7 entry daha
  • dünya savaşları dağcılık adına dağcı-kahraman-fatih imajlarının birbirine karıştığı tup-tuhaf bir dönem. başlığı çok boşladım, kaldığımız yerden devam.

    dünya birbirine girince dağlık cepheler vesilesiyle arazide hareket etme yeteneğinin öne çıktığı bir ortam oluşuyor. buna ilave olarak milliyetçilik ve özellikle 1. dünya savaşı sonrası ülkelerin kendi kahramanlarını yeniden yaratma ihtiyaçları, *doğayla mücadele edebilen* güç timsali figürlere anlam yüklenmesine yol açıyor. avrupa ülkelerinden türkiye dahil olmak üzere birçok ülkenin dağlarına keşif ekspedisyonları gidiyor-ki himalaya yarışlarını ayrıca yazacağım.
    daha önce bilimsel merak veya ilk çıkışların prestiji için öne çıktığını, dağcılığın kitle motivasyonundan uzaklaşıp bireyselleştiğini bu başlıkta yazmıştım. bu dönemseyde tekrar bir şekilde kitleler için önemli hale geliyor.

    dağcılık teknikleri ve malzemelerinin önemli ilerleme kaydettiği bir dönemin peşi sıra gelen savaşlar bu gelişmelere de ivme kazandırıyor. keten iplerin yerine naylon ipler, hafifleyen aluminyum karabinalar, daha önce erişilemeyen kaya duvarlarına tırmanmanın yolunu açan yumuşak/sert çelikten sikkeler ve hatta buz emniyetleri tasarlanıyor. bu, uzun ve kaya buz karışık duvar tırmanışlarını mümkün kılarak alplerdeki önemli yüzlerin bir bir tırmanılmasını sağlıyor. bunlardan üçüyse bu dönemin en büyük hedefleri haline geliyor: (bkz: alplerin son üç problemi) ve çözülmeleri ile yarışın odak noktası olarak alpler yerini himalayalardaki 8000likler için devam eden rekabete bırakıyor.
    şöyle ki: george mallory everest'te 1924'te kayboldu, yakın tarihli popüler nordwand dahil olmak üzere birçok film ve kitaba konu olan eiger kuzey yüzü ilk defa 1938'de çıkıldı, zirvesine ulaşılan ilk 8000lik zirve olan annapurna 1950'de *geçit verdi..

    bu işin sporcular arasındaki tarafı. rekreasyonel dağcılığın savaşlar sırasında doğal olarak azaldığını söyleyebiliriz, ki genellikle dağcılık tarihi anlatılarında bu dönem bir durgunluk dönemi olarak anılır. gelişmelerin merkezinde dağ cepheleri var. sporcular da cephede değilken bile vatan millet milli gurur motivasyonuyla tırmanıyor o ayrı.

    -------------------------------------------------------------------ww1

    1. dünya savaşı sırasında en önemli dağlık alan çatışmaları dolomiti (dolomitler), güney tirol ve bağlantılı dağ silsileleri üzerinde cephesinde avusturya-macaristan ve italya birlikleri arasında oluyor. çatışma bir yana, onbinlerce asker çığ gibi arazi koşullarından kaynaklı afetlerde can veriyor. anadolu'da sarıkamış, avrupa'da dolomitler "beyaz savaş"a dönüyor:/ (bkz: white friday/#112476405) italya için alpini, almanlar için alpenkorps, avusturya için kaiserschützen dağlık arazide uzmanlaşmış birlikler.

    bu düşmandan çok doğayla mücadeleye dönüşen cephede italyanlar avantaj kazanacakları bir mühendislik projesine girişiyorlar: sarp araziyi erişilebilir kılmak için dağlar basamaklarla, tutulacak çelik halatlarla, kayaya gömülü sığınak ve siperlerle döşeniyor. (bkz: via ferrata) (demirli yol)

    bugün bu donatıların olduğu yerlerde tırmanmak tırmanışın bir alt dalı, kendi teknikleri ve ekipmanı olan bir spor. italya ve avusturya'da bu alanlar açık hava müzesi şeklinde, bir yandan benzer donatılar artık spor olan bu iş için başka ülkelerde de kuruluyor. hem italya'da cephelerde, hem norveç'te turizm için kurulmuş via ferratalarda tırmanma imkanım oldu. bugün bu iş için riski azaltan darbe emici ekipmanlar var, o dönemdeyse düşmek bir seçenek değil. bu alanların bazıları gerçekten sportif olarak tırmanış becerisi gerektiriyor. hatta direkt fotoğrafa bakınız: 1. dünya savaşında tırmanan askerler.

    -------------------------------------------------------------------türkiye

    türkiye'de dağcılığa dair teknik eğitimler yapılması ve kurumlarının oluşması da 1. dünya savaşını izleyen bir süreç. bu dönemde avusturyalıların dağ birliklerinde görülen tekniklerin osmanlı ordusuna da kazandırılması için önce avusturya'da bazı türk subaylara eğitim veriliyor. 1914'te dağ kayağı için girişimler yapılıyor. 1926'da muğla'da dağ talimgahı kurulup 1927'de eğirdir'e taşınıyor. cumhuriyetten sonra da devam eden bu bağlantı yoluyla 1927 ve 1928'de eğirdir'de avusturyalı eğitmenlerle askeri dağcılık eğitimleri düzenleniyor.

    1928'de "türk dağcılık cemiyeti" kuruluyor. 1936 berlin olimpiyatlarına türk kayakçıların da gitmesi vesilesiyle 1936'da dağcı topluluğu "dağcılık ve kış sporları federasyonu" adında resmi bir kurum haline geliyor. bugün bu kurum türkiye dağcılık federasyonu. federasyonun ilk başkanı eğitimi için almanya'da yaşamış ve dağcılık öğrenmiş olan latif osman çıkıgil oluyor ve türkiye'de siviller için dağcılık eğitimleri düzenliyor. ismi uludağın pek çok noktasında yaşamakta- kısaca loç diyoruz*.

    ilk türk dağcı olarak anılan ismin 1902'de mont blanc'a tırmanan ali vehbi türküstün olduğunu söylemiştik (bkz: #110582612). kendisinin türkiye'de de tırmandığına dair bir kayıt yok. türkiye'de bir türk tarafından yapılan ilk tırmanış olaraksa miralay cemil cahit beyin 1924 erciyes çıkışı anılır. tabii erciyesin zirvesindeki mağaraların ziyareti için oldukça yatık olan sırt hattından zirveye eski çağlardan beri yüründüğü biliniyor, ancak bunu sportif bir faaliyet olarak ayrı tutuyoruz. yürüyüş tadındaki sırt hattı bir yana, günümüzde çevre yerleşimlerden erciyes kuzey buzuluna topluca kask bile takmadan gidip rutin olarak yaralanan insanlar var (akıl fikir).
    aynı şekilde kaçkarlar ve aladağlarda yürüyerek çıkılabilen zirvelere çobanlar ve avcılar elbette çıkmıştır, türkiye'de yüksek dağ coğrafyası daha kuzeyde bulunan alplere göre çok daha erişilebilir.

    türkiye'deki dağlara yabancıların ilgisi ise 20. yüzyıla kadar mitolojik önemi nedeniyle ağrı ve "pontus alpleri"(pontic alps) olarak anılan kaçkarlar odaklıyken bu dönemde teknik tırmanışa daha elverişli büyük kaya yüzleri bulunan silsilelere ilgi artıyor.
    1900lerin başından itibaren aladağlar, 1930lardan itibaren cilo dağı (daha doğrusu cilo ve sat dağları) yabancı ekspedisyonlara ev sahipliği yapıyor. bunlar haritalama faaliyetleriyle paralel ve birçok zirvenin ilk çıkışının yapıldığı faaliyetler. sıklıkla almanlar tarafından düzenleniyor. aladağlardaki zirvelere ilk çıkışlarında almanların bıraktığı svastikaların sonraki çıkışları yapan ingilizler tarafından alınıp ingiliz alpin kulübü arşivlerine götürüldüğü eski anı ve raporlarda görülmekte.
    almanların bu dönemdeki aladağları keşif faaliyetleriyle ilgili ersin alok'un yabancı arşivlerde bulduğu rapor ve fotoğraflara dayandırdığı bir teorisi var. aynı dönemde norveç'e de bu tür ekspedisyonlar yollayan nazilerin niğde'de de ağır su aradığını, sonucun norveç işgali olduğunu söylüyor. (bkz: ağır su savaşı) sunumlarında bunun yazıldığı raporlar gösteriyor ama belgeleme-komplo teorisi ayrımını tartabilecek bilgim yok.
    cilo içinse bugün halen 1937 alman hans bobek ekspedisyonunun krokileri ve gözlemleri önemli bir kaynak, birçok zirvenin bugün kullanılan isimleri de bu krokilere dayalı.

    -------------------------------------------------------------------ww2 ve savaşlar arası dönem

    türkiye'deki dağlardan norveç'in işgaline atlamışken: ikinci dünya savaşında alpler dışında da önemli dağ cepheleri var: kafkaslar, norveç alpleri.. hatta norveçte baya baya kayaklı birlikler savaşıyor.

    öte yandan ikinci dünya savaşı döneminde dağcılık denince akla münih ve viyana okulları geliyor. münihli dağcı dendiğinde ise zihnimde üst insan fikriyle beslenen, nietzsche okuyan, tırmanışa cepheye gider gibi ölümü göze alarak giden ve hep mümkün olanın sınırlarını zorlamayı hedefleyen bir tür deliyürek beliriyor. bunlara döneceğiz.

    tarihsel sırada 1. dünya savaşı sonrasına dönelim: italya'nın dolomitlerin bir kısmını almış olması alman ve avusturyalılarda "alpler bizimdir" şevkini artırıyor. alpin kulüp neyin öncülüğünü yapsa beğenirsiniz: yahudilerin üye olması yasaklayan ilk büyük spor kurumu oluyor* ve bazı şubeler ari ırk dilini kullanmaya başlıyor, daha hitler başa geçmeden hem de. hatta bir nevi zorbalık yaparak yahudilerin bağımsız olarak da dağlarda, değ evlerinde olmamasına gayret ediyorlar.
    iki dünya savaşı arası dönemde italyanın 1. dünya savaşında tirolü ele geçirmiş olması iki şeye yol açıyor: dağcılık faaliyetlerine bir engel oluşturıyor, ve almanların milli kimlikleri için dağların önemini büyütmesini destekliyor. alman ve avusturyalılar savaşta kaybettikleri dağlarda bir nevi dağcılık yoluyla varlıklarını sürdürüyorlar. bu arada almanlıktan aldıkları tat noktasında avusturya ve almanyayı bir olarak görmek isteyen dağcılar iki ülkenin alpin kulüplerini de birleştiriyor.

    bi tarafta da mussolinili falan faşist italya var. güney tirolde almanca ve yerel dil olan ladin, tüm yerel kahramanların anısı ve kültürel ogeler yasaklanıyor, mezar taşlarına bile yeni italyanca soyisimler yazılıyor. 1919 itibariyle münih ve viyana alpin kulüp şubelerinin üye sayısı tüm italyan alpin kulübünden fazla, ve bu almanlarca italyanların "alpleri hak etmemesi" olarak yorumlanıyor.
    alpler alman milli gururunun bir unsuru! üstelik alman alpin kulübünün şubelerine ait dağ evleri artık italya kontrolündeki topraklarda. italyanlar anlaşmalar kapsamında bölgenin idaresini alsalar da mülke el koyma hakları yok, ama -tam hattı belirsiz olan- sınırda vize uygulayarak devaluasyon batağındaki avusturyalı ve alman dağcıları fiilen engellemiş oluyorlar. bu 1932'de dağ turizmi için yaz sezonunda vizeden daha kolay alınan bir damga uygulamasına geçilene kadar sürüyor.

    hitler dağları yüceltmeyi ve korumayı öneren söylemlerde bulununca ilginç bir şey oluyor: normalde bağımsız karakterli ve sistem karşıtı olması beklenen dağcılar bu sistemin kahramanları olmayı gayet cazip buluyor. çoğu genç adına adeta birer fedai gibi, başarılarının kendi topluluğunu temsil edeceği düşüncesiyle sonuca ulaşmak için her şeyini ortaya koyarak dağa gitmeyi kabul ediyor, bazılarıysa dağcılık ile kitle hareketlerinin örtüşmediğini savunmaya devam ediyor.

    dağcılığı popülerleştiren tek şey naziler değil: 1. dünya savaşı sonrasu buhran halinden dolayı her milletten insan için dağlarda rekreasyon bir iyileşme aracı. doğu alplerde dağ turizmi %250 arttı diyor bi kitap*. alplerde turizm altyapısının artması ve kayağın popülerleşmesi, bergfilm (bkz: #112965620) adlı popüler dağ filmleri ve kahraman-dağcı imajı dağlara daha fazla insanın gitmesine vesile oluyor. üstüne dağlar arasına araç trafiği için büyük yol projeleri yapılıyor. bir yandan /sert adam/ kafasındaki dağcılar "bu ne ya kadınlar falan geziyor dağda" diye bu popülerliği eleştiriyor. bu popülerleşme, ciddi dağcıların alpleri daha turistik bularak dünyanın diğer yerlerindeki andlar, himalayalar, toroslar gibi silsilelerde keşif faaliyetlerine ağırlık vermesini hızlandırıyor. yol, altyapı ve kitle turizmi, dağcıların aradığı bireysel mücadeleyle çelişiyor.

    dağlarda kadınlar geziyor derken, 1. dünya savaşı sonrasında almanya da avusturya da kadınların oy verme gibi haklarını tanıyor. kadın modası pantalon gibi spora uygun şeyleri kapsar hale geliyor. alpinizmin altın çağındaki iddialı ve genellikle sosyal olarak ayrıcalıklı kadınlar gibi değil, olağan bir şekilde kadınlar dağlarda faaliyet yapıyorlar. 1936'da nazilerin bir yayınında* "dağlarda kadınlar" diye özel sayı çıkıyor hatta.

    1933'te almanyada naziler hükümeti aldıklarında halihazırda bazı şubeleri ari ırk düşüncesini eylemlerine entegre etmiş bir alpin kulüp ve kararlı, atletik, sert alman imajını besleyecek bir topluluk buluyor ve bunu topluma nüfuz etmek için bir araç olarak görüyorlar. tüm dağcıları ve kurumlarını kapsayan bir mutlak nazi desteği olmasa da olan destek genellenerek pazarlanıyor. dağcı toplulukları nazi rejiminden özel ilgi ve destek görüyor. dağcılar arasında kullanılan kardelen(edelweiss) sembolü aynı zamanda alman birliğine bağlılık anlamı kazanıyor. 1938'de alman alpin kulübü nasyonal sosyalist devletin bir birimi haline geliyor ve tüzüğüne nasyonal sosyalist yapıya hizmet etmekle ilgili hükümler ekleniyor.

    naziler büyük dağ kampanyaları düzenlemeye ve kahramanlarını tanıtmaya başlıyorlar. 1934'te doğrudan nazilerin sponsorluğunda "almanların kaderindeki dağ?*" dedikleri nanga parbat'a "ya zirve, ya ölüm" konulu bir ekspedisyon düzenleniyor* misal. ya da şu fotoğrafta hitler "doğaya karşı zafer kazanan" dağcılar için partiden 30.000 kişi ile düzenlediği resepsiyonda, eiger kuzey yüzü 1938 ekibi..

    bu kahraman-dağcı profili nazilerin 1. dünya savaşından harap halde çıkan almanya'yı 2. dünya savaşına kadar kalkındırma ve yeniden bir milli gurur inşa etme politikalarının içine cuk oturuyor. "alman yapar, almanlar ilk olacak, almanlar başkalarının ulaşamadığı yerlere gidecek.. ehonomi de çoh iyi**. almanlık çok güzel." diye diye basiretini bağladılar milletin.

    çatışma olmuyor mu, oluyor. avusturyada nazi olmayan nüfus alpin kulüp mekanlarını nazi propoaganda mekanları olarak görmeye başlıyor. avusturya hükümeti 1933'te nazi elçilerini reddedince hitler taaak almanlara avusturyaya gitme vergisi koyuyor, avusturya dağ turizmi gelirlerinden oluyor. çatışma var olmasına da sonunda nazilerin hakim güç hale geldiği malum.

    bu arada almanya 1935'te avrupanın en kapsamlı doğa koruma yasasını* çıkarıyor. görkemli "yaban" nazi idealinde yeri olan bir şey, ama bu daha çok "bakın bizim rejimimiz çok medeni, en medeni" diye sempati toplamaya yönelik. dağcılar bir yanda koruma yasası, bir yanda alplerde büyük yol projeleri olunca durumu çelişkili görüyor.

    1939'a kadar durumlar böyle, sonrası malum savaş. güçlü kuvvetli kim varsa savaşta. ama ilginç bir durum da şu, avrupanın çoğu zaten nazilerin eline geçtiği için dağlar bu sefer görece çatışmasız alanlar ve rekreasyon faaliyetleri devam ediyor. dağların rekreasyonel kullanımı, savaştan sonra bu nazilerle özdeşleşme halinden sıyrılmaları için bir araç da oluyor.

    2. dünya savaşından sonraysa dağcıların odağı aslında uzun süredir denenmelerine karşın henüz hiçbiri tırmanılamamış olan 8000m üzeri yükseklikteki 14 zirvenin "fethi" oluyor. bu seferki yarışta da ilk 1950'de annapurna, son 1964'te shishapangma tırmanılacak. 1. dünya savaşı sonrası almanların yaşadığına benzemesin, yine savaş sonrası toparlanan uluslar için gurur motivasyonu var ve bu başka bir entrynin konusu.

    ---------------------
    bu bölümün referansı 2 parçalı, ilki teknik tırmanış tarafı için: the white spider - heinrich harrer
    eiger kuzey duvarının 1938'deki ilk çıkışını yapan ekipte bulunan harrer'ı çoğunluk seven years in tibet ile tanıyordur. onu da film değil kitaptan incelerseniz himalaya yarışlarına dair bir şeyler var. bu ise ilk çıkış ve o zamana kadarki denemeleri anlatarak bu dönemdeki tırmanış gelişmelerini, motivasyonu, geliştirilen malzemelerin tırmanışta mümkünün sınırlarını nasıl değiştirdiğini gösteriyor.

    2. referans dağcı kahramanların bu dönem milliyetçiliğindeki rolü için:
    apostles of the alps: mountaineering and nation building in germany and austria, 1860-1939, tait keller**

    savaş-ww2 sonrası ulusların himalaya dağcılığı yarışlarını bununla birleştirmeye niyetliydim ama uzuyor, o yüzden başka entrye dedim. bi de olimpiyatlar var yolda*.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap