7 entry daha
  • can yayınevi’nin çiğdem öztekin çevirisi ile okuduğum stefan sweig romanı.
    stefan zweig’ın mekan ve duygu betimlemeleri onun en sevdiğim karakteristik özelliklerinden. kişilerin hissettiği duyguları o kadar iyi hissettiriyor ki kitabı okurken biraz zorlandım.
    sabırsız yürek: acımak olgusunu, acıyan ve acınan açılarından yarattığı çıkmazları anlattığı başarılı bir roman. acınanın acındığı için duyduğu öfke, diğer yandan da karşısındakinin acıma duygusunu sömürerek onun üzerinde kurduğu tahakküm çok güzel betimlemelerle anlatılmış.
    acıyanın, acıdığı kişiye duyduğu merhametle, onu mutlu etmek için kendinden verdiği tavizler: kendini bundan kurtarmak ve karşısındakini incitmemek için acımadığını kanıtlama çabası içinde kıvrandığı ikilem çok iyi anlatılmış.
    edith’in hastalığından kaynaklanan çaresizliği, çevresine gösterdiği ama aslında bu çaresizliğe duyduğu öfkesi; hissettiği aşk, tutku ve karşılık alamamasından duyduğu hayal kırıklığı, viyana sokakları, kekesfalva’nın kızı için çabası, toni’nin ona acıdığı için mutlu etme çabası, bu çabanın zorunluluk haline gelmesi, üzerinde hisset(tirilen)tiği baskı, kaçıp gitmek istemesi ama bunu yapacak gücü de bulamamasından sebep yaşadığı arada kalmışlık, sıkışmışlık hissi, hepsi tek tek farklı benzetmeler ve metaforlarla aktarılmış.
    kitaptan bazı alıntılar;
    “kişi ancak başkaları için de bir değeri olduğunu anladığında varlığının anlamı ve önemini kavrayabiliyordu.” (s:70)
    “(...)öfkeli biri -bilardo topunun, hızını çarptığı bir başka topa aktarması misali- öfkesini her şeyden habersiz olan başkalarına aktarıyorsa(...)” (s:87)
    “(...) yaşamda zaman zaman aldanmış olmaktan utanmamalısınız, hatta diyebilirim ki insanlara ve olaylara başlangıçta iyimserlikle yanaşmayı engelleyen eleştirici, kuşkulu bakışların henüz kişiliğinizin bir parçası olmaması büyük bir şans.” (s:187)
    kitabın özeti niteliğinde: “acımak iki yanı keskin bir bıçak gibidir; kullanmayı bilmeyen, elini ve özellikle de kalbini ondan uzak tutmalıdır. tıpkı morfin gibi acıma duygusu da hasta için sadece başlangıçta bir nimet, bir ilaç, bir devadır, ama dozunu ayarlamasını ve azaltmasını bilmediğiniz zaman, öldürücü bir zehir olabilir.”(s:235)
    “acımak gerçekten sınırlandırılması gereken bir duygudur, aksi takdirde inanın bana ilgisizlikten çok daha kötü sonuçlara yol açabilir. bunu doktorlar, hakimler, avukatlar, tefeciler çok iyi bilirler. eğer bu kişiler kendilerini acıma duygusuna kaptırsalardı, dünyamızın düzeni altüst olurdu.” (s:235)
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap