• adı gibi 5 parçadan oluşur; işte parçalar;

    "...
    yaşamak istiyorum
    yaşamayı bu soğumuş cehennemde
    ölü bir dost gibi içim titreyerek düşünmek değil sade,
    yaşamayı yaşamak istiyorum.
    ..."

    "...
    bu küfür küfür değil, küflü rüzgar,
    bu silsilesini siktiğimin koridorlarına
    demirli dosyalar gibi sıralanmış kapılardan
    ayaklarımın dibine kadar sokularak
    ve sezdirmeden üflüye üfüre
    parmaklarımın uçlarını kemiren
    bu kılları ağarmış fare
    ne bilir, ne anlar ki çocuklardan haber vere!
    hem verse de ne umurum!
    ben ki müebbet muhabbete mahkûmum,
    çocuklardan haber değil,
    çocukları güneş kokan enselerinden koklaya koklaya öpüp
    ısırmak istiyorum
    ..."

    "...
    bu uzaklardan ürüyen zağarlar ki şehirdir
    üleşemiyorlar zaar gece denen kemiği,
    erken o bed sesli avcı, ezân-ı muhammedî
    önüne katıyor onca yeziti...
    allah ekberdir! allah...!
    lakin inliyor gene uykusunda mahir
    ve hep böyle demeç verircesine sayıklayan şerifoğlu
    o..lığını bilsin, diyor, ben kulluğumu!
    velhasıl:
    bu her gece uykusunda bağırıp çağıran, ağlayan, gülen,
    konuşan, isyan eden, yalvaran, küfreden, diş gıcırdatan
    adem babalar arasında,
    bu damsız damda,
    bu havvasız havada
    “saf şair” olamıyor adam,
    sökmüyor sırf şiirsel yorum.
    hani
    ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum,
    diyor ya nâzım,
    ben de artık şiir düzmek değil, şiiri düzmek istiyorum
    ..."

    "...
    sen değildin görüş günü telörgüden görünen,
    boncuklarla işlediğim suretindi o senin;
    gölgenin güneşe nispeti, leylim...
    hem seni ben, seni görmekle görmüş değilim,
    görmedikçe gözlerinin gördüklerini tekmil:
    sabahları çarşıya giderken, örneğin,
    gece dışarda kalmış, üşümüş, tüyleri ıslak bir kedi gibi
    nasıl ayaklarına sürtünüyor komşu arsadaki yeşil
    ve tam köşeyi dönerken, ıhlamurların orda
    eteklerini beline sokmuş –vallahi –billahi ha! –
    nası’tıpkı esma’nım gibi çamaşır yıkıyor sahi! ..
    görmedikçe gördüğün bu mucizeleri,
    görmedikçe senin gözlerinle evreni,
    göremiyorum ki dünya gözüyle seni...
    hem ben sana bişey söyleyim mi yavrum,
    ben aslında seni görmek filan değil,
    düpedüz seni istiyorum!
    ..."

    "...
    bunlar ki hıyaneti battaniyeden yatan
    ve yataklarının tiftiği muntazaman mütehassıs hallaçlar
    tarafından atılan,
    o düşleri azgınların yorgun yorganları,
    alları ve dallarıyla bit-tamam serilmişler güneşe,
    betonların üzerinde melûl-mahzun bir neş’e...
    bunlar ki yorgan yüzlerinin düzüne inmiş dağ laleleri,
    bunlar ki silahtan tecridedilmiş yaban sünbülleri,
    bunlar ki zararsız hale getirilmiş bir bölük menevşe
    ve şuncağızlar...’ın papatyaları işte!
    anılar ki önlerinden her geçişte
    islanmış mayıs böcekleri gibi üzerlerinde
    acem acem geziniyor gözlerim...
    ama kader diye bir b.. varsa eğer,
    keder değil elbet benim kaderim,
    ve anılar ki madem anasıdır yaşanacak delikanlı anların,
    bugün bu: kuburda kokuşsam da yarın
    çiçek dağlarında seyirtecek seyrim,
    değil mi ki burnumda tüten toprak kokusudur devrim!
    ..."
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap