• 14 mayıs 1919 akşamı, ingiliz akdeniz filosu komutanı amiral galdrop(calthorpe), “izmir şehrinin müstahkem ve askeri mevkilerinin müttefikler namına yunan askeri kuvvetleri tarafından işgal edileceğini” kısa bir nota ile valilik makamına bildirdi.

    öncelikle tanımımızı yapalım; 1942 yılında hüseyin rahmi apak tarafından yazılmış kitaptır. hüseyin rahmi apak harbiye mezunudur ve kurtuluş savaşına katılmıştır. kurtuluş savaşı sırasında batı cephesinin nasıl kurulduğunu anlatmıştır.görsel

    doğup büyüdüğüm topraklar olması sebebiyle, kitaptaki menderes mıntıkası olarak belirtilen büyük menderes ovasında yaşanan olayları aktarmaya çalışacağım, kitabın içeriği çok daha geniş.

    olabildiğince kitaptaki cümleleri bire bir şekilde yazdım, yorum yapmadım. uzunca bir yazıdır, kitaptan okuyup klavye ile yazılmıştır.

    ön bilgi: mondros mütarekesi sonrasında büyük menderes bölgesinde 57. tümen bulunmaktadır. tümenin karargahı aydın’dadır, komutanı albay mehmet şefik(aker)’dir. kurmay başkanı ise selahattin beydir.

    57. tümene bağlı 135. piyade alayı söke’de olup mevcudu 46 neferdir.

    binbaşi hacı şükrü komutasındaki 175. piyade alayının bir taburu aydın’da, 285 mevcutlu bir taburu muğla’da, bir taburu da aydın-denizli demiryolu koruması olarak sarayköy’de konuşlanmıştır.

    alayın toplam mevcudu 328 askerdir. 176. piyade alayı antalya kaş finike bölgesinde sahil koruması görevinde olup 742 mevcudu vardır.

    57. topçu alayı denizli’dedir ve 115 mevcudu vardır. bir cebel obüs taburu ve süvari takımı aydın’da bulunmaktadır.

    bölgenin demografik yapısına bakacak olursak, 1917 nüfus sayımına göre aydın’da; 239.540 türk, 32.738 rum, 4.214 musevi, 945 ermeni ve 194 çeşitli milletlerden insan yaşamaktaydı. toplam nüfus 277.621 kadardı.

    1919 yılı mart, nisan, mayıs aylarında mondros mütarekesinin asayiş ve intizamı korumak maddesini ileri sürerek italyanlar önce antalya, sonrasında sırayla marmaris, fethiye, bodrum ve kuşadası’na asker çıkarıyorlar. büyük menderes nehrinin güneyi genel anlamda italyan kontrolünde olmuştur.

    zeybeklerin yaşadığı tire, ödemiş, nazilli, söke, çine ve aydın çevresinde asayiş ve inzibat çok bozulmuştur. efelerin çoğu asker kaçağıdır, dağlara çıkmışlardır. zeybek çeteleri köyleri, nahiye merkezlerini ve hatta kaza merkezlerini basacak, vilayet merkezinden dağa adam kaldıracak derecede azıtmışlardır.

    mahalli rumlar azgındır. adalardan*, kıyı köylerine silahlı olarak çıkmaya başlamışlardır.

    örneğin 19 şubat 1919 tarihinde yoran(didim) jandarma karakolunu silahlı rumlar basıyorlar. gümrük memuru ve eşini dövüyorlar el ve ayaklarını bağlayıp köyde teşhir ediyorlar.

    izmir’in işgali sonrası durum: izmir’in işgal edildiği 15 mayıs tarihinde izmir reddi ilhak cemiyeti imzasıyla aydın’a gönderilen telgraftan kuvvet alan bazı vatanseverler, doktor mazhar germen’in(ilk 8 dönem tbmm aydın vekili) teşviki ile aydın’da bir toplantı yapıyorlar. ancak çok fazla katılım olmuyor ve toplantı sönük geçiyor.

    oradaki lise öğrencisinden bir gencin söylediği birkaç sözle yetinilerek halk dağılıyor. daha sonraki günlerde ise hürriyet ve itilaf fırkası mensubu kişiler(milli mücadeleye karşı çıkanlar) ve izmir’den trenlerle gelen kişilerin “eğer izmir’de yunanlılara karşı silah kullanılmasaydı, bu feci olaylar çıkmayacaktı, herkes işi gücü ile ilgileniyor olacak, hükümet memurları görevlerinde olacaktı” şeklinde telkin ve propagandaya başlayacaklardır.

    izmir’in işgali, onun hemen gerisindeki bir kısım yerlerde bir nefret ve galeyan değil, maneviyatı öldürücü ve uyuşturucu etkisi yaratıyor.

    örneğin izmir’den kaçarak tire’ye gelmiş 70 kadar subay ve erin burada kalmamaları için askerlik şube reisi ve belediye reisi aydın’daki 57. tümen komutanına telgraf çekiyorlar.

    askerlik şube reisi yüzbaşı mehmet şu telgrafı çekerken; “her ne kadar asayiş temin edilmişse de, burada kalan bir kısım asker ve subaylar, memleketin ihtilâline sebebiyet vermek teşebbüsünde bulunduklarını gören memleket halkı, bunların buradan hemen ayrılmalarını musırran(ısrarlı) talep etmekte olduklarından, haklarında yapılacak muamelenin sür’ati iş’arı (acil yazı ile bildirilmesi) ehemmiyetle maruzdur.”

    tire belediye başkanı abdülkadir bey ise; “izmir civarından ricat etmiş ve binbaşı aziz bey komutasındaki 25 kadar subayla 50 kadar erattan mürekkep bir kuvvet vardır. memleketi ihtilâle vermek için buradan hareket etmiyorlar. müslim ve gayrimüslim bilcümle ahali heyecandadır. bunlar hakkında yapılacak muamelenin serian icrası ahali namına rica olunur.”

    biz, “felaket benden uzak olsun da, isterse bütün vatan, düşman ayakları altında ezilsin” ‘den ibaret olan bazı taş kafalılardan oluşan bu sefil zihniyeti yalnız burada değil bir yıl sonra bursa ve balıkesir işgallerinde de gördük.

    perişan şekilde çekilen subay ve memur ailelerinin bir gece köylerinde yatmasına bile müsaade etmeyen ve emzikteki çocuklara 100 gram sütü vermekten çekinen bazı köyler gördük. hatta daha fenasını da gördük. çekilen kıtaların perakende subay ve eratını soyan, vuran, öldüren insanları da gördük.

    yunan yayılması: izmir’de dağılan 56. tümenin kıtalarından ayrılan ve yunanlılar tarafından “hadi artık, askerlik filan yok, köylerinize gidiniz, rahat rahat oturunuz!” propagandası ile serbest bırakılan bir kısım erat, aydın’da bulunan 57. tümenin kıtalarındaki askerler ile temasa gelip de bu propagandaya başlayınca, içeride, mücadele aleyhtarı hacıların, hocaların, mütegallibenin ve hürriyet ve itilafçı fırka unsurlarının yaptıkları propaganda buna eklenince, 57. tümen kıtalarındaki erat dahi küme küme kıtalarını terk ederek köylerine kaçmaya başlıyorlar.

    jandarma, bu firarilerle müsademe(silahlı çatışma) halindedir. bazı yerde jandarma dahi kaçaklara katılıyor. kaçanlarla kaçmayanlar arasında müsademe her yerde yaşanıyor. aydın mutasarrıf(sancak valisi) vekili, 24 mayıs tarihinde, yanına türk ve rumların ileri gelenleri ile aydın metropolit’ini(piskopos) alarak, aydın’daki ingiliz subayının yanına gidiyor.

    ve ingiliz kontrolü altında bulunan silahlardan ve cephaneden bir miktar verilerek rumlar ve islamlardan milis kuvvetleri teşkil edilip, asayişin muhafaza edilmesini teklif ediyor.

    bununla mevcut hükümetin jandarması ve askeri kuvvetleri, daha doğrusu mevcut hükümeti tanımayarak yeni bir idare kurulmak ve böylelikle tedricen(azar azar) yunan kuvvetleri davet edilmek için yunanlıların ve ingilizlerin icat eylediği bir usuldür.

    26 mayıs günü, yunan kuvvetleri, aydın-söke ve söke-izmir demiryollarının kavşağı olan değirmendere mevkisini(ortaklar) işgal ediyor.

    o gün, mahalli rumların teşviki ile rumlar ve türklerden oluşan, yanlarında da bir devlet memuru bulunan bir heyet, yunan komutanın yanına giderek yunanlıları aydın’ı işgale davet ediyor.

    29 mayıs günü, bir albay komutasındaki iki piyade alayı ve bir topçu taburu ile 2000 asker kadar bir yunan kıtası üç koldan aydın’a giriyor.(topyatağı, ılıcabaşı ve adnan menderes bulvarı)

    mahalli rumlar ile hürriyet ve itilafçı türkler tarafından törenle karşılanıyorlar.

    57. tümen komutanı, aydın’daki 175. alaydan kaçmayıp kalan 10 subay, 43 erat ve 43 hayvanı alarak yunanlılar şehre girmezden önce şehrin güneyindeki telsiz-telgraf tepesine(tellidede mi?) çekiliyor ve yunan kuvvetlerinin şehre girmesini bizzat uzaktan görüyor.

    fakat binbaşı rütbesindeki merkez komutanı nuri bey ile birkaç subay ve eratı, güya osmanlı hâkimiyetinin aydın’da devam eylediğinin bir sembolü olarak şehirde bırakıyor.

    tümen hastanesi, askerlik şubesi mensupları şehirde kalıyorlar. en önemli olarak da birçok silah ve cephaneyi içeren kolordu silah deposu da olduğu gibi aydın’da bırakılıyor.

    sıkışık bir durum yoktu, bolca zaman vardı. hızlı hareket edilseydi, bu silahların yunanlıların eline geçmemesi sağlanabilirdi.

    sonra, merkez komutanı, askerlik şubesi mensupları gibi bazı kurumların, osmanlı hâkimiyeti sembolü olarak yerlerinde bırakmak düşüncesi de hiçbir zaman makul bir hareket değildir.

    57. tümen komutanı, yanında kalanlarla birlikte büyük menderes nehrinin güneyine çekiliyor ve köprü başına iki top yerleştirerek, eğer yunan kuvvetleri aydın türk halkına ve tümenin orada bıraktıkları subaylara bir fenalık yaparlarsa toplarla ateş edeceği tehdidini savuruyor. ve bu tehdidi de denizli’deki türk mutasarrıfı’na(sancak valisi) söyleyerek yunan komutanına iletmesini bildiriyor. tuhaf bir hareket tarzı.

    yani, aydın türk mutasarrıfı, türk askeri komutanından ziyade yunan askeri komutanının adamıdır gibi bir durum var.

    aydın’daki telgraf müdürü ile iki memur, 57. tümen komutanı ile birlikte aydın’ı terk eden insanlardır.

    57. tümen 3 gün sonra (daha güneydeki) çine’ye çekiliyor. tümenin tabii çekilme istikameti aydın-denizli (batı-doğu) demiryolu boyunca nazilli olması gerekirken; tümen komutanı, aydın-denizli demiryoluna gerekirse yandan(güneyden) vurmak ve milli teşkilatı bu bölgede daha kolay kurmak üzere çine’ye çekildiğini söylemektedir.

    ancak, denizli mutasarrıfı faik bey(faik öztrak) ile çine’deki tümen komutanı arasında geçen telgraf haberleşmesinde faik bey, 57. tümen komutanını aydın-denizli demiryolunu kapamadığından dolay nazik şekilde tenkit etmiştir.

    (araya gireyim; anadolu topraklarındaki ilk demiryolu 2.abdülhamit döneminde izmir-aydın arasında inşa edilmiştir. sonrasında denizli ve dinar istikametine genişlemiştir.

    niye peki? amaç, buradaki kaynakları hızlıca limana* ulaştırıp batıya sevketmek)

    aynı telgraf konuşmalarında faik bey, menderes nehri boyunca doğuya ilerleyebilecek yunan birliklerinin durdurulması amacıyla denizli’de bulunan 57. topçu alayı komutanı hakkı beyden yardım istediğini ancak cevap alamadığını belirtmiştir.

    bu gelişmeler sunucu 57. tümen komutanı albay mehmet şefik tarafından emir verilerek, denizli topçu alay komutanın yunanlıları menderes köprüsünden(sarayköy yakınları) denizli tarafına geçirmemek için gerekirse silahlı çatışma yapılabileceği ve mutasarrıf ile karar ve işbirliği emredilmiştir.

    ayrıca çal askerlik şube başkanının bulacağı mevcut gönüllü erlerle birlikte varsa yedek subayların da 57. alay komutanı emrine verilmesi talep edilmiştir.

    57. tümen komutanı mehmet şefik tarafından, çine’de ramazan sebebiyle camide vaazda bulunan hocaya firari askerlerin birliklerine dönmeleri için ahaliye vaaz ve nasihat teklif etmiş ancak bu adam nasihati yapamayacak kadar nefsinde yılgınlık ve korkaklık göstermiştir. (eşme’deki 17. kolordu komutan vekili albay bekir beye gönderilen telgraf)

    menderes cephesinin kurulmasında denizli’nin büyük payı vardır.

    mutasarrıf faik öztarak’ın yukarıdaki talepleri ve önlemleri faydalı olmuştur.

    ayrıca 15 mayıs izmir’in işgalinin ertesi sabahı denizli müftüsü, kayalık camisindeki sancağı çıkararak, sokaklarda tekbirler getirip halkı belediye binası önüne toplayıp, halka şöyle hitap ediyor; “her ne pahasına olursa olsun yunanlılara karşı koymak gerekir. yunanlıların işgal eylediği memleketler halkı için kavgaya girişmek farzı ayn’dır. işgale uğramayan memleketler halkı için de farzı kifaye’dir. ben fetva veriyorum. silah ve cephane azlığı veya yokluğu hiçbir zaman kavgaya mani olmayacaktır. hiçbir savunma aracı olmayan bir müslüman dahi yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur.”

    (farz-ı ayn: mükellef olan herkes tarafından mutlaka yerine getirilmesi gereken farz. örn: namaz kılmak)

    (farz-ı kifaye: mükellef olan bazıları tarafından yapmasıyla diğerlerinin yapması gerekmeyen farz. örn: cenaze namazı)

    müftünün sözleri halk üzerinde iyi bir etki yapıyor. mutasarrıf faik, askerlik kalem reisi albay tevfik(demirci mehmet efe tarafından öldürülecektir) 57. topçu alay komutanı binbaşı hakkı, denizli polis komiseri hamdi beyler de müdafaa taraftarıdır ve halkı tahrik ederler.

    karşılarında yerli rumlar, bunların propagandası ile hareket eden itilafçılar var.

    tezleri şudur; “yunanlılara, girdikleri yerlerde mukabele(karşı gelme, başkaldırma) edilmezse, kimsenin malına, mülküne, refahına ilişilmiyor.

    mukabele edilirse köylerin ve şehirlerin serveti, eşyası ve insanları mahvoluyor. bu fedakarlığa lüzum var mı? itilaf devletlerinin yardımı ile ilerleyen koca yunan ordusuna beş on çete ile karşı durulur mu? padişah dahi karşı durulmaya taraftar değildir."

    bunlar vatanperver müftüyü ölümle tehdit ediyorlar. 3 haziran tarihinde, yani yunanlıların aydın’a mukavemetsiz, muhalefetsiz girmelerinden 6 gün sonra denizli müftüsü dinar’a gitmeye mecbur oluyor.

    denizli milli heyeti artık kesin harekete geçme kararı veriyor. bir kısım halk denizli komiseri hamdi’nin etrafında toplanıyor. yedek subaylar silahlanarak ayrı bir grup oluşturuyorlar. aynı gün, yani 3 haziran günü yunanlılar nazilli’ye dahi girmişlerdir.

    bu sırada afyonkarahisar’dan denizli’ye dönen kolordu süvari bölüğü komutanı yüzbaşı ekrem mücadeleye katılıyor. yunanlıları nazilli’den daha ileriye geçirmemek kararı veriliyor.

    8 haziran günü, yüzbaşı ekrem komutasındaki süvari bölüğü ile birlikte denizli’li yüzbaşı şükrü, yedek veteriner ali tevfik, yedek asteğmen şükrü, derebey oğlu halil hilmi, vasfı, 57. tümenden yüzbaşı baha, teğmen kemal, nazilli askerlik şubesinden yüzbaşı emin derhal sarayköy’e haraket ediyor.

    bu kafile sarayköy istasyonuna geldiklerinde bir kısım yerli rumlar, yunan askeri geldi diye tezahürat yapmaya yelteniyorlar fakat yanıldıklarını anlayınca evlerine kaçıyorlar.

    rumların, yunan askerini karşılamak için yaptıkları tak’ın üzerine türk bayrağı çekiliyor. ilk kafile, büyük menderes nehri kıyısındaki dailli köyüne yerleşiyor ve menderes köprü başını tutuyor.

    yüzbaşı vecihi’nin komutasında küçük bir müfreze de istasyonu tutularak izmir’den gelip giden trenler kontrol ediliyor.

    yörük ali efe ile kıllıoğlu hüseyin efe, beraberlerinde yüzbaşı ahmet, izmir işgalinden kaçıp 57. tümene katılan teğmen zekai ve yedek asteğmen necmi’den oluşan ilk aydın milli kuvveti, 10 haziran'dan beridir büyük menderes nehrinin güneyinde, yenipazar nahiyesinde işe başlamıştı.

    uzun mücadelelerle bu milli kuvvet mevcudunu 50’den fazlaya çıkarmıştır.

    16 haziran gecesi bu aydın milli kuvveti, iki kılavuz jandarma ile birlikte menderes nehrini kayıklarla geçerek, sultanhisar’ın 1 km doğusundaki malgaç(malkoç) deresi üzerinde bulunan demiryolu köprüsünün muhafızları olan bir yunan kıtasına baskın yapıyorlar ve yunan muhafızları öldürülüyorlar.
    menderes cephesinin ilk hamlesi ve ilk kurşunu işte bu baskındır.(bkz: malgaç baskını)

    bu baskın nazilli’deki yunan kıtasının aydın ile irtibatını kesmiş ve onları fena halde ürkütmüştür. çünkü demiryolunun malgaç civarındaki bir köprüsü de aynı zamanda dinamitle patlatılmıştır. ve yine aynı gece çine’den çıkarılan teğmen mithat emrindeki müfreze bazı demiryolu köprülerini ve telgraf tellerini tahrip etmiştir.

    bu saldırılar üzerine 20 haziran günü, nazilli’deki yunan taburu, kimseye haber vermeden ve hatta nazilli’deki yerli rumlara dahi bir şey söylemeden geceleyin ansızın nazilli’den kaçıyor.

    yunan taburu kaçarken, nazilli’den 20, atça’dan 15 ve sultanhisar’dan 5 türk rehin olarak götürmüş ve yolda bunların bazıları ile geçtikleri köylerde rastladıkları hiçbir şeyden haberi olmayan birçok köylüleri ve kasabalıları öldürmüşlerdir.

    nazilli’den kaçan bu tabur köşk mevkisinde, içinde 4-5 jandarmamız bulunan karakola da saldırsalar da, jandarmamız kendi hayatlarını bedavaya vermiyorlar, saatlerce yunanlılara karşı koyuyorlar ve teslim olmayarak yunan taburunu kaçırıyorlar.

    yunanlıların boşalttığı nazilli’ye ilk önce yörük ali efe kuvvetleri giriyor. sonra yetişen komiser hamdi efendi müfrezesi burada asayişi temin ve hükümeti tekrar tesis ediyor.

    milli kuvvetlerin oluşmasından sonra, genelkurmay başkanı cevat imzası ile istanbul’dan gelen ve doğruca milli kuvvetlere hitap eden bir telgrafta; “yedek subaylar kumandasında bazı müfrezelerin toplanıp yunanlılara mukabele(karşı gelme, başkaldırma) edecekleri haber alınmıştır. doğru mu değil mi bildirin.”

    bu kısaca telgrafı pek tabii olarak milli kuvvetler, "istanbul’un bu hareketi arzu eylediği" tarzında yorumluyorlar ve işlerini yürütmek için bu telgraftan yararlanıyorlar.

    burada bir şeye daha işaret edelim, daha sonra menderes mıntıkasında en büyük rolü oynayan demirci mehmet efe bu sırada henüz milli kuvvetlere katılmamıştır.

    demirci mehmet efe yunan taburu nazilli’den kaçtığı günlerde bozdoğan kasabasını basmış ve kendi hesabına ziraat bankasının kasalarını soymuştur.(benim yorumum değil, kitapta bu şekilde yer alıyor.)

    nazilli’yi yunanlıların boşaltmasında önemli rol oynayan yörük ali efe, 5 haziran günü çine’de 57.tümen komutanı albay şefik ile milli harekete katılmak için ilk konuştuğu zaman; “milleti eşraf aldattı. biz şimdiye kadar yunanlılara karşı çıkardık. hemen gidip adam toplayacağız” demiştir.

    (eşraf: bir yerin zengin ve tanınmış, ileri gelen, etkili kişileri)

    çine ve havalisinde milli hareketin uyanmasında çine’nin bozüyük köyünden hacı süleyman efendi adında vatansever bir zatın büyük tesiri olmuştur.

    böylece çine müdafaai hukuku, 16 haziranda 20 kadar gönüllü toplayarak menderes köprü başına sevkediyor.

    17 haziranda da 40 kadar gönüllü muğla’dan çine’ye geliyor. antalya, korkuteli, bucak, hafızpaşa askerlik şube reisleri bu sırada gerek kaçakları toplamak ve gerekse gönüllü olarak yazmak suretiyle yüzlerce insanı silahlandırmak üzere burdur’a gönderiyorlar.

    fakat oradaki ingiliz kontrol subayının, burdur mutasarrıfı ile uyuşarak milli hareket aleyhine çalışmaları yüzünden bu erlerin hepsi dağıtılıp köylerine gidiyorlar.

    aydın’ın 10 km kadar güneyinde koçarlı nahiyesinde aydın’ın yunanlılar tarafından işgalinden sonra, hacı yunuszade mehmet, cihanoğlu mustafa, hafız tevfik, hacı halil ibrahim gibi köyün ileri gelenleri ve mühendis mithat gibi kişiler birleşerek başarılı bir hükümet kuruyorlar.

    burada bulunan bir italyan yarbayı, milli mukavemetin kurulmasını teşvik etmiştir.

    koçarlı hükümeti halktan para toplayarak ve askeri levazıma ait bazı erzaka el koyarak aydın’dan oraya kaçan on binlerce muhaciri beslemiş, soygunculuğa karşı tertibat almış ve daha sonra yeniköy ve yoran(didim) nahiyelerini de kendisine katarak, çine çayından ege denizine kadar bir alanda milli teşkilata yardım etmiştir.

    birkaç satır da söke’den bahsedelim. burada, karşıdaki sisam adasından silahlı rum çeteleri söke kıyılarına çıkarak ve yerel rumlar ile birleşerek köyünden dışarı çıkanları öldürmeye, baskınlar yaparak inek, koyun gibi hayvanları sürüp kayıklarla sisam’a götürmeye başlıyorlar.

    hükümet ve italyan askerleri bu haydutluk karşısında seyirci vaziyettedir.

    bunun üzerine söke’de müdafa-i hukuk cemiyeti kuruluyor ve 150 kişilik bir milli kuvvet oluşturuluyor.

    işin başına sökeli, girit muhacirlerinden caferaki geçiriliyor.

    nazillinin ele geçirildiği günlerde menderes bölgesinde oluşan milli teşkilat şu şekildedir;

    1- umurlu’da toplanan kuvvetler;

    yörük ali efe ve kıllıoğlu hüseyin efe müfrezesi

    komiser hamdi bey müfrezesi

    denizli yedek subayları müfrezesi

    topçu yüzbaşi fehmi kumandasında tavas’lı ömer ağa müfrezesi

    dokuzun mehmet müfrezesi

    duacı’lı molla ibrahim müfrezesi

    ortakçılı mehmet efe müfrezesi

    mesutlulu mestan efe müfrezesi

    teğmen kadri müfrezesi ( bu müfreze 20/21 haziran’da söke ile aydın arasında erbeyli tren istasyonundaki efzun bölüğüne saldırarak 70 kadar zayiat verdirmiştir)

    sarayköy müfrezesi

    emekli yüzbaşi ibrahim müfrezesi

    umurlu’da bulunan bu müfrezelerin toplamı 600 silahlıdan fazla değildir.

    2- sarayköy’de bulunan kuvvetler;

    175. alayın 3.taburu, 100 mevcutlu

    42 mevcutlu süvari bölüğü

    1 takım sahra topçusu

    3- aydın köprübaşındaki kuvvetler;

    175. alayın 1. taburu,

    50 mevcutlu 1 makineli tüfek bölüğü

    1 dağ obüs takımı

    muğla ve çine’den gelen gönüllüler.

    bu kuvvetler dışında, söke’de 175. alayın 30 mevcutlu 2. taburu ve bağarası’nda 40 mevcutlu bir piyade taburu bulunmaktaydı.

    asker ve sivil olarak böylece aydın etrafında toplanabilmiş olan kuvvetlerin sayısı 800 kişiden fazla değildir.

    22 haziran tarihinde ise yunan kuvvetleri sadece aydın’da toplanmışlardır.

    2000 kadar asker ile 100 kadar yardımcı milis bulunmaktadır. bazı milli kuvvet reisler, aydın’daki yunan komutana haber göndererek; “şehre kapanmak ve islam ahalinin arasına sığınmak mertlik değildir, şehirden çık da boy ölçüşelim” diyorlar.

    aynı günlerde aydın’daki ingiliz kontrol subayı huder ile birlikte belediye reisi ve diğerlerinden oluşan bir heyet umurlu’ya gelerek milli kuvvetlerle görüşmek istiyorlar ve şöyle bir teklifte bulunuyorlar;

    ”aydın aleyhinde bir hareket yapmayınız. islamlara ve hırıstiyanlara zararı olur.”

    umurlu’daki milli kuvvetler reisleri toplanarak 15 milli müfreze kumandanının imzasıyla ingiliz subayına şöyle cevap veriyorlar;

    “aydın’ın işgali mütareke hükümlerine aykırıdır. türk ahaliye zulmedildiğini haber alıyoruz. insanlık namına müdahale etmek istiyorsanız, yunanlılar 24 saat içerisinde aydın’ı terk edip gitsinler. aksi takdirde, akacak kanın mesuliyeti yunanlılara ve onları oraya getirenlere aittir.”

    aydın’ın içine tıkılıp kalmış olan yunanlılar, etraflarını sarmış türk milli kuvvetlerinin durumunu anlamak için 25 haziranda bir bölük kadar bir kuvvetle güneye, tellidede yönüne bir keşif taarruzu yapıyorlar.

    koçarlı’dan gelen milislerle çarpışıyorlar. muharebe uzunca süre devam ediyor.

    milisler güneye doğru çekiliyorlar. yunanlılar ovadaki iki türk köyünü yakarak kaçamayan ihtiyarları öldürüyorlar.

    aynı günde bir bölük kadar bir kuvvetle dahi batıya doğru ilerliyorlar. burada dahi kızalcaçay civarında milli müfrezenin pususuna düşüyorlar. 15 kadar kayıp vererek dağınık bir halde aydın’a geri çekiliyorlar.

    28 haziran sabahı yunanlılar tekrar güneye, menderes köprübaşına bir keşif taarruzu yapıyorlar.

    burada, yörük ali efe kuvvetleri inatçı bir mukavemet gösteriyorlar.

    yunanlılar nehrin güneyine çekilmek istemeyen yörük ali efe kuvvetlerinin sağ kanadını çevirmeye başlıyorlar. fakat bir süre sonra, çatışma alanına umurlu’da toplanmış kuvvetler geliyor. komiser hamdi ve molla ibrahim kuvvetleri yörük ali efe kuvvetlerinin sağ kanadını çevirmek isteyen yunanlıların soluna ve arkasına taarruz edince yunanlılar aydın’a doğru çekilmeye başlıyorlar.

    fakat artık umurlu-aydın yolunun iki tarafından bütün umurlu’da toplanmış kuvvetler ve aydın köprübaşındaki kuvvetler güneyden, doğudan ve kuzeyden saldırmaya başlamıştır. civar köylerden kadın, çocuk, ihtiyar binlerce halk silahlı, silahsız, çifteli, tabancalı katılmıştır. tam bir halk ayaklanması.

    dokuzun mehmet çetesi yol boyunca ilerliyor, emekli yüzbaşı ibrahim onun sağında, daha sağda denizli yedek subaylardan oluşan çete, sonra sarayköy müfrezesi, ondan sonra ortakçılı mehmet efe, dağ tarafından(kuzey) tavas’lı ömer ağa müfrezesi ve en sağda danişmentli ismail efe çetesi.

    bu düzinelerce küçük müfrezeler, o gün sabahtan akşama kadar hiçbir yerden bir emir ve talimat almaksızın, kendi kararları ile ve kendi aralarında uyuşarak muharebe ede ede aydın’ın kenarına kadar yaklaşıyorlar.

    yunanlılar şehrin içine tamamıyla kapanmışlardır. şehir kenarındaki siperlerinden müdafaa ediyorlar.

    geceleyin bu vaziyette kalınıyor. ertesi günü, milli kuvvetler daha canlı ilerlemelerle saldırıyorlar. şehre giriyorlar.

    sokaklarda, minarelere* ve yüksek evlere yerleştirilmiş yunan makineli tüfeklerine ve keskin nişancılara karşı mücadele ediliyor.

    öğleye doğru, doğu bölgesine iki adet sahra topu ve güney bölgesine iki adet on buçukluk top geliyor.

    bunlar çekilmekte olan yunanlılara birkaç mermi atabiliyorlar.
hesabın var mı? giriş yap