir buralara. neden geldin amca? sinirlendim. ne oldu acaba? hıncımı rakipten çıkarıyorum, kavga ediyoruz. neden geldin amca? siktir git koç, seninle uğraşamam; hokey falan sikimde değil. takım arkadaşım ile kavga ediyorum. amcam beni çağırıyor? babama ne oldu? söylüyor, “baban öldü”. peki. daha bir kaç saniye önce bana bağıran koç beni teselli etmeye çalışıyor, takım arkadaşlarım uzaktan izliyorlar, yanıma geliyorlar, onlarda teselli etmeye çalışıyor, tepkisizim.

    arabadayız, amcam sürüyor. “babanı görmek istiyor musun” diye soruyor. emin değilim. ne diyeceğimi bilemiyorum. morgdayız. babamı görüyorum, cansız, rengi solmuş, “yeterli”. çıkıyorum, bu kadarı yeterli. evimdeyiz, amcamda var. arkadaşlarımı çağırmak istiyorum ve amcamdan izin istiyorum. neden istiyorum? hayır, babamı kaybettiğim için değil, onunla alakası yok. seni babamın yerine falan koymaya çalışmıyorum. hayat devam ediyor. babam zaten hastaydı ve her an ölebilirdi ve bugün öldü. hayat devam ediyor, değişen bir şey yok.

    arkadaşlarım geldi, kız arkadaşımda var. star trek konuşuyorlar, pizza söyledik, hayat devam ediyor. kız arkadaşım kızıyor, star trek mi konuşulur, babası öldü diyor. hayır bırak konuşsunlar, değişen bir şey yok, hayat devam ediyor. altı üstü babam öldü, star trek bencede güzel. gece oldu. “kız arkadaşım bizimle kalabilir mi, amca”? öylesine soruyorum, babamın ölmesiyle bir alakası yok senden izin almak istememin. çocukluğumu hatırladım, annem sarhoştu, şimdi nerde kim bilir? hep babam, ben ve amcamdık zaten. ama şimdi babam yok, farketmez, bir şey değişmedi, hayat devam ediyor. pizza yedik, star trek konuştuk, her şey aynı işte. “neden benden izin istiyorsun” diyor amcam. dedim ya öylesine işte, canım öyle istedi ondan.

    okuldayım. koç ara vermelisin diyor. “neden ki”? babam öldü mü diye? zaten ölecekti, sadece dün öldü, değişen bir şey yok. buz hokeyi oynamak istiyorum ben. arabadayız, avukata gideceğiz. müzik açalım amca, bir şeyler dinleyelim, hayat devam ediyor.

    “hayır, olamaz. bir yanlışlık olmalı”. avukat şaşkınca bana bakıyor. “abin söylemiştir diye düşünüyordum”. hayır söylemedi, oğlumun vekaletini sana bırakıyorum demedi. hayır, olamaz. ben bunu yapamam, istemiyorum. manchester’a geri yerleşmem gerekmiş, bunun için para bile ayarlamış. hayır, yapamam. neden mi yapamam? yapamam işte. nefret ediyorsunuz değil mi benden? abimin emanetini istemiyorum diye, manchester’a yerleşip patrick’e bakmak istemiyorum diye. manchester’a geri dönemem, hayır burada yaşayamam. avukat bana bakıyor, ben camdan dışarı bakıyorum, manchester’a bakıyorum, hatırlıyorum. hiç unutmadım, zaten istesemde unutamam ama yinede deniyorum işte unutmayı, başka bir şehirde yaşayıp, banyo tamir ederek, kar küreyerek hatırlamamaya çalışıyorum. ama burada, manchester’da hatırlamamak çok zor. tut kendini lee, hatırlama. yapma lee.

    “sayı”! diye bağırıyorum. işte böyle masa tenisi oynanır. bodrumdayız, arkadaşlarımız var, kafamız iyi, mutluyum. randi geliyor, çocuklar uyuyor sessiz olun diyor, bizi fırçalıyor. susuyoruz, randi uzaklaşıyor. “bizimle böyle konuşamaz” diyorum, arkadaşlarla gülüyoruz, tekrar ses yükseliyor. randi tekrar geliyor ve bizi fırçalıyor. arkadaşlarımı yolladım. randi istedi diye, dünyalar güzeli kızlarım uyanmasın diye. sen yeterki iste randi, seni seviyorum. gülüp sarılıyorum randi’ye, işte gittiler, sen istedin gittiler, istemen yeter. avukat sesleniyor. “hayır, yapamam”. sorma yapamam işte. "vasiyet böyle" diyor avukat. yapamam işte, anla beni. burada yaşayamam ben. tekrar dalıyorum, ağaçlara bakıyorum. arkadaşlarımı yolladım, çocuklar uyuyor, bira alıp gelicem, canım biraz daha içmek istiyor. biralarımı aldım, marketten çıktım. avukat karşımda bana bakıyor, ben başka yerdeyim avukat. biralarım kucağımda evime geliyorum. o da ne? yanıyor, ev yanıyor. benim evim mi yanıyor? benim evim olamaz, o yanan şey. gece karanlığını bozan o alevler benim evimden geliyor olamaz. insanlar toplanmış, yavaş yavaş yaklaşıyorum. randi bağırıyor, “çocuklarım içeride”! sabah oldu. evim tamamen yandı. randi’yi ambulansa bindirmeye çalışıyorlar, uğraşıyorlar olmuyor. sonunda oluyor; randi’yi bindiriyorlar. randi ağlıyor, ona dokunmak istiyorum ama izin vermiyor. lütfen randi, buna ihtiyacım var, sana dokunmaya ihtiyacım var. randi izin vermiyor, ambulans gidiyor, izliyorum. onlarda ne? o siyah torbalarda ne? onların içinde kızlarım mı var? doğru olamaz, dün öpüp kopladığım kızlarım olamaz o torbalardaki. ne diyeceğimi bilemiyorum. öldüm ben, işte bu an öldüm ben, tepki veremiyorum. şu torbalar yüzünden, bira almaya gittim, benim suçum.

    “kokainde vardı, kafamız iyiydi” sorguda polislere söylüyorum bunu. randi istedi, gönderdim herkesi. uykum gelmemişti, biraz daha içmek istedim. çocuklar üst katta yatıyorlar, ev çok soğuk. ısıtıcıyı açamam çünkü randi’nin sinüziti var, başı ağrıyor. şömineyi yakıyorum, çocuklar üşümesin. evde bira yok, alıp geleyim. şömineyi yaktım ama korumalığını kapatmadım, yada kapattım mı? bilemiyorum, kapatmamışım. fırın patlamış, tekrar içeri girememişler. hatırladıklarım bu kadar. “tamam, lee, şimdilik bu kadar” diyor polisler. ne yani? nasıl bu kadar? “dinle, lee. dün, diğer milyonlarca insan gibi sende bir hata yaptın, şöminenin korumalığını takmayı unutmak bir suç değil”. nasıl yani? gidebilir miyim? ama suçluyum ben. katilim. “abin mi bırakacak seni, baban burada mı” diye soruyor polis. “evet”. kalkıyoruz, sorgu odasından çıkıyoruz. katilim ben. o da ne? önümden geçen bir polisin belinden silahı çekip alıyorum, şakağıma dayıyorum ve tetiğe basıyorum. lanet olsun! güvenlik kilidi açık, kapatıyorum. bu sefer olacak, polisler yakalıyor beni, elimden silahı almaya çalışıyorlar, tetiğe basmam gerekli, bırakın beri. “lütfen” diye yakarıyorum. lütfen bırakın öleyim, yaşamamın bir manası yok artık benim için, ama bırakmıyorlar.

    neden tekneyi satmak istiyorsun amca? yeni motor alalım, ben bakarım tekneye. hayat devam ediyor, babam öldü diye tekneyi satmamıza gerek yok. manchester’dan ayrılmayacağım, hayatıma devam edeceğim. tartışıyoruz, tekneyi satıp dönmek istiyor. mezarlıktayız. babamı daha gömemezlermiş. hava çok soğuk, toprak donmuş diyorlar. o zaman babama ne olacak? ne demek dondurucuda kalacak? benim babam o? gömülmesi gerek. neyse takma böyle şeylere, elinde sonunda gömülür, hayat devam ediyor. ama bir şekilde gömsek iyi olurdu, babam dondurucuda kalmamalı. tuhaf bir durum bu, korkutucu bir durum. babamı dondurucuda düşünmek beni ürpertiyor. babamı gömmeliyiz. neyse, amca beni kız arkadaşımın evine götür müsün? hayır, o değil, bu başka. popüler bir çocuğum ben, birden fazla kız arkadaşım var. müzik grubumda var, buz hokeyini unutma. babam dondurucuda, hayır bu önemsiz patrick, akşam kız arkadaşınla buluşacaksın.

    “alo, buyrun. kimsiniz? randi sen misin”? hamileymiş. hayatımın aşkı, eski eşim hamileymiş. yeni kocasıyla birlilte cenaze merasimine gelecekmiş. “sorun olur mu” diye soruyor. hayır olmaz. “senin adına sevindim”. göz göze geldik, sonrada sarıldık randi ile merasimde. kocasıda vardı yanında. patricklerin evindeyiz şimdi. insanlar var; konuşuyorlar, herkes bira içiyor.

    herkes gitti. amcamla ben kaldık. her şey normaldi, değişen bir şey yok. kız arkadaşımda benleydi ama şimdi amcam ve ben varız. buradan gideceğiz diyor amcam. neden? babam öldü diye mi? değişen bir şey yok ki. kız arkadaşım var burada, müzik grubundayım, hokey takımındayım, popülerim. sen ise kapıcısın altı üstü, her yerde yapabilirsin bunu. manchester’dan gitmek istemiyorum. “konuşmak istemiyorum” diyor amcam. anlamıyorum seni amca. neden gitmek istiyorsun buradan? kalmak istiyorum ben. neden sen kaçmak istiyorsun? babam öldü altı üstü, diğer kalan her şey devam ediyor. hayatıma devam edeceğim ben, aynı şekilde, çünkü bir şey değişmedi. amcam cevap vermiyor. gece oldu. buzdolabının önündeyim, karnım acıktı çünkü. bir şey bulamadım. dondurucuya bakayım, kapağını açıyorum, dondurulmuş et paketleri düşüyor. yerden alıyorum bir tanesini, donmuş et bu. babam, dondurucu, öldü. iyi değilim ben. paketi geri koyuyorum dondurucuya, kapağını kapatmaya çalışıyorum ama kapanmıyor. tekrar deniyorum, kapanmıyor. kötüyüm ben, fenalaşıyorum. kapansana lanet olası şey. nefes alıp vermekte zorlanıyorum, gözlerim doluyor, ağlıyacağım şimdi. babam öldü benim ve dondurucuda şu an. gömemedik bile. daha sert çarpıyorum kapağı ama kapanmıyor, iyice fenalaştım ben. amcam geliyor. “iyi misin, patrick”? “iyi değilim ben”. “neden, hasta falan mısın”? “bilmiyorum, amca”. ağlıyorum, çünkü babam öldü benim. tutamıyorum kendimi, daha da fazla ağlıyorum. “sorun nedir, patrick”? “bilmiyorum, amca şu yerdekileri kaldır lütfen”. görmek istemiyorum şu donmuş et parçalarını. odamdayım, ağlamaklıyım. amcam kapıda. “iyi misin, patrick”? “rahat bırak beni, amca”. “kapıyı aç”. “siktir git”. amcam kapıyı kırıp giriyor. “iyi misin”? hayır değilim, babam öldü benim. onu gömmemiz lazım, ama bunları diyemiyorum.

    patrick’le yine tartışıyoruz. buradan gitmek istiyorum ama o istemiyor. iş bakıyorum ama kimse vermiyor, zaten kalamam burada ama patrick kalmak istiyor. tekneyi satmamız lazım, patrick istemiyor. patrick’in annesi arıyor, o alkolik kadın arıyor, evlenmiş. patrick’e söylemiyorum. patrick’in kız arkadaşının evindeyiz. bana yalvardı patrick. annesiyle muhabbet et, böylece kız arkadaşımla yalnız kalayım. kadınla baş başayız. hiç bir şey demiyorum, diyemiyorum, çünkü ölüyüm ben. belki farketmiyorsunuz ama ölüyüm. arabadayız, patrick bana kızıyor. “yarım saat konuşamadın kadınla” diyor. ne yapayım, olmuyor işte. patrick manchester’da kalmak istiyor ama ben istemiyorum. annesinin adresini veriyorum. annesi evlenmiş, belki onlarla kalabilir.

    çok tuhaf bir ortam bu. annem değil bu kadın, çok değişmiş. bu adamda kim? rahat edemiyorum burada ben. amcamla daha rahatım ama o da gitmek istiyor buradan. yemek bitiyor. eve dönüyorum. e-posta gelmiş. annem beni yanında istemiyor, zaten orada kalamazdım. amcam bana yeter.

    silahlara bakıyorum. bu silahlar para eder patrick. bunları satarsak tekneye yeni motor alabiliriz. senin gönlün olur o zaman. patrick’in hoşuna gidiyor bu. teknedeyiz. patrick kız arkadaşıyla birlikte. gülüyorlar, onları izleyip bende gülümsüyorum. patrick ve kız arkadaşını eve bırakıyorum, yalnız kalmak istiyorlar. patrick gülüyor, mutlu. ben de fena halde değilim. belki kalabilirim burada, patrick hatrına belki manchester’da durabilirim. onları bırakıyorum, biraz gezeyim bari, etrafta dolanayım. o da ne? randi bu, arkadaşı ile birlikte. çocuğu doğmuş bebek arabasında onu gezdiriyor. göz göze geliyoruz. donuyorum, ne diyeceğimi bilemiyorum. bebeğini gösteriyor; “dylan bu”. “ne kadar yakışıklı”. arkadaşı “ben seni arabada bekleyim” diyor. hayır gitmesine gerek yok. benim zaten gitmem gerekli. bekle diyor randi. “konuşamaz mıyız”? “peki” diyorum ama tedirginim. yalnız kalmak istemiyorum seninle randi. etrafa bakıyorum, yere bakıyorum, randi’nin gözlerine fazla bakamıyorum. bakarasam dibi görünmeyen bir kuyuya düşerim tekrar. “buralarda olduğunu biliyorum ve” sözünü kesiyorum, “patrick düzelene kadar” diyorum. kalmaya karar vermedim daha. abimden bahsediyoruz kısaca. “yemek yiyelim” birlikte diyor. ne diyeceğimi bilmiyorum randi. gözleri doluyor. “sana çok berbat şeyler dedim” diyor. ağlamaya başlıyor. hayır yapma, randi. lütfen bunu bana yapma. “hayır” diyorum. “belki benimle konuşmak istemiyorsundur”. “hayır, randi, mesele o değil”. “bitirmeme izin ver. kalbinin kırıldığını biliyorum, benimkide kırık, lee. ayrıca biliyorum ki hiç düzelmeyecek”. kafamı sallıyorum, lütfen randi, bunu bana yapma. “sana çok şey dedim lee. söylediklerim için cehennemde yanmalıyım”. hayır, hayır, hayır. yapma randi, lütfen yapma. yapamam randi, lütfen başlama. “gitmem gerekiyor, randi”. ”yemek yiyemez miyiz birlikte”? “hayır, randi, özürdiliyorum, gitmem gerek”. “ölemezsin” diyor bana. lütfen randi, bunu bana yapma. yapamam, randi, yapamam. “seni seviyorum, lee”. hayır, randi, hayır. “tatlım” diyor bana. eski zamanlardaki gibi. hayır, hayır, hayır. “seni etrafta gezerken görüyorum ve sana işkence etmek istemiyorum”. hayır, randi, lütfen. “sadece bilmeni istiyorum ki hatalıydım”. hayır, hayır, randi. anlamalısın; burada hiçbir şey yok, randi, kalbimi gösteriyorum. hiçbir şey yok, ölüyüm ben. “hayır bu doğru değil” diyor. öyle randi, öyle. hiçbir şey yok burada, anlamalısın. gitmem gerek randi, dayanamıyorum gitmem gerek.

    bardayım. birisi çarpıyor bana. işte aradığım fırsat. yine kavga ediyorum ve dayak yiyorum. buna ihtiyacım var. ah randi, ah. george’un evindeyim, eşi pansuman yapıyor. kahve getiriyor bana, uzatıyor ama içmek istemiyorum. kendimi şefkat dolu kollarının arasına bırakıyorum. ağlıyorum, kendimi tutamıyorum ve ağlıyorum. denedim ama olmadı. ah randi, ah. ağlıyorum. dayanmayı denedim ama olmadı.

    patrick şaşırıyor, “neden”? çünkü öyle gerek patrick. george ve karısı seni evlat edinecekler. 18 yaşına gelince istediğini yaparsın. “peki neden amca”? her şey iyi gidiyordu. tekne tamir oldu, işte bulursun burada. manchester’da yaşayıp gideriz. patrick’e bakıyorum. “yenemiyorum, patrick. yenemiyorum. anla beni”. bu acıyı yenemiyorum, patrick; üstesinden gelemiyorum. ben burada yaşayamam.

    cenazedeyiz. sonunda abim gömülüyor. randi’de burada. kocası ve bebeğiyle burada. bebeği ağlıyor. abimin cenazesinde eski eşimin bebeği ağlıyor. gitmeliyim buradan.

    patrick’le yürüyoruz. tekrar kapıcı olacağım dönünce. ama bu sefer tek oda değil, ekstra odası var. “neden” diye soruyor. “belki arada ziyaretime gelirsin” diyorum. gülüyor patrick.

    teknedeyiz. patrick ile balık tutuyoruz. mavi deniz, mavi gökyüzü. yenemiyorum bu acıyı, ömür boyuda yenemeyeceğim. ama şu anda durumum fena değil. en azından biraz yatışıyor acım patrick varken. dönünce arada yanımada gelir. kar kürerim, banyo tamir ederim. acımı dindirebildiğim kadar dindirip ölümü beklerim...
    --- spoiler ---
326 entry daha
hesabın var mı? giriş yap