8 entry daha
  • nihayet dün gece bitirdiğim ve gerçekten farklı bir yere konumlandırdığım bir oyun oldu stasis. açık uçlu bitmesi de merakla beklenen cevapların yanısıra akıllara yeni soru işaretleri getirdi ve oyunun derinliğini arttırdı doğrusu. bu merak duygusu ile birlikte oyuncular olarak evrendeki detaylara daha yakından bakma isteğimiz arttı, böylelikle oyun kendi zamansızlığını yaratmış oldu.

    christopher bischoff'un hayalgücüne ve bunu kendi tarzında görselliğe dökmesine bayıldım bir defa. abi o nasıl tekinsiz/uğursuz ortamlar öyle? onu geçtim yaklaşık 100 yıl sonra geçen bir hikayede kullanılan teknoloji, cihazlar vs.. gibi bileşenlerin tasavvuru bile başlı başına takdir edilmeli. her mekanda bir sürü obje hakkında açıklamalar var. onlarca farklı çalışana ait yan hikayeler yazılmış, ayrıca burada okuduklarımıza adım adım da şahit oluyoruz. hakikaten toplamda kaç adet pda okumuşumdur merak ediyorum doğrusu. oyunda teşekkürler kısmında brian fargo isminin oluşu, müzikleri mark morgan'ın yapması zaten bischoff kardeşlerin çok sıkı bir fallout hayranı olduğunu gösteriyor. bu kadar satır satır metnin geek/nerd harici kişilerden çıkması beklenemez zaten.

    --- spoiler ---

    * açıkçası oyundaki zorluk seviyesini biraz düşük buldum. 5 üzerinden 3 diyebiliriz. sanırım en zoru stasis'teki kişiyi uyandırdığımız olandı. 2 sene önce oyunu ilk kez oynadığımda orada tıkanmıştım. şimdi oynadığımdaysa "haha, ne salakmışsın" dedim kendi kendime. kabak gibi ipuçları ve şekiller orada duruyormuş. yapımcılar belki şöyle düşünmüş olabilirler. oyunda pek fazla pda var ve bunları okumak epey zaman alıyor, ayrıca tempoyu sekteye uğratıyor. buna ilaveten zor puzzle'lar yerleştirip oyuncuyu oyundan koparmak istememiş olabilirler. örneğin inside'ın limbo'ya göre daha kolay olmasının sebebini, oyuncuyu atmosferden koparmamak ve akıcılığı bozmamak şeklinde cevaplamıştı playdead firması.

    * kimi yerlerde john sanki sadece 8 yöne gidebiliyor şekilde programlanmış gibi gözüktü bana. yönlenmeleri çok doğal değildi kimi yerlerde.

    * dr. malan'ın motivasyonu üzerinde biraz daha durulabilirdi. şu haliyle biraz tek yönlü bir villain olarak kalmış diyebiliriz.

    * john, ellen ve kızı rebecca'nın olduğu geçmişe dönük bir kaç adet cutscene ile hikaye zenginleştirilebilirdi. örneğin sanitarium boşuna bu kadar efsane olmadı, bir sürü cutscene ile senaryoyu acayip kurgulamışlardı. oyunu sadece 2 kişi yaptığı için adamları eleştiremiyorum da. nereye yetişsin adamlar, her şeyi yapamazlar di mi?

    * oyunda iyi ki te'ah ile telsizden konuşuyoruz. diğer türlü zaten klostrofobik bir ortamdayız, kendimizi daha da yalnız hissederdik. genelde ilk syberia oyunu için çok az karakterle konuşuluyor derler. stasis çıtayı fersah fersah ileriye taşıyor. oyunun olayı bu, yalnızlık hissi ile gerilim ve korkuyu çok iyi hissettiriyor.

    * sanırım 1 pda hariç tüm yazıları okudum. mantarın ele geçirdiği kadının hikayesi hüzünlüydü mesela. bu arada o kadının da bizimki gibi çocuğu arg(böyle hatırlıyorum) hastasıymış ve gemidekiler çocuğun orada olmasından pek memnun değillermiş. yine oyunun sonlarında atık bölgesinin orada okuduğumuz tabletlerden birinde adamın karısı, hükümetten bir ödeme almak için kocasının ismini intihar lotaryasına sokuyor. çok düşük bir ihtimal olan bu şans adama çıkıyor ve adam da hoop groomlake'a kaçıyor. ki pda'in sonunda karısı için, eğer kim okuyorsa bu yazıyı bilsin ki "fuck maggie" gibi bir ifade vardı, haha. mühendisin tekinin oluşan yaratığa kaynanasının ismi olan "samantha" ismini koyması da komik bir detaydı bence.

    * pda'lar iyidir hoştur ama pek çok kere de üşenip bunları okumamak için sık sık oyundan çıkıp ara vermişliğim var, yalan değil valla. pda'leri okumadan oyunda ilerlememek gibi bir kuralım olduğundan böyle bir durum oldu bende maalesef. yani oyunun ilerisini deli gibi merak ediyorum, ilerleyebilirim istesem ama orada bir pda var, okumadan olmaz bro.
    ara edit: torrent'ten bonus content'i indirdim, tam 72 sayfa pda metni var. çok büyük emek gerçekten.

    * genel olarak yabancılar da, john'un eşinin denek olarak seçildiğini okuduğunda daha güçlü bir duygusal ifade vermesini beklemiş. katılıyorum buna. gelen istekler üzerine geliştiriciler sonraki patch'lerde bu hissiyatı minik de olsa arttırmışlar.

    * john için ciddi ciddi hybrid'ti diye teoriler var. oyun sonunda acayip derecede hızlı iyileşmesi, diğer hybridler'in ona saldırmaması, cerrahi işlemin banamısın dememesi vb.. gibi. cerrahi işlem sırasında içeri giren yaratığın john'u değil de yerdeki cesedi yemesi durumu da var. geliştiriciler şöyle diyor: içerideki ceset kokusu, hareketsiz duran john'un kokusunun algılanmasının önüne geçti ve bu sayede yaratık john'u farkedemedi.

    * kızın öldüğü sahnede, kızın saç renginin farklı olması da gözden kaçmamış. bu sahnedeki kızın hologram olabileceğiyle ilgili düşünceler var.

    * ben utanmasam john'un dr. malan tarafından bir deneye tutulduğunu ve ailesi ile ilgili hatırladığı anılarının da kasten bilincine yerleştirildiğini(blade runner ve westworld'deki gibi) iddia edeceğim. yani john aslında bir hybrid ve denek, dr. malan da en güçlü ve hayatta kalabilecek olanın peşinde. elde kalan tarafları var bu teorinin maalesef, haha.

    * geliştiriciler, stasis evreninde klonlamanın henüz efektif sonuçlar vermediğini açıkladılar. neden bu açıklamayı gerek gördüler? çünkü, oyunun sonundaki ellen'in aslında bir klon olduğu ve gerçek ellen'ın gemide çoktan öldüğünü savunan fikirler vardı. klonlama olayı yokmuş yani anlayacağımız.

    --- spoiler ---

    neyse efendim, öyledir böyledir derken ben oyundan gayet tatmin olarak ayrıldım. akabinde de zaten hemen cayne'i kurdum. cayne'in türkçe olması da ayrı bir avantaj. sözün özü, son zamanların en iyi bilim kurgu temalı point and click adventure oyunlarından biri olan stasis'i oynayın, oynattırın derim.

    https://store.steampowered.com/app/380150/stasis/

    puan (9/10)

    bonus: diğer point and click adventure oyunları incelemelerim için: (bkz: #114460058)
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap