6 entry daha
  • yanlış anlaşılmaya müsait bir konu olduğundan, belki de kamu tercihi teorisinin ne olduğunu açıklamanın en efektif yolu öncelikle onun ne olmadığını ortaya koymaktan geçecektir.

    yaygın kanının aksine kamu tercihi teorisi, iktisat teorisi değil siyaset teorisidir ve kamu tercihi teorisyeni ve liberal iktisatçı aynı şey değildir. kamu tercihi teorisinin böyle bir algı yaratmasının temel nedeni devlet müdahalesini piyasalardaki başarısızlığın remedisi olarak görme kolaycılığını reddedip alternatif bir perspektif sunmasıdır. bu bakış açısı mevzuyu yüzeysel olarak değerlendirenlerde ortada devlet faaliyetini küçültme ereği olduğu illüzyonunu yaratmaktadır.

    konvansiyonel teorilerin en önemli mantık hataları devlet faaliyetlerinin kamu yararına kurgulanacağı ve homo sapiensin homo economicus olduğu gibi postülalardır. demokratik sistemler de temelde aynı postülalar üzerinde inşa edilmiştir.

    oysa insanlar gerçekten konvansiyonel teorilerin iddia ettiği gibi homo economicus olsalardı ve devlet faaliyetleri de kamu yararına kurgulansaydı, her gün televizyonlarda devlet müdahalesi vs. serbest piyasa ikilemlerinin tartışılmasına gerek dahi olmazdı. herkes hangi ekonomik ve politik seçimin uzun vadede kendisi ve toplum için optimal olacağını bileceğinden bütün ekonomik ve politik faaliyetler positive-sum game olarak tanımlanırdı.

    günümüz demokratik sistemlerinde ortaya çıkan tablolar ortada ciddi bir sistematik sorunun olduğunu ele vermektedir ve james m. buchanan boşuna nobel ödülü almamıştır.

    ünlü iktisatçılara bakıldığında da çoğunun eserlerini siyaset teorisiyle iç içe yazmış oldukları görülür. incelenen ister robert nozick'in minarşist devlet kurgusu olsun, ister ludwig wittgenstein'ın "sıkıcı kuzeni"nin** (#105496399) en meşhur eserleri olsun: iktisatçı olarak anılan bu düşünürlerin aslında problemleri salt iktisadi değil sistematik olarak ele alan politik düşünürler oldukları görülecektir. bugün ekonomik spektrumda liberal kanatta yer alanların uğrak noktası olan mises institute'a adını veren mises'ın da bureaucracy adlı eseri okunduğunda mises'ı ekonomist değil politik düşünür olarak tanımlamanın neden doğru olduğu anlaşılacaktır.

    sık sık birbirine karıştırılan liberal iktisatçılar ve kamu tercihi teorisyenleri arasındaki fark ise, liberal iktisatçıların devlet müdahalesini eleştirip serbest piyasa faaliyetlerini güçlendirmek gibi bir ereği varken kamu tercihi teorisyenlerinin "olması gereken" değil "olan" ile ilgilenmesidir.

    demokrasinin tek bir formu olmadığından; seçmenlerin, politikacıların, lobilerin seçimlerini veya davranışlarını hangi ilkelerde temellendirdikleri değerlendirilirken göz önünde bulundurulması gereken etkin faktörlerden biri de uygulanan demokratik seçim sistemi olabilir. önceki bir entry'mde condorcet'den (bkz: marquis de condorcet/@highpriestess) yüzeysel olarak söz etmiştim. bazen sistem insanları kendileri için optimal olanı seçmeye değil ehven-i şere razı gelmeye zorlar.

    insanların quid pro quo ilkesine göre hareket edip etmedikleri değerlendirilirken, seçim sistemi gibi reel eğilimlerin maskelenmesine sebebiyet verebilecek olan unsurlar da yapılan analizlerde dikkate alınması faydalı olacak unsurlardır.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap