490 entry daha
  • hikâyelerini böylesi geciktirimlerle, kinayelerle kurduğu için dostoyevski, rusya'da okul çağındaki kızlar ve erkekler tarafından hevesle okunurdu; tıpkı james fenimore cooper, victor hugo ve ivan turgenyev gibi. suç ve ceza'yı ilk kez kırk beş yıl önce okumuş, güçlü ve heyecan verici bir kitap olduğunu düşünmüştüm; o sırada on iki yaşımda olmalıyım. on dokuz yaşımdayken, rusya'nın korkunç iç savaş yıllarında kitabı tekrar okuduğumda ise, kabak tadı veren, berbat şekilde duygusal ve kötü yazılmış bir kitap olduğunu düşündüm. yirmi sekiz yaşımda, kendi kitaplarımın birinde dostoyevski'yi tartışırken, bir kez daha okudum suç ve ceza'yı. amerikan üniversitelerinde onun hakkında konuşmaya hazırlanırken, bir kez daha. kitaptaki sıkıntının ne olduğunu, ancak yakın zaman önce anlayabildim.

    fikrimce koca yapının etik ve estetik olarak tamamen çökmesine yol açan açan kusur, gövdedeki o çatlak, 10. kısım, 4. bölümdedir.* kurtuluşa erme sahnesinin başında katil raskolnikov, sonya aracılığıyla incil'i keşfeder. sonya ona isa ve lazarus’un dirilişi hakkındaki bölümü okumaktadır. buraya kadar sorun yoktur. fakat sonra, dünyaca ünlü edebiyat yapıtlarında eşi benzeri zor bulunacak şu aptalca cümle gelir: "eğri şamdanda çoktan sönmeye yüz tutan mum, bu perişan odada, bu ölümsüz kitabı okumak için çok tuhaf biçimde bir araya gelen bu katille fahişeyi donuk bir biçimde aydınlatıyordu. "katille fahişe" ve "ölümsüz kitap" - ne üçgen ama! bu hayati bir ifade, tipik bir dostoyevski tarzı bulgudur. peki bu ifadede korkunç şekilde yanlış olan nedir? niçin böylesine çiğ ve sanatsallıktan uzaktır?

    bence ne gerçek bir sanatçı ne de gerçek bir ahlakçı - ne iyi bir hıristiyan ne de iyi bir filozof - ne bir şair ne de bir sosyolog - yanlış bir uzsözlülük uğruna, birbirinden tamamen farklı kafalarını kutsal kitap üzerine eğmiş bir katille bir sokak orospusunu yan yana koymamalıdır. hıristiyan tanrısı, ona inanların anladığı şekliyle hıristiyan tanrısı, fahişeleri on dokuz asır önce affetmiştir. katil ise her şeyden önce tıbbi olarak incelenmelidir. bunların ikisi tamamıyla farklı seviyelerdedir. raskolnikov’un insanlık dışı ve budalaca suçu, vücudunu satarak şerefini ayaklar altına alan bir kızın düştüğü kötü durumla uzaktan yakından kıyaslanamaz. ölümsüz kitabı okuyan katille fahişe - ne saçmalık. pis bir katille bu talihsiz kız arasında, hiçbir söylemsel bağlantı yoktur. ortadaki tek bağlantı, gotik romanlarla duygusal romanlar arasındaki basmakalıp bağlantıdır. burada merhamet ve dindarlık hakkındaki bir başyapıt değil, tapon bir edebi hile söz konusudur. ya sanatsal dengenin yokluğuna ne demeli? raskolnikov'un suçu tüm menfur ayrıntılarıyla gösterildiği gibi, bu kahramanlığına dair bir sürü açıklama da yapılır bize. sonya'nın işini icra edişi hiç gösterilmez. vaziyet, bir klişenin göklere çıkarılmasıdır. fahişe daha en baştan suçlu kabul edilir. bense sanatçının, hiçbir şeyi baştan kabullenmeyen kişi olduğunu savunuyorum.

    raskolnikov niçin öldürmüştür? söz konusu dürtü son derece karmaşıktır.

    dostoyevski'nin hayli iyimser şekilde inanmamızı istediği şey, raskolnikov'un bir yandan ailesine, bir yandan da yüksek ideallerine bağlı, özveriye açık, nazik, cömert ve çalışkan bir delikanlı olduğudur; bununla birlikte, tamamen kendi iç dünyasına kapanıp insanlarla hiçbir samimi ilişki kurmayacak denli kendini beğenmiş ve gururludur. bu iyi, cömert ve gururlu delikanlı, keder verici şekilde yoksuldur.

    raskolnikov ihtiyar tefeciyle kız kardeşini niçin öldürmüştür? besbelli, ailesini yoksulluktan kurtarmak, zengin ama gaddar bir adamla evlenmek üzere olan kız kardeşini kollayıp, üniversiteye gitmesine yardımcı olmak için.

    fakat bu cinayeti aynı zamanda, başkalarının koyduğu ahlaki kurallara tahammül eden sıradan biri olmadığını, kendi kanunlarını yapıp muazzam bir ahlaki sorumluluk yükünü omuzlamaya muktedir olduğunu, iyi bir amaç uğruna (ailesine yardım etmek, insanlığa iyiliği dokunacak biri haline gelmesini sağlayacak bir eğitim almak) kötü bir aracı (cinayet), vicdanını bastırarak, kendi iç dengesine ve erdemli yaşamına halel gelmeden kullanabileceğini ispatlamak için işlemişti.

    bu cinayeti işlemesinin bir sebebi de, dostoyevski'nin temel fikirlerinden biriydi; bu fikre göre materyalist fikirlerin yayılması, nihayetinde genç insanlardaki ahlaki standartları yok eder ve belli şartlar talihsiz şekilde bir araya gelerek, esasen iyi kalpli olan bir delikanlıyı kolayca suça itebilirdi. raskolnikov'un yazdığı "makale"deki acayip faşist düşüncelere bakınız: insanlık iki parçadan oluşuyordu -ayaktakımı ve üstün insanlar- ve çoğunluğu oluşturanlar için mevcut ahlaki yasalar geçerliyken, çoğunluğun çok yukarısındaki bir avuç kişi, kendi yasalarını yapma özgürlüğüne sahip olmalıydı. raskolnikov bu doğrultuda önce isaac newton ve diğer büyük mucitlerin, insanlığa buluşlarını sunmak uğruna yüzlerce insanı kurban etmekten çekinmemeleri gerektiğini beyan eder. sonra bu insanlığa faydalı kişileri unutup tamamen farklı bir ideale yoğunlaşır. bütün tutkusu birden napoleon bonaparte üzerinde toplanır; napolyon’da, oracıkta bekleyen kudreti "alıp" kullanacak "cesarete" sahip kişinin tipik niteliklerini görür. hızlı bir dönüşümle, dünyaya faydalı olmayı arzulayan biri olmaktan çıkıp, kudret sahibi olmayı arzulayan bir tiran haline gelir. bu dönüşüm, dostoyevski'nin o acele içinde üstesinden gelemeyeceği kadar ayrıntılı bir psikolojik çözümleme gerektirir.

    yazarın bir diğer temel fikri, işlenen suçun failin içinde bir cehennem oluşturacağı ve kötü insanların bu cehenneme düşmeye yazgılı olduklarıdır. lakin iç dünyada çekilen bu ıstırap, nedense kişiyi kurtuluşa erdirmez. kurtuluşa götüren şey, açık şekilde kabul gören çile, kişinin kendini isteyerek alçaltması, başkalarının önünde küçük düşmesidir - işte bu, ıstırap çeken kişi için günahlarının affı, kurtuluş, yeni bir hayat vs. demektir. raskolnikov'un izleyeceği yol da bu olacaktır ama tekrar cinayet işleyip işlemeyeceğini söylemek mümkün değildir. ve nihayet özgür irade fikri, sadece yapmış olmak adına suç işleme fikri söz konusudur.

    dostoyevski tüm bunları makul kılmayı başarmış mıdır?
    bundan kuşkuluyum.

    şimdi, öncelikle, raskolnikov nevrotiktir; dolayısıyla herhangi bir felsefenin nevrotik birine yapabileceği etki, o felsefeyi gözden düşürmez. dostoyevski şayet raskolnikov’u yanlış yola sapmış ve materyalist fikirleri aşırı bir içtenlikle kabullenerek sonunda cehennem azabına düşmüş, sağlıklı, ağırbaşlı, ciddi bir delikanlı olarak tasarlasaydı, amacına daha fazla hizmet etmiş olurdu. fakat elbette dostoyevski bunun işe yaramayacağını, böyle bir delikanlı raskolnikov'un başını döndüren absürd fikirleri kabul etse bile, sağlıklı bir insan tabiatının taammüden cinayet işleme hali karşısında kaçınılmaz olarak duraksayacağını anlıyordu. dostoyevski'nin suçlu karakterlerinin (karamazov kardeşler'deki smerdyakov, ecinniler'deki fedka, budala'daki rogojin) aklı başında kişiler olmaması tesadüfi değildir.

    konumunun güçsüzlüğünü hisseden dostoyevski, raskolnikov’u cinayetin ayartıcı uçurumuna itmek için, mümkün olan her tür özendiriciyi devreye sokar; o uçurumu raskolnikov'un benimsediği alman felsefelerinin açtığını kabul etmemiz gerekmektedir. sadece raskolnikov'un değil, çok sevdiği annesinin ve kız kardeşinin de çektiği iç karartıcı yoksulluk, yakında kız kardeşinin bulunacağı özveri, cinayet kurbanının apaçık ahlaki düşkünlüğü - tesadüfi gerekçelerin bu bolluğu, dostoyevski’nin fikrini ispatlamakta ne kadar zorlandığını gösterir. pyotr alekseyeviç kropotkin'in şu sözü çok yerindedir: "raskolnikov'un gerisinde, kendisinin yahut onun gibi birinin de aynı eylemi gerçekleştirme olasılığının bulunup bulunmadığına karar vermeye çalışan dostoyevski'nin varlığı hissedilir... fakat yazarlar cinayet işlemez."

    kropotkin'in şu ifadesine de tamamen katılıyorum: "...sorgu yargıcı ve kötülüğün vücut bulmuş hali olan svidrigaylov, romantik uydurmalardan ibarettir." ben daha ileri gidip, listeye sonya'yı da eklerdim. sonya, kendilerinin bir hatası olmaksızın toplumun koyduğu sınırların dışında yaşayan ve toplum tarafından bu yaşam şeklinin olanca utanç ve ıstırabını taşımak zorunda bırakılan eski romantik kadın kahramanların iyi bir ardılıdır. muhterem antoine françois prevost çok daha iyi yazılmış, dolayısıyla çok daha heyecan verici manon lescaut (1731) romanını okurlarına sunduğundan beri, bu kadın kahramanlar edebiyat dünyasında görülmüyordu. dostoyevski'de alçalma, aşağılanma teması daha en başından itibaren bizimledir; bu bakımdan raskolnikov’un kız kardeşi dunya, bulvarda gördüğümüz sarhoş kız ve erdemli fahişe sonya, dostoyevski'nin umarsız karakterler ailesine mensup kız kardeşler gibidir.

    dostoyevski'nin fiziksel çile ve aşağılanmanın namuslu kişiyi geliştireceğine tutkuyla inanmasının kökeninde, kişisel bir trajedi yatıyor olabilir: sibirya'da mahpusken, içindeki özgürlük âşığından, isyankârdan, bireyciden bir şeyler kaybettiğini, en azından hevesinin törpülendiğini hissetmiş olmalıdır; fakat oradan "daha iyi bir adam" olarak döndüğünü inatla savunmuştur.

    kaynak: rus edebiyatı dersleri/vladimir nabokov/iletişim yayınları
285 entry daha
hesabın var mı? giriş yap