4 entry daha
  • hirevî hazretlerinin "menâzil-üs sâyirîn" kitabında ve şerhinde şöyle yazar:

    tecrübe ile anladım ki, marifet sahibi olanların feraseti, allahü ehli olabilecek kimselerle olamayacak kimseleri ayırt etmektir. allahü teâlâyı zikredenlerin ve cem’ makamına kavuşanların yaradılışlarındaki potansiyeli tespit etmektir.

    marifet sahiplerinin feraseti budur. açlıkla ve insanlardan uzak durarak çile odasında yalnız yaşamakla nefslerini saflaştıran ama hak teâlâya yaklaşmayı başaramayanların ferasetleri ise cisimleri ve maddeyi keşfetmek; mahlukatın gaybını(bilinmeyen yönlerini) haber vermektir.

    bunlar yalnız mahlukattan haber verirler; haktan haber veremezler. çünkü hak teâlâ ile aralarında perde vardır. marifet sahipleri ise allahü teâlâdan kendilerine gelen marifetlere kavuşurlar. hep allahü teâlâdan haber verirler.

    insanların ekserisi allahü teâlâdan uzak olduklarından ve hep dünyayı düşündükleri için, maddeyi keşfedenlere, mahlûklardan bilmediklerini haber verenlere değer verirler. onları büyük bilirler. onları evliyâ ve allahü teâlânın seçilmiş kulları sanırlar. hakikatten haber verenlere dönüp bakmazlar. bunların allahü teâlâdan bildirdiklerine inanmazlar. "bunlar evliyâ olsalardı, bizim hallerimizden ve mahlukatın hallerinden haber verirlerdi. mahlukatın hallerini bilemeyen kimse, bundan daha yüksek olan şeyleri nasıl bilebilir?" derler.

    bu bozuk kıyasları ile evliyayı inkar ederler, doğru sözü görmezler ve işitmezler. böylece allahü teâlânın o büyükleri cahillerin gözünden korumuş olduğunu, onları kendisine ayırmış olduğunu, onları kendisinden başkaları ile meşgul olmaya bırakmadığını idrak edemezler.

    bunlar mahlukata ve maddeye saplanıp kalsalardı, hak teâlâ ile yakın olmaya uygun olmazlardı. böyle hak adamlarından birinin maddeye az bir nazarla, başkalarının anlayamadığı şeyleri keskin ferasetleri ile anladıklarını biz çok gördük. bunların feraseti hak teâlâdan olan ve onun yakınlığından doğan bir ferasettir. nefslerini saflaştıranların mahlukata ve maddeye olan feraseti(görüş gücü), hak teâlâyı ve ona yakın olanları göremez. bu kıt görüş gücü, kimi müslümanlarda olabileceği gibi, hristiyanlarda, yahudilerde ve başka din mensuplarında da bulunabilir. çünkü maddeyi keşf ve görüş gücüne allah değer vermez; şartları yerine getiren herkese ayırt etmeden verir.

    (293. mektuptan, mektubat-ı rabbani)
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap