4 entry daha
  • insanların etraftaki nesnelerin "şekillerini" ve "yerlerini" algılamaları farklı beyin bölgeleri tarafından yürütüldüğü için son zamanlarda altbaşlıklara bölünüp incelenen konudur bu genellikle. doğrudan bir örnekle açıklayacak olursak: yemekhanede elimizde yemekle yer ararken insanların yüzlerini tanımayız, görürüz ama algılamayız, bozulanlar da olur.. diğer yandan elimizde yemekle birilerini arıyorsak, o arada "bulamazsam bari oturacak yer arayayım" işlemini yapmak için tanıdık yüz aramayı bırakıp yer aramak gerekiyor, ikisi bir arada yapılabilirdi oysa ki. bazı hayvanlar, mesela kuşlar bu konuda insanlardan üstün olmakla birlikte onlar da aynı şeyi yapıyor: önce yakalayacakları nesneyi hedefliyor sonra ona doğru uçuyorlar. dur bakayım bir uçayım da birini görürsem atlarım biçiminde davranmıyorlar. son bir örnek de çocukların gelişiminden verilebilir: çocuklar önce nesnelerin şekillerini ifade etmeyi öğreniyor, mekan algısı, daha doğrusu nesnelerin yerlerini dille ifade etme olayı sonraki aşamalarda geliyor..

    bu ayrımın bir yansıması da dilde görülebilir. birçok dilde nesnelerin şekilsel özelliklerini tanımlamak için bin-onbin arasında terim varken nesnelerin yerlerini ifade eden terim sayısı yüz civarında oluyor ve terimlerin hepsi eksene bağımlı kullanılıyor. tabii denebilir ki aslında biz algılıyoruz ama dil üreten nöronlar engelliyor bu algıyı ifade etmemizi. bir de denebilir ki dilin bu eksikliği mekansal algının eksikliğinden kaynaklanmakta. artık hangisini seçerseniz.. şimdilik ikincisi nörolojik olarak destekleniyormuş.

    neyse uzatmayalım, nesnelerin şekillerinin ve yerlerinin algısı konusunda böyle bir ayrım vardır özetle..
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap