• umut özkırımlı, pınar dinçin kendisine yönelettiği iddialardan sonra, belgelerle 06/08/2020 tarihli belgeler ve avukatı aracılığıyla avukat aracılığı ile beyan 05/08/2020 tarihli iki tane ayan beyan açıklama yapmış.

    ilgili beyanlar şu şekilde;

    ı. basına ve kamuoyuna — belgeler

    konuyla ilgili olanların hatırlayacağı gibi, 5 haziran 2020 tarihinde, yani ismim sosyal medyaya sızdırıldıktan 4 gün sonra bir kamuoyu açıklaması yapmış, iddiaların doğru olmadığını belirtmiş, tüm suçlamaları reddetmiştim. açıklamamda yazdıklarımın somut delillere ve belgelere dayalı olduğunu, bu delillere dayanarak isveç’te hukuki süreç başlatıldığını, gerekirse türkiye’de de yargı yoluna başvurulacağını vurgulamıştım.

    maalesef isveç’teki hukuki sürecin başlaması beklenmemiş, sosyal medya aracılığıyla karalama kampanyası sürdürülmüş, kişilik haklarım ve onurum ayaklar altına alınmıştır. bu süre zarfında ismim kadınlara şiddet uygulayan erke-kler ile yan yana anılmış, hatta toplumda haklı olarak infial yaratan vahşi bir cinayetin kurbanıyla isim benzerliğinden yola çıkılarak benim de potansiyel bir katil olduğum iddiasında bulunulmuştur. söz konusu kişi ve kişiler, sosyal medya platformlarında açıklamamı (ya da konuyu tüm ayrıntılarıyla bilen, birlikte kitap yazdığım julie wark’un twit serisini) beğenenleri “fişlemiş”, bu kişileri de hedef almış, arkadaşlarıma kamuya açık ya da özel mesajlarla baskı yaparak benimle olan arkadaşlıklarını bitirmelerini “talep etmişlerdir”.

    bu koşullar altında türkiye’de de yasal süreç başlatmak kaçınılmaz hale gelmiştir. dün (5 ağustos 2020) kişilik haklarıma saldırı niteliği taşıyan “fetöcü, tacizci umut özkırımlı” nitelemesini içeren haber ve paylaşımları nedeniyle www.haber7.com uzantılı internet sitesine 1,00 tl tutarında sembolik tazminat davası açılmıştır. bu vesile ile avukatım sayın suzan türkarslan tarafından “basına ve kamuoyuna” yönelik bir açıklama yayınlanmıştır. bu açıklamada dile getirilen bazı hususlara dair belgeleri paylaşmak da aynı şekilde bir zorunluluk haline gelmiştir. aşağıda paylaşılan belgelerin tümü farklı tarihlerde lund üniversitesi ve isveç’teki yetkili makamlara da sunulmuştur. dolayısıyla “özel belge/bilgi” niteliği taşımamaktadır. isteyen herkes “bilgi edinme hakkı kanunu” çerçevesinde ilgili makamlara başvurarak bu belgeleri edinebilir.

    1

    isveç’te hakkımda başlatılmış herhangi bir soruşturma ve kovuşturma yoktur. iddia sahibi 29 mayıs 2020’de polise taciz şikayetinde bulunmuş, bu şikayet iki gün sonra, 1 haziran 2020 tarihinde “suç tanımlamasını gerektiren sebepleri” içermediği gerekçesiyle ön soruşturma aşamasında kapatılmıştır. iddia sahibi 12 haziran tarihinde polise ek belge sunmuş, bu belgeler kapatılan dosyaya eklenmiş, yeni bir ön soruşturma başlatılmamıştır. dolayısıyla iddia sahibinin avukatları tarafından yapılan açıklamada geçen “son olarak müvekkil 15 haziran 2020 tarihinde üçüncü kez polise başvurmuş, şikayetçi olduğu dosya savcılık makamına intikal etmiş olup, savcılık soruşturması başlamış ve hala sürmektedir” ifadesi tamamıyla gerçek dışıdır. 10 temmuz 2020 tarihinde isveç’ten alınan polis raporunun yeminli tercümesi aşağıdadır.

    görsel

    görsel

    2

    iddia sahibi kendisini aralık 2017’den bu yana, yani 2,5 senedir taciz ettiğimi ifade etmektedir. kendisiyle son messenger yazışmam 3 mart 2018 tarihlidir. son iletişim kurduğum tarih ise 6 mart 2018 tarihli email’dir. aşağıda görülebileceği gibi, iletişimi sona erdirme talebi benden gelmiştir.

    görsel

    3

    iddia sahibinin soruşturma sırasında “ısrarlı takip” iddiasıyla üniversiteye sunduğu yazışmalar kasım-aralık 2017 tarihlidir. oysa karşılıklı iletişim, yukarıda da belirtildiği gibi, 6 mart 2018 tarihine kadar sürmüştür. örneğin 14–15–16 şubat 2018 tarihli aşağıdaki yazışmalar “ısrarlı takip” ile suçlandığım kasım-aralık 2017 tarihinden 1,5 ay sonrasına aittir. üniversiteye şikayet ise 22 mart 2018 tarihinde yapılmıştır.

    görsel

    4

    iddia sahibi çeşitli platformlarda marie curie projesinin fikrinin kendisine ait olduğunu iddia etmektedir. ancak aşağıda da görülebileceği gibi, 6 mart 2018 tarihli son email’den bir gün sonra, 7 mart 2018’de, tarafıma ortak bir arkadaşımız aracılığıyla aşağıdaki mesaj iletilmiştir. oğlumu barselona’ya tedaviye götürmek üzere olduğum için “ailemin ısrarı üzerine” projeden çekildim ve yeni danışman atama sürecinde üniversiteye yardımcı oldum. tüm bu süreç tamamlandıktan, projenin geleceği sağlama alındıktan sonra 22 mart’ta taciz şikayetinde bulunulmuştur.

    görsel

    5

    marie curie proje yetkilileriyle yaptığım son yazışmalar projenin ilk danışmanın ben olduğumu kanıtlamaktadır. bu yazışmalar dinç ve lund üniversitesi yetkililerinin de kopyalandığı özel bir platformdan yapılmıştır. gizlilik içermemektedir.

    görsel

    6

    proje fikrinin bana ait olduğu bizzat iddia sahibi tarafından da defalarca dile getirilmiştir. bunlardan lund üniversitesi’ne de sunulan bazıları aşağıdadır. proje ile ilişkim 7 mart 2018 tarihinde kesilmiştir. bu tarihten sonra düzenlenen akademik aktiviteler, yapılan yayınlar, vs. ile hiçbir bilgim ya da bağım yoktur.

    görsel

    ıı. basına ve kamuoyuna

    müvekkil umut özkırımlı hakkında dolaşıma sokulan taciz iddiaları ve toplumda infial yaratan kadına yönelik şiddet hadiselerinde müvekkilin isminin failler arasında zikredilmesi karşısında; somut hukuki durumu ve maddi gerçekleri tüm açıklığıyla kamuoyu ile paylaşma zarureti doğmuştur. müvekkilin ismi şiddet uygulayan erkekler ile yan yana koyulmuş, kadın cinayetlerinin failleri ile dahi birlikte anılabilmiştir. bütün bu gerçek dışı iddialar ile yaratılan linç ortamı, müvekkilin kişilik haklarına saldırı olduğu kadar, gerçekten tacize uğrayan, şiddet gören, öldürülen bütün mağdur kadınlar bakımından da çok büyük bir haksızlıktır.

    müvekkilin de daha önce görev yapmakta olduğu lund üniversitesi ortadoğu çalışmaları merkezi’nde doktora sonrası araştırmacı olarak çalışan pınar dinç, 1 haziran 2020 tarihinde attığı bir dizi twitle 2,5 sene boyunca müvekkilin ısrarlı takibi ve tacizine maruz kaldığını beyan etmiştir. dinç, aralık 2017’de başlayan tacizi mart 2018’de üniversiteye şikayet ettiğini, buna rağmen müvekkilin mayıs 2020’ye kadar ısrarlı takibine devam ettiğini ifade etmiştir. oysa pınar dinç tarafından müvekkil aleyhine yapılan şikayet isveç adli makamlarınca suç oluşmadığından bahisle reddedilmiştir. isveç gibi kadına yönelik şiddetle mücadele ve cinsiyet eşitliği konusunda son derece hassas kriterleri olan bir ülkede, gerçek bir taciz iddiasının reddedilebilmesi mümkün değildir ama pınar dinç’in şikayeti reddedilmiştir çünkü iddialar gerçeğe aykırıdır. müvekkil hakkında yalan beyanlarla yürütülen bu iftira ve karalama kampanyası nedeniyle isveç’te yargı yoluna başvurulmuştur.

    hiçbir hukuki dayanak bulunmadığı ve hiçbir maddi olguya dayanmadığı halde, gazete haberlerinde müvekkil hakkında “fetöcü sapık akademisyen”, “tacizci gezici umut özkırımlı” gibi son derece ağır ifadeler kullanılarak müvekkilin kişilik hakları, onuru ve haysiyeti çiğnenmiştir. söz konusu yayın organları aleyhine de tarafımızca yargıya başvurulmuştur. müvekkil olaydan sonra bir açıklama yayınlayarak hakkındaki ısrarlı takip ve taciz iddialarının doğru olmadığını, gerçeklerin kamuoyuna aktarıldığı gibi olmadığını iddia ettiği halde, müvekkile karşı yürütülen bu kampanya sürdürülmüş, masumiyet karinesi de dahil hiçbir hukuki veya ahlaki sınır tanımaksızın sürdürülen bu yargısız infazda ısrar edilmiştir.

    “kadının beyanı esastır” ilkesinin, kadınlara yönelik her türlü şiddet ile mücadelede istisnasız uygulanması gerektiği hususu tartışmasızdır. ancak kadının beyanı; hayatın olağan akışına ve maddi gerçeğe uygun, samimi, tutarlı ve istikrarlı olmalı, mağdur ile bir husumetten kaynaklanmamalı, sanık tarafından çürütülememiş olmalıdır. yani kadının beyanının esas olması, asla aksinin iddia edilemeyeceği, suçlanan kişinin kendisini savunamayacağı, varsa tutarsızlıkların asla sorgulanamayacağı anlamına gelmez.

    pınar dinç’in taciz iddiası samimi ve maddi gerçeğe uygun bir iddia değildir.

    dinç taciz iddiasında bulunurken müvekkil ile olan iş ilişkisinden ve öncesindeki kişisel ilişkiden hiçbir şekilde bahsetmemiş, ilişkiyi inkar etmiş, hiçbir yakınlığı olmadığı halde müvekkilin onu ısrarla takip ettiği, olayın bir “akademide taciz” vakası olduğu gibi bir algı oluşturmuştur. taraflar arasında bir ilişki veya tanışıklık olması elbette tacize mani değildir ama iddianın tutarlılığı açısından önemlidir. çünkü iddia, fiziksel, psikolojik şiddet veya cinsel saldırı değildir; iddia “ısrarlı takiptir.” ısrarlı takip de bir taciz eylemi olarak, kişinin rızası olmadığı halde karşı tarafın iletişim kurmaya zorlaması, kişiyi izlemekte, hayatına dahil olmaya çalışmakta ısrar etmesidir. o halde ısrarlı takibin oluşabilmesi için, iki kişi arasındaki rızai görüşmenin ne zaman sonlandığı önemlidir. oysa somut olayda taraflar arasındaki olağan ve karşılıklı iletişim şikayetin yapıldığı mart 2018’e kadar devam etmiştir. yani ısrarlı takip yoktur, iki taraflı bir iletişim vardır. bütün bunlar iletişim kayıtları ile kesin olarak ispatlanabilecek durumdadır.

    pınar dinç’in taciz iddiası tutarlı değildir.

    dinç tacizin aralık 2017’de başladığını ve 2,5 yıldır devam ettiğini iddia etmektedir. oysa üniversiteye sunduğu şikayet ekinde “tacizin kanıtı olarak” müvekkil ile kasım ve aralık 2017’de özel ilişki arkadaşlığa ve iş arkadaşlığına evrilirken yapılan yazışmalarını sunmuştur. oysa ki taraflar arasında daha sonraki tarihlerde, 2018 yılı ocak ve şubat ayında yapılan başka yazışmalar da mevcuttur. bütün yazışmalar karşılıklı ve olağan bir iletişim içermektedir, hiçbir zorlama, ısrar yoktur. taciz yaşandığı iddia edilen zaman aralığı içinde örneğin pınar dinç müvekkili evine yemeğe davet ederek annesiyle tanıştırmış, banka işleriyle ilgili yardım istemiş, taraflar karşılıklı bir iletişim içinde olmaya, gerek işle ilgili gerek günlük hayat ile ilgili konularda iki normal arkadaş olarak yardımlaşmaya devam etmiştir.

    ısrarlı takip iddiası olan kişi ile devam eden sorunsuz bir iletişiminizin olması hayatın olağan akışına ve ısrarlı takip kavramının tanımına aykırıdır. zira ısrarlı takip sizin görüşmeyi reddettiğiniz kişinin, rızanıza rağmen hayatınızı takip etmekte, çeşitli yollarla görüşmeyi sürdürmekte ısrar etmesidir. müvekkil son olarak 06.03.2018 tarihinde yazdığı mailin ardından bir daha hiçbir şekilde pınar dinç ile iletişime geçmemiştir. oysa dinç 2,5 yıldır taciz edildiğini iddia etmektedir. nasıl ve ne şekilde olduğu ise belli değildir. kanıt olarak sunulan şey yanlışlıkla giden bir kitap sipariş epostası ve iki avukat yazısıdır. hak arama yollarına başvurulacağına dair avukat yazısı göndermenin “taciz” kapsamında değerlendirilmesi gerçekten hayret uyandırıcıdır. iddiaların gündeme geldiği tarihten bu zamana kadar pınar dinç taciz eyleminin nasıl meydana geldiğine dair tek bir somut bilgi veya kanıt sunamamıştır. buna rağmen gerek sosyal medyada, gerek pınar dinç’in avukatları tarafından yapılan kamuoyu açıklamasında müvekkilin dinç’i 2,5 yıldır takip ettiği yasal olarak kanıtlanmış bir olgu olarak yansıtılmaktadır.

    pınar dinç’in taciz iddiası istikrarlı değildir.

    önce cinsel tacize uğradığını beyan etmiştir, müvekkil arada ilişki olduğunu beyan ettikten sonra bu defa ısrarlı takip mağduru olduğunu iddia etmiştir. müvekkilin ilişki bittikten sonra ısrarlı takipte bulunmadığı, dostluk ve iş arkadaşlığı çerçevesinde iletişimin sürdüğü, pınar dinç’in de kendi isteği ile görüşmeye, kendi özel işleri ilgili taleplerde bulunmaya devam ettiği deliller ile sabittir. dinç kendisine neden şikayetçi olmadığını soranlara zaten amacına ulaştığını, zira müvekkilin üniversiteden kovulduğunu yazmıştır, oysa — müvekkil tarafından kabul edilmeyen, bu konuda yasal yazışmalar mevcuttur — bir inceleme raporu dışında müvekkil aleyhine taciz, ısrarlı takip ya da başka bir suçlama ile açılmış hiçbir soruşturma ve kovuşturma yoktur. müvekkil işinden taciz nedeniyle kovularak değil, oğlunun ölümünün ardından istifa ederek ayrılmıştır, bu husus da lund üniversitesi sosyal bilimler fakültesi dekanının iddialar dile getirildikten sonra yazdığı 10 haziran 2020 tarihli açıklama mektubu ile sabittir. buna rağmen dinç ve çevresi tarafından bilinçli olarak müvekkil hakkında “yargılanmış” ve “mahkum edilmiş” intibası yaratılmıştır.

    oysa ki pınar dinç, kamuoyunca neden yasal şikayette bulunmadığı sorgulanmaya başladığı için olsa gerek, 29 mayıs 2020 tarihinde isveç kolluk makamlarına müvekkil hakkında bir kez daha şikayette bulunarak 1 aralık 2017–29 mayıs 2020 tarihleri arasında müvekkil tarafından tacize uğradığını iddia etmiştir, işbu şikayet isveç makamlarınca 1 haziran 2020 tarihinde “suç oluşmadığı” gerekçesiyle reddedilmiştir. bu karar isveç polis raporu ile sabittir. dolayısıyla pınar dinç’in avukatları tarafından yapılan açıklamada atıfta bulunulan “son olarak müvekkil 15 haziran 2020 tarihinde üçüncü kez polise başvurmuş, şikayetçi olduğu dosya savcılık makamına intikal etmiş olup, savcılık soruşturması başlamış ve hala sürmektedir” ifadesi tamamen gerçek dışıdır. 15 haziran tarihli bir polis başvurusu yoktur. olmayan bir başvurunun savcılığa intikal etmesi, bu konuda bir soruşturma başlatılmış olması da haliyle mümkün değildir. dinç’in son başvurusu 12 haziran tarihlidir; bu başvuruda sunduğu ek belgeler 29 mayıs 2020’de yapılan ve 1 haziran 2020’de reddedilen başvuru dosyasına eklenmiştir. tüm bu bilgiler raporu değerlendiren lund polis şefi jacob linton tarafından 10 temmuz 2020 tarihinde bizzat doğrulanmıştır.

    öte yandan vurgulamak gerekir ki müvekkil 2018 yılı ağustos ayından bu yana isveç’te dahi yaşamamaktadır, dolayısıyla kilometrelerce ötede yaşayan pınar dinç’i nasıl taciz edebildiği sorusunun bir cevabı olması gerekir. zira pınar dinç’in ısrarlı takip iddiası ispatı mümkün bir iddiadır. fiziksel taciz veya psikolojik şiddet gibi ispatında güçlük çekilecek bir durum değildir. taraflar arasındaki ilişki kasım 2017 sıralarında bitmiştir. üniversiteye taciz şikayeti başvurusu 22 mart 2018 tarihinde yapılmıştır. müvekkile isnat edilen “ısrarlı takip suretiyle taciz eyleminin” başlamış olabileceği zaman aralığı kasım 2017–22 mart 2018 tarihleri arasındadır. pınar dinç iddiasını destekleyen hiçbir kanıt sunmamıştır. oysa ki e-mail, mesaj, yazışma gibi pek çok delil ile ısrarlı takip iddiasını ispatlayabilmesi mümkündür.

    kadının beyanının esas olabilmesi kriterlerinden biri de taraflar arasında bir husumet veya menfaat çatışması olmamasıdır. pınar dinç’in müvekkilin danışmanı olduğu proje ile çok önemli bir burs aldığı ve bu açıklandıktan sonra da müvekkili bu projeden çekilmeye zorladığı, aksi takdirde taciz şikayetinde bulunacağını söylediği deliller ile sabittir. pınar dinç taciz iddiaları gündeme geldikten sonra projenin tamamen kendisine ait olduğu konusunda ısrarcı olmuştur, oysa müvekkilin başvurucular arasında olduğu avrupa konseyi ile yapılan resmi yazışmalar ile sabittir. ayrıca dinç’in müvekkilin proje fikrinin sahibi olduğunu bizzat kendisinin ifade ettiği özel yazışmalar da mevcuttur ve bu yazışmalar mahkeme sürecinde ilgili merciler ile paylaşılacaktır. müvekkilin projeden çekildiği, pınar dinç’in ise isveç’deki oturum süresini uzattığı dikkate alındığında, yöneltilen taciz suçlamasının gerekçesi de aydınlığa kavuşmaktadır.

    müvekkilin tüm iddiaları somut delillere dayalıdır, belgelidir; bütün bunların aksinin pınar dinç tarafından ispatı gerekir, zira müvekkilin onu “2,5 yıldır nasıl taciz ettiğine dair” hiçbir açıklama ya da belge sunmayan, sosyal medyada bu iddiaları gündemde tutmak sureti ile bir karalama kampanyası sürdürmeyi tercih eden pınar dinç’tir. üniversite tarafından yapılan inceleme ve düzenlenen rapor müvekkilin çocuğunun hastalık dönemine denk gelmiş olmakla birlikte bu bir disiplin soruşturması değildir ve müvekkil üniversite tarafından bu şikayet nedeniyle “uyarılmıştır”. nitekim bu inceleme pınar dinç tarafından ombudsmana taşınmış, ombudsmanlık da üniversitenin raporunda eksiklik bulmamıştır. belirtmek gerekir ki ombudsmana şikayet edilen müvekkil değil, lund üniversitesidir. üniversitenin inceleme sürecinin gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini inceleyen ombudsman aşamasından da müvekkilin haberi bile olmamıştır. sonuç olarak müvekkil ısrarlı takip ya da başkaca bir yolla pınar dinç’i taciz etmemiştir, buna ilişkin tüm kanıtları sunmaya hazırdır. yargılama aşamasında müvekkilin masumiyeti sabit hale gelecektir.

    kadınların sistematik olarak tacize ve şiddete uğraması gerçeği, her münferit olayda maddi gerçek araştırılmaksızın iddianın doğru olduğu kesin hükmüne varma olanağı vermez. insanların şahsiyetinin ve onurunun sosyal medya kampanyaları ile hedef alınarak çiğnenmesi, mesleki kariyerine zarar verilmesi de açıkça hak ihlalidir. ancak hepsinden daha önemlisi kadınların öldürüldüğü, yoğun bir şekilde fiziksel ve psikolojik şiddete, tacize uğradığı bir ortamda, gerçek mağdurların değil, kadına yönelik şiddet kadar önemli bir meseleyi toplumdaki hassasiyetten faydalanarak kendi bireysel çıkarları için istismar edenlerin gündemde yer alması en başta kadınlara ve kadın mücadelesine zarar verecek niteliktedir.

    umut özkırımlı
    vekili
    av. suzan türkarslan
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap