56 entry daha
  • mansplainingin tillahını yapmaya geldim ama bi dinleyin. bunun nedenleri:

    1. toplumsal cinsiyetle ilgili hiçbir konunun sadece bir kesimin sorunu olamayacağını düşünmem
    2. ekşi sözlük’te hiçbir başlığın kimsenin babasının malı olmaması

    bu arada bir cis-erkek olarak gerçekten anlamaya çalıştığım için burada olduğumu ve halen anlamaya çalıştığımı ve yazacaklarımın bu doğrultuda hedefi hem kendim hem başkaları olan bir şeytanın avukatlığı olduğunu belirtmeliyim. her görüşten argümanlar üzerinden madde madde gitmek istiyorum.

    “kişinin kendini ne olarak tanımladığı esastır”

    buna tamamen katılıyorum. kendine “kadınım” diyen bir kişinin bu beyanının geçerliliğini sorgulama hakkını hiçbir sosyal mekanizma kendinde bulamamalıdır. burada da bu beyanın ardındaki niyeti ne yazık k sorgulama hakkımız yok, bu niyet kötü bile olsa (belli bir davranış pattern’ı veya bariz bir alarm olmadığı sürece). demokratik ve eşit bir düzen ikinci şahıslara bu hakkı vermez. ancak aynı şekilde hiçkimseye kendi kanısına sahip olmayı yasaklama hakkı da vermez. şunu demek istiyorum: kendini kadın olarak tanımlayan biri, penisi olsun olmasın, bunu yapma ve kendine tanıdığı bu kimlikle birlikte gelen haklara sahip olma ve ayrımcılığa uğramama hakkına sahiptir, ancak karşı tarafın kendi kanısına sahip olmasını da yasaklayamazsınız, yani “kendine kadın diyor ama erkek işte” diye düşünmesini yasaklayamazsınız. buna göre bu kişiyi cinsel olarak çekici bulmamasını da yasaklayamazsız, bu çok büyük bir özgürlük ve insan hakkı ihlali. evet, ben de katılmıyorum, ben de trans kadınların kadın olduğunu düşünüyorum, buna katılmayanları ben de dar görüşlü buluyorum ama bu insanlar olacak, her konuda böyle insanlar olacak ve buna engel olacak bir mekanizma bulunmamakta yeryüzünde, icat etmenin sonuçları ise vahim.

    “biyolojik cinsiyet bir spektrumdur”
    olabilir. ben bu konuda araştırma yapmış değilim. burada istatistiki dağılım önemli yalnız. gerçekten bir dağılım diyebileceğimiz marjlarda bir spektrumdan mı bahsediyoruz yoksa belirgin sınıflar ve istisna denebilecek değerlerden mi? azımsamak için değil, salt veri tablosu açısından soruyorum. bu nasıl gerçekten bilinebilir ondan bile emin değilim. hah onu diycem zayen: olsa ne, olmasa ne? bir insana şu veya bu özelliği nedeniyle ayrımcılık uygulanan bir sistemin meşru oluşuyla kavga etmemiz gerekmez mi ilk önce? bir insanın cis-kadın veya trans kadın olmasına göre hak ve özgürlüklerine müdahale edilmesi değil mi zaten sorun? bununla, kişinin kendine tanımladığı kimlik ile karşısındakinin ona dair kanısının uyuşmuyor olması aynı vehamette durumlar mı gerçekten ya? biyolojik cinsiyet gerçekten de homojen bir spektrum olsun, o durumda bile ulaşılabilecek en yüksek hak ve özgürlük standardı yine “kimsenin dil, din, ırk, cinsiyet vs. nedeniyle hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmaması” olmayacak mı? bundan fazla ne istiycez ki?

    “kendine kadın değil adet gören birey diyeceksin”
    bunu tra’lerin hepsi diyor demiyorum ama böyle bi kafa da var. kusura bakmayın o iş öyle olmuyor işte. buna kimse karışamaz. sence “adet gören birey” kendine isterse viyadük der, hiçbir şey de yapamazsın, sen kendine kadın deyince ona halt yemek düştüğü gibi. birbirinizin hak ve özgürlüklerini çiğnemediğiniz sürece karşınızdakinin istediğiniz şey olduğunu düşünebilirsiniz (başka birinin sizinle, sizin şahsınıza dair aynı fikirde olmak zorunda olması bir hak değildir). rowling'in düştüğü hata da burada. sağlıkla ilgili bir konuda "people who menstruate" lafının geçmesinin nedeni, trans erkeklerden bazılarının adet görüyor olması. "kadınlara bundan sonra adet gören birey diyelim" diyen yok yani, adet görenler sadece "kadınlar" olmadığı için bu tabir kullanılmış, ne deselerdi? rowling ise sanki "kadınlara adet gören birey densin" denmiş gibi bir tepki vermiş.

    - soyunma odası / tuvalet / duş / ağda konusu
    bence bütün argümanların sıçtığı yer burası, mansplaining’im de burada devreye girecek. “ulan penissiz bi alanımız olamayacak mı” diyenleri anlıyorum, bu endişeyi geçerli kılacak tonla ampirik bilgi birikimi var (bkz: bütün insanlık tarihi). yaw bu kadınlar hayatlarının her yerinde çük ve çükten kaynaklanan şiddet, stres, taciz, tecavüz, vb. şeylere maruz kalıp duruyorlar, çüksüz bi alanları olamayacak mı? buna toksik tecavüz korkusu demek ne kadar ayıp, ne kadar aşağılayıcı ve ne kadar adice. sanırsın götlerinden tehlike uyduruyorlar. soyunma odalarını 2’ye ayırıp sadece beyan esasına göre kullanılmasına izin vermek ve bunun suistimal edilmeyeceğini düşünmek kadar büyük bir saflık olamaz. “öyle olsa biseksüel ve lezbiyen kadınlardan da çekinmemiz gerekirdi”yi mantıklı bulamıyorum yılların cis-erkeği olarak, çünkü bu erkek soyunma odalarında ve benzeri “mahrem” ortamlarda zaten ezelden beri böyle? ee biz napalım yani o zaman? aynı mekanda giyindiğimiz soyunduğumuz başka erkeklerin oramıza buramıza bakıp türlü fantazilere dalma olasılığını peşinen kabul ederek gidiyoruz, çünkü (bunu kaç farklı şekilde daha yazacağım bu entry içinde bilmiyorum ama) düşünce ya-sak-la-na-maz. şimdi biz niye duymuyoruz bu “tecavüz korkusu”nu? aslında biraz duyuyoruz ama “utanç verici” görüldüğü için, evet tacizin nesnesi olmak, itiraf etmiyoruz veya kendimize yediremiyoruz, onun dışında da “baş ederim, iki tane çakarım” evet buna güveniyoruz biraz, biraz da “kızlı erkekli” hatta “kızlı kızlı” şeyler yapmaya göre “erkekli erkekli” şeyler yapmanın, dolayısıyla yaparken yakalanmanın ve/veya bundan sabıkası olmanın, toplumda çok daha fazla stigma yükü taşıyan bir eylem olmasına. kısacası “yememe faktörü” daha yüksek. bunun ne kadar adaletli bir durum olduğunu tartışmıyorum, tespit belirtiyorum sadece. “patriyarkayı biyolojiye indirgeme” argümanında atlanan nüans tam da bu. cis-kadınların olası bir “ben kendimi kadın olarak tanımlıyorum” diyen, boy-pos-fiziki güç açısından daha kuvvetli ve penisi olan birine karşı “çakarım bi tane” deme gibi bir opsiyonunun genelde olmadığında hemfikirsek ki öyleyizdir herhalde, bu korkunun tam olarak nesini temelsiz ve saçma bulmamız gerektiğini biri açıklayabilir mi? amaa... bir gün öyle bir gün böyle takılan uyanık ve istismarcı tipleri ayıklamanın bi yolunu bulduk diyelim, o zaman kendini kadın olarak tanımlayan, penisi olan, kadın olarak kayıtlı bir bireyi de “ama ben x görmek zorunda mıyım” gibi sadece “görme” ile alakalı şımarıkça bir sorunla o mekanın dışında tutmak da haksızlıktır. biz de soyunma odalarında gördüklerimize bayılmıyoruz. “görmeme hakkı” diye bir şeye inanmıyorum yani. ha suistimal ve taciz riski ok, onu son derece geçerli kabul ettiğimi belirttim. ama diyecekseniz ki “kadın kimliğine de sahip olsa, kendini kadın olarak da tanımlasa, rahatsız edici bir davranış sergiliyor gibi görünmese de, sonuçta penisi var, sonuçta beni taciz edebilir” orada dur derim. bu taciz riski tamam var da, başka bir sürü, beraber yaşamayı mecburen öğendiğimiz, sıfıra indirilmesi mümkün olmayan birçok başka risk kadar var. bu kadarı erkekler için bile var. bununla yaşayacağız, napalım? sadece güvenli bir şekilde bir soyunma odasını, spor salonunu, tuvaleti falan kullanmak isteyen bir kişiye default potansiyel tecavüzcü muamelesi yapmanın ve bunu "görmek zorunda mıyım"a dayandırmanın hiçbir savunması olamaz kusura bakılmasın. bunun yahudilerin "almanlar bize soykırım yaptı" diyerek günümüzdeki her alman vatandaşa nazi muamelesi yapmasından hiçbir farkı yok. hiçbir ortak veya umumi ortamı ve mekanı kullanmayacak kadar imkana ve paraya sahip olursun, kendin için o riski tamamen elimine edersin, ne mutlu. öyle olmuyorsa da hayatımızın her alanında olduğu gibi belli oranda risklerin varlığını kabul ederek belli aktivitelerde ve ortamlarda bulunacağız. hoşumuza gitmeyen şeylere de bakmayacağız. "hoşuna gitmiyorsa bakma". şimdi ben buldum, nasıl fikir?

    “iyi de trans kadınlar hangi mekanı güvenle kullanacaklar?”
    bak bu çok iyi soru. son derece samimi kişisel görüşümü söyleyeyim: trans kadınlara “buyrun erkekler soyunma odasını kullanın” demenin süper yanlışlığını bir kenara bırakırsak, uzun vadede trans kadınların ve penisi olan kadınların, kadınlara özel mekanlarda benimsenmelerinin ve güvende olmalarının, erkeklere özel mekanlarda benimsenip güvende olmalarına göre daha kolay ve daha mümkün olduğunu düşünüyorum, bu yalnızca bir sezi, ama “ben erkekleri tanıyorsam” sezisi. ama işte o da suistimale fazla açık. bence bu soyunma odalarının ve benzeri alanların erkekler/kadınlar olarak ayrılması sistemi işlemiyor, her yoldan bu sonuç çıkıyor. ilk akla gelen alternatif non-binary bir üçüncü mekan, ama o da trans kadınlar için daha da güvensiz olabilir gibi geliyor bana, çünkü bu kez hem yine suistimale açık hem de daha tenha ortamlar oluşacak. bu tür ortamlarda taciz ve tecavüzün tam önüne geçmek için kamera konmasına razı olan var mı mesela? sanmıyorum. trans kadınların bile kadınlar için olan mekanları kullanabilmeleri karşı buralarda kamera olmasına razı olacağını sanmıyorum. o zaman bunun başka ve belki de kökten bir çözümü ve formülü bulunana kadar kişi sadece beyanıyla istediği soyunma odasını kullanamaz abi. her şeyi kökten değiştirecek bile olsak, bütün bunlar yüzyıllar binyıllar boyunca oturmuş düzenler, dünyanın ve toplumların buna adapte olmak için uzun zamana ihtiyacı olacak, bu süre zarfında toplumun öncüleri ve boğazı ilk sıkılacak olanlar ağdacılar mı olmalı gerçekten? vajinaya ağda yapmak üzere eğitim almış ve bir ters durum, bir yaralanma olsa haklarının bile ne olacağını bilemeyecek (çünkü hukuk ve tıp sistemi daha çözmemiş bunları) ağdacı, göçmen ve düşük gelirli kadınlara kesilen fatura neyin hıncı? ağdacılar tıp ve hukuk alanlarından daha mı ilerde olmak, onların çözemediğini mi çözmek zorundalar? üstelik “biz yapamayız ama şurada yaptırabilirsiniz” diyen bir işletme zaten suçlu olamaz bana göre. bunlar devlet dairesi değiller, formasyonlarının, bilgilerinin, ekipmanlarının olmadığı ve üstelik yasal konumlarını bilemedikleri hiçbir işi almak zorunda değiller, bu cinsiyetle yönelimle vs tamamen alakasız bir konuda da olabilir.

    “trans kadın” mı “kadın” mı diyeceğiz?
    valla bana sorsanız yine herkes istediğini desin derim de, “meşru” olmak için halihazırda olan sınıflardan birine dahil olmak /kabul edilmek gerekmese mesela daha güzel bir ideal değil mi? “trans kadın” olmanın ve trans kadın tabirinin aşağılık bir şeymiş gibi görülmesinden, bundan utanılmasından kurtulmaya çalışsak daha iyi değil mi? lan bu toplumsal cinsiyet denen nane yüzünden binyıllardır psikolojimize sıçtılar zaten, onlardan kurtulalım, erkek dediğin’ler kadın dediğin’ler olmasın diyoruz, bütün bunları bırak elimine etmeyi daha da kuvvetlendiren bir tutumla geliyorlar. trans kadının trans olduğunu söylemekten imtina etmek transfobinin ta kendisi olmuyor mu? kadın yerine bayan demekten ne farkı var trans kadına trans diyememenin? ben şahsen transların trans oluşlarını kendi konuşmamda sansürlemeyi, trans kelimesini geçirmekten imtina etmeyi ve trans olmanın utanılacak ve aşağılık bir şey olduğu sonucuna çıkan bu sansürcü mantığı beslemeyi reddediyorum ve translara her zaman trans diyeceğim.

    -cinsiyet atama konusu
    bu bir diğer çıkmaz konu. üzgünüm ama önden bilgi edinmediği sürece ve ona bu bilgi açıkça birinci elden verilene kadar karşısındaki insanın şu veya bu olduğunu (milyonlarca yıl boyunca edinilmiş olan) ikincil cinsiyet göstergeleri (vücut yapısı, meme varlığı ya da yokluğu, ses, kıl, vs) üzerinden bir “fikir” sahibi olmasının önüne geçemezsiniz. bunu yasaklayamazsınız. hele ki insanlığın yüzde 99'unda falan tutan bir şeyden bahsediyorsak. tanımadığın ve hayatında bir daha da yer tutmayacak insanın senin “ne” olduğunu yanlış tahmin etmesi veya tahminde bulunma cüretini dahi göstermesinin yaratacağı en büyük somut (yani insanın hayatının akışına müdahale eden, hak ve özgürlüklerini etkileyen) problem nedir? (kişinin kendine dair fikirlerine karşısındakinin katılmak zorunda olması bir hak değildir)

    "biyolojik cinsiyet ister spektrum olsun ister binary hala sosyal kurgudur. "
    hayır. sosyal kurgu olan "ya kadın ya da erkek olabilirsin, kadınsan şöyle, erkek ise şöyle davranmalısın" diye empoze edilen şey yani gender'dır. bir şey hem biyolojik hem sosyal kurgu olamaz, bu teknik olarak mümkün değil. biyolojik cinsiyet diye bişey de var, bunu inkar etmek dünya düzdürcülükten farksız ve bu bakış açısı, farklı olana, belli bir sınıfa oturmayana da aynı derecede saygı göstermeyi değil kabul görmek için ana sınıflardan birine dahil olmayı zorunlu kılan baskıcı zihniyeti besler. trans bir kadına prostat kanseri olabileceğini söylemek gerçekten sorun oluyor mu, bu münferit bir olayın ötesinde gerçekten bir sorun mu bunu gerçekten bilmiyorum. eğer öyleyse o da saçmalık. tıbbın ve hukuğun ayıbı kayıbı kırılması olmaz.

    "translara sen filanca kromozomla doğdun, doğuramazsın, şunu yapamazsın vs. diye yüzlerine vurmanın anlamı ne?"
    katılıyorum, durduk yerde bunları insanların yüzüne vurmanın anlamı ne? şişman insanlar da şişman olduklarını en iyi kendileri biliyorlar mesela. hem biz, yani kabaca diğerleri diyeyim, her trans bireyin (trans olduğunu anladıklarımız o da) geçişinin veya dönüşümünün ya da artık bu ayki politically correct terim neyse, travmatik tecrübeler olduğundan, bu kişilerin geçmişlerinin üzüntü ve karanlık dolu olduğu önkabulünden yola çıkmak zorunda mıyız? bu da transları tektipleştiren, aşağılayan bir bakış açısı değil mi? bir kişi eski isminin sorulmasından bu kadar rahatsız oluyorsa zaten karşısındaki insan sormadan söyler. ama böyle bir uyarı/bilgi yoksa da karşıdaki insanın eskiden nasıl biri olduğunu merak etmesini ve sormasını yasaklayamazsın. duygularımızın incinmesi ihtimalini %0.00,00'a indirmek için sosyal hayatı regülasyonlar, kurallar ve yasaklarla donatamayız arkadaşlar.

    bununla birlikte bu yüzüne vurma konusunda merak ettiğim noktalar var. bir kere bu gerçek hayatta ne sıklıkta oluyor? trans bir kadın mesela marketten süt alıp kasaya gidince kasiyer "sen doğuramazsın" mı diyor? yolda yürürken "şşt xy kromozomlu!" diye laf mı atılıyor? yani konunun doğurmalara, rahimlere, prostatlara kromozomlara gelmesi için zaten belli bir tanışıklık, samimiyet seviyesi veya özellikle bu konuda bir tartışma olması veya tıbbi/hukuki bir durum olması gerekmiyor mu yoksa siz önünüze gelenle kafadan bu konulara mı giriyorsunuz? bu senaryolarda bile mi kesinlikle lafı geçirilmemeli? neden ki? bakın mobbing'den bahsetmiyorum. translar, cinsiyet, cinsellik vb. bir konuda bir tartışma yapılacaksa (mesela şu an bu başlıkta) elbette bu noktalar da dile getirilecek, aksi mümkün mü? bilmiyormuş ve böyle de bir faktör yokmuş gibi mi yapsınlar insanlar ne bekleniyor anlamadım. ha bu "yüzüne vuruş" saldırganlık/hakaret boyutuna varıyorsa da herhangi bir konuda size saygısızlık yapan birine içerlediğinden daha fazla içerlemek için şahsen çok da bir neden görmüyorum. karşıdaki insanın sadece lafıyla sözüyle sizin hayatınızda çok da bi değişiklik olmuyor yani. neye ne kadar içerleyeceğimize de kendimiz karar veriyoruz sonuçta.

    - yönelim vs. tercih mevzusu
    bu konuyla direkt alakası olmasa da sikimde bile olmayan bir ayrım daha. dinler halen çok baskın olduğu ve sosyal kurgulara yön verdiği için, dinle ve dindarlarla barışık olmadan rahat yaşamanın mümkün olmadığı leş bir dünyada yaşadığımız için götten uydurulmuş, "benden nefret etme çünkü allah beni böyle yarattı" demeye getiren, erk'e boyun eğen sümsük bir ayrım bana sorarsanız. kendisi eşcinsel olup, dinle uzaktan yakından alakası olmayıp bu tuzağa düşen çok insan tanıyorum. doğuştan olsa ne yazar, sonradan paşa gönlünün keyfine göre canı öyle istediği için, ya da zevki değiştiği için, ya da merak ettiği için "artık hemcinslerimle takılacam" demiş olsa ne yazar? birine saygı duyup öbürüne duymayacak mıyız ki bu kadar kritik bir muamele yapılıyor bu ayrıma? ben iki türlüsünün ve hatta bütün bunların farklı ölçülerde kombinasyonlarının da olduğuna inanıyorum dolayısıyla um-rum-da de-ğil. bir transın doğuştan şöyle veya böyle hissettiği için mi, başka keyfi bi nedenden mi trans olmayı seçtiği de aynı ölçüde umrumda değil. keyfi olması daha az saygı duyulası yapmıyor. bir insan kendi bedenine, hayatına ve sosyal konumuna dair böyle radikal bir kararı almışsa demek ki o kadar önemli ve hayatidir onun için ve bana tercihten mi yönelimden mi kısmını sorgulamaktansa bok yemek düşer.

    bu kısacık entry'yi toparlamadan önce şunu da not düşmek isterim çünkü konuyla ilgili: (bkz: bir erkek olarak yaşanan en büyük kız tacizi/@our boys didint du dort)

    ve özetle şunu diyorum: hukuk, hak, özgürlük başka şey, duygular başka. ilkini canla başla savunun, savunalım, hep beraber. ama insanların sizin duygularınızı incitecek fikirlere bile sahip olmasını engelleyecek kurallar ve yasaklar icat edemezsiniz, bunun sonu çok kötü. çünkü kompleks bir toplumda yaşıyoruz ve hiçbir şey, hele ki bu ölçekte ve fundamentallikte bir konuda hiçbir şey tek başına incelenip doğrulara ve yanlışlara ayrılamaz, bir hakkı tanıdığında veya aldığında sadece o hakkı değerlendiremeyiz, her hareketimizde "bu hakkı tanırsak/geri alırsak aynı zamanda nelerin önünü açmış oluyoruz" muhakemesini yapmakla ve bunları beraber değerlendirmekle yükümlüyüz. herkesin barış içinde yaşamasının ve kimsenin herkesin hayatına karışamamasının yolu bütüüün sosyal hayatı micromanage edip her şeyi, her lafı, sözü, düşünceyi, fikri regüle etmekten ve insanların birbirine ters gelecek düşüncelere sahip olmalarını engellemekten geçmiyor (bu zaten mümkün bile değil), ölümüne farklı kafada insanların birbirlerinin özgürlüklerini çiğneme hakkına sahip olamamasından, çok olanın az olanı ezememesinden, ölümüne farklı kafada insanların birbirinin boğazına sarılmadan coexist edebilmesinden geçiyor. translar da feministlerin yürüyüşlerine gitmeyiversin, feministler tek yetkili merci, tek geçerli zümre mi? illa kabul etmek zorunda da değiller penisi olan kadınları, siz de kabul edenlerin eylemlerine katılın ablacım ya. penis ağdasını da yapan yerlere gidiverin, işini ve vizesini kaybetmekten korkan zavallı çalışanların gırtlağından çekin ellerinizi. insanları da ağızlarından çıkan bir laftan dolayı linç etmeyi ve hayatlarını karartmayı bırakın. bu kadar zor mu anlamıyorum, niye herkes birbirine kendini kabul ettirmek zorundaymış gibi davranıyor? lütfen herkes birbirini kıçına takmamayı öğrenebilir mi biraz? kimin kendine ne dediği, karar ve hareketlerinin ne kadar seçim, ne kadar genetik, ne kadar tercih, ne kadar yönelim olduğu da beni ilgilendirmiyor, cinsiyet terimlerini de revize etmeye varım, ancak bu kafayla binyıllarca yıllık kültür ve sanat birikimini de "eski terimler kullanılıyor ve bu offensive" diye sansürlemeye kalkarsanız o zaman bozuşuruz.
125 entry daha
hesabın var mı? giriş yap