7 entry daha
  • hayalgücü genis olan insan. sitesinden,

    "“sonra bir zuhurat hasıl oldu ve namaz kıldığımız yerden gökyüzünün kabe’si olan beyt-ül ma’mur’a merdivenle tırmandığımı gördüm. her adım bir makam idi ve her makamda kalbime daha önce hiç bilmediğim ve duymadığım bilgiler geliyordu. beyt-ül ma’mur’a varıncaya kadar kelimeler ve cümleler muhteşem bir şekilde bir araya geliyor ve yükseldiğim her makamda kalbime veriliyordu. orada, peygamber efendimizin imam olduğu, namaza durmuş 124 000 peygamberi gördüm. onların arkasında safa durmuş peygamberimizin 124 000 sahabesini gördüm. onların da arkasında, nakşibendi tarikatının 7007 evliyasını gördüm. sonra diğer tarikatların
    124 000 evliyasını saflar halinde namaza durmuş olarak gördüm.

    “hazreti ebu bekir’in hemen sağ yanında iki kişilik boş yer kalmıştı. büyük şeyh efendi, o boş yere gitti, beni de oraya çekti ve sabah namazını beraber kıldık. bu namazın tatlılığını daha önce hiç yaşamamıştım. peygamber efendimiz namazı kıldırırken kıratının güzelliği tarif edilemezdi. hiç bir kelime tarif edemezdi çünkü bu ilahi bir şeydi. namaz bitince zuhurat da sona erdi ve şeyhim benden sabah namazı için ezan okumamı istedi.

    “sabah namazını kıldı, ben de arkasında kıldım. dışarıda iki ordunun da bombardımanlarını duyuyordum. beni nakşibendi tarikatına süluk etti ve bana ‘oğlum, bizde müridimizi bir saniyede kendi makamına ulaştıracak kuvvet vardır’ dedi. bunu söyler söylemez gözleriyle kalbime baktı ve gözlerinin rengi sarıdan kırmızıya, sonra beyaza, sonra yeşile ve siyaha döndü. her renge ait bilgi kalbime aktıkça gözlerinin rengi değişiyordu."

    (bkz: hazreti ebu bekir'in yaninda iki kisilik bos yer)

    devam ediyor...

    "sabah namazını kıldı, ben de arkasında kıldım. dışarıda iki ordunun da bombardımanlarını duyuyordum. beni nakşibendi tarikatına süluk etti ve bana ‘oğlum, bizde müridimizi bir saniyede kendi makamına ulaştıracak kuvvet vardır’ dedi. bunu söyler söylemez gözleriyle kalbime baktı ve gözlerinin rengi sarıdan kırmızıya, sonra beyaza, sonra yeşile ve siyaha döndü. her renge ait bilgi kalbime aktıkça gözlerinin rengi değişiyordu.

    “ilk renk sarı idi ve kalp haliyle alakalı idi. insanların günlük hayatlarıyla ilgili gerekli bütün bilgileri kalbime döktü. sonra hazreti ali’den gelen 40 tarikatın ilminden, sır makamından, kalbime verdi ve kendimi bu tarikatlarda üstad olarak buldum. bu bilgileri aktarırken gözleri kırmızı idi. sırrın sırrı denilen üçüncü makam, sadece, hazreti ebu bekir’den gelen nakşibendi tarikatının şeyhlerine izin verilen makamdı. bu makamdan kalbime verirken gözleri beyaz idi. sonra beni gizli manevi bilgilerin olduğu gizli makama çıkardı. o anda gözleri yeşile dönmüştü. daha sonra beni hiç bir şeyin görünmediği en gizli makam olan tam yok olma makamına götürdü. bu arada gözlerinin rengi siyaha dönmüştü. burada beni allah’ın huzuruna çıkardı sonra geri varlığa getirdi."

    seyhimle konustum haberler iyi tadinda aciklamari ve kendince dövizlerinin nereden geldiigini su sekilde anlatiyor,

    "hemen duş alıp iki rekat namaz kıldım ve odamın sadece birkaç metre yanında olan kabrine gittim. oraya varınca, ‘selamün aleyküm, dede’ dedim. hemen mezarından kalkıp yanıma geldiğini gördüm. arkasında nadir taşlarla süslü bir büyük taht vardı. bana ‘benimle gel ve tahta otur’ dedi.

    “dede torun gibi tahta oturduk. bana gülümsüyor ve şöyle diyordu: ‘senden memnunum. senin şeyhin abdullah el faiz ed-dağıstani’nin nakşibendi tarikatında yeri çok yüksektir. ben senin büyük dedenim, gavs-ul azam olarak taşıdığım gücü doğrudan kendimden sana aktarıyorum ve seni kadiri tarikatına süluk ediyorum."

    "şeyh nazım halvetini bitirip ayrılacağı vakit vedalaşmak için abdül kadir geylani hazretlerinin türbesine uğradı. hazret, etten ve kemikten görünüp şöyle dedi: ‘oğlum, nakşibendi tarikatında eriştiğin makamlardan çok mutluyum. kadiri tarikatında bana olan biyatını yeniliyorum. ziyaretin için sana bir hediye vereceğim.’ şeyh nazım’a sarıldı ve ona on madeni para verdi. bu paralar, şimdiki zamanın değil, geylani hazretlerinin kendi zamanının paraları idi. bugüne kadar şeyh nazım bu paraları muhafaza etmiştir.

    (bkz: yersen)

    kaynak: www.naksibendi.net
141 entry daha
hesabın var mı? giriş yap