416 entry daha
  • kollektif toplum yapısının tarım döneminden kalma alışkanlıkları yüzünden nefret edilir.

    tarım toplumlarında hayatta kalabilmek için bir arada olmaktan başka çare yoktur. bu nedenle topluma aykırı bir şey yapmaya kalkar ve bunu da peygamberler gibi toplumsal bir hareket başlatmadan sadece bireysel olarak yapmaya kalkarsanız sizi o toplumda yaşatmazlar.

    takdir edersiniz ki toplumları da hadi hepimiz eşcinsel olalım diye konsolide edemezsiniz sonuçta biyolojik de bir temeli var.

    peki eşcinseller tarım toplumlarında neden istenmez?

    tarım toplumlarının temeli tarımda çalışacak insanların yetiştirilmesi üzerine kuruludur. ayrıca her insan içinde olduğu toplumun kaynaklarını tüketir, ister geçmişte ruhban sınıfı gibi çok tüketir isterse ırgatlar gibi az tüketir ama tüketir.

    kas gücü isteyen tarlada çalışmak ve üretilen mahsulü hırsızlık ve yağmaya karşı korumak görevleri erkeğe biçilmiştir. işgücü piyasasına çalışan sağlama görevi de evlilik ve çocuk yapma gibi yapılması gereken görevler haline getirilmiştir,

    takdir edersiniz ki o tarım toplumundaki eşcinsel bireyler çocuk yapamaz, yani sisteme işgücü üretmez. üretmediği gibi bir de kaynak tüketirler çünkü hayatta kalmak için yemek yiyecekler yani tarımsal mahsulü tüketecekler ama az ama çok.

    bu sistemi güçsüzleştireceğinden dolayı nefret edilir ve asalak gibi görülürler. günümüzde eşcinsel nefretinin hakim olduğu kesim muhafazakar cenahtır desem çok da yanlış olmaz.

    tarım toplumu alışkanlıkları dünya'nın her yerinde muhafazakar kesimlerde daha yüksektir. refah yayılıp nesiller ilerledikçe bu nefret azalır. refah yayılamayıp sönümlendikçe bu nefret kültürle bütünleşir.

    mesela çocuk yapmak istemeyen ya da istihdam piyasasına gitmek isteyen kadın sayısı arttıkça kadına şiddet de artar. çünkü tarım toplumunda kadının rolü evde çocuk yapmaktır.

    bu toplumsal yapı şehirlere göçmeye başlayalı en az 60 yıl geçti. dolayısıyla bir dönüşüm olacaktır ama iktisadi realiteler gereği önce kadına şiddet vakalarının azalması ve kadınların sosyal hayatta daha görünür olmaları akabinde eşcinselliğin nefret objesi konumundan çıkmaları mümkün olabilir.

    şehirlere gelen tarım toplumuna bağlı kesimlerin istihdam edildiği alanlara baktığınızda zaten niteliksiz hizmet çalışanları ve esnaf olduğunu görürsünüz. dolayısıyla niş alanlarda çalışan beyaz yakalı kesimlerde kendine bir bubble kurmuş eşcinseller orada rahat yaşayabilir.

    sadece eşcinseller değil tabii o bubble içindeki kadınlar, aleviler, ateistler ve sair azınlık mensupları da nefret söylemine maruz kalmadan yaşayabilir. çünkü o bubble içerisinde üretilen refah orada kaldıkça yayılır ama dışına çıkıldığında sönümlendiğini görürsünüz.

    kuşkusuz yerleşik kültür, refah yayılamadıkça güçlenecektir. bu da karşıt kültürlerle tepkiselleşme yaratır. toplumsal kutuplaşma böyle gerçekleşir. tarım toplumlarında demokrasi ve insan hakları gelişemez. çünkü her yaşayan topluma muhtaçtır. toplumu ayakta tutan ekonomik yapının sürdürülebilmesi için birtakım kutsallar yaratılması gerekir. bu toplum yapısında iktidar sahipleri hiyerarşik bir yapılanma kurmak için bu kutsalları iktidar aracı haline getirirler.

    mesela kabe resmi üzerinden yapılmış bir eylem boğaziçi eylemleri sırasında gösterilerek kamuoyu oluşturulur. bu kutsal, tarım toplumundaki hiyerarşik yapılanmayı ve diğer tüm toplumsal alanları düzenleyen dinler olur.

    kimi zaman kabe olur, kimi zaman incil, kuran, tevrat, cami sinagog uzar da uzar. bu kutsalların yaratımı sadece tarım toplumunda olmaz. özellikle refahı tabana yayamamış gelişmekte olan ülkelerde bulaşıcı bir şekilde karşı kutsallar yaratır.

    buradaki amaç toplum sınıflarının kontrolünü kurmak ve siyasi pazarlık farklı toplum katmanlarıyla bir pragmatizm gerektirirse hiyerarşik iktidar sorgulanamazlığı üzerinden bunu perdelemektir.

    farklı kutsalllar farklı toplum katmanlarında yaratılıp oy konsolidasyonu için kullanıldıkça o toplumda kurumsallık gelişemez. bu kutsallar kutuplaşmayı diri tutmak için kullanılır ve siyasi pragmatizm toplumun gözünden kaçırılır. çok partili türk siyasi tarihinin tek cümlelik özeti budur.

    her şeye rağmen, iktisadi kaynak aktarım mekanizmaları bozuldukça kutsallar yetersiz kalabilir çünkü biyolojik olarak aç insan yığınlarının kontrolü kutsallarla yönetilemeyecek kadar zorlaşabilir. bunu net istihdamdaki erimenin anket sonuçlarıyla ilişkisinde görürsünüz.

    edit: imla

    edit2: öyle olsa batı'da da nefret objesi olurlardı denmiş. aslında bunun cevabını vermeye çalıştım bu yazıda ama sanırım yeterince açık olmadı. o zaman soruyu soralım.

    batı'da neden eşcinsellerden nefret edilmiyor?

    refahın tabana yayılma mekanizması aşıldığı için nefret edilmiyor, ama geçmişte mesela viktoryen dönem ingiltere'de deli gibi ediliyordu. ikinci dünya savaşı sırasında almanlar'ın enigma şifrelemesini çözen alan turing bir eşcinseldi. devletin ona olan minnet borcunu gösterebilmesi bile uzun yıllar aldı.

    kısacası, eşcinsellerden tarih boyunca her yerde nefret edildi. sanayi devrimi gerçekleşince bir günde hadi artık nefreti bırakıyoruz denmedi ama zamanla bir toplumun ürettiği katma değerin toplumun bütün üyelerine sağladığı faydanın toplum bir bütün olarak farkında olabildiğinde saygı duymaya başladı.

    haberdar olmaktan kastım şudur. mesela bir trafik kazası geçirdiniz ve eşcinsel/ateist/kürt (artık kafanızda hangisini nefret objesi haline getirmişseniz.) bir cerrah hayatınızı kurtardı. o günden sonra onlara yaklaşımınız eğer empati kurabiliyorsanız değişecek. ama tüm toplumun haberdar olabilmesi için herkese trafik kazası geçirtecek halimiz tabii ki yok. bu ancak sizin içinde yaşadığınız topluma verebildikleriniz karşılığında alabildiklerinizin nasıl mümkün olduğunu anlamakla olur.

    farklı toplum katmanlarında yaratılan kutsal ve dokunulmazlar nedeniyle de, zihinlerde bu köprünün kurulması engellenir. mesela devletin sizden kesilen vergilerle yaratılan sosyal transfer üzerinden karnını doyurduğu onlarca insan sizden nefret eder ve etmeye devam eder. çünkü devletin o yardımı nasıl olup da yapabildiği hakkında düşünmesi engellenmiştir.

    bazılarının din konusunda çok fazla hassasiyeti var. bu nefretin nedeni din değil, tarım toplumudur. din, özellikle de bütün ibrahimi dinler, tarım toplumu nedeniyle bir arada yaşamaya başlamış insanların sosyal yaşantılarını düzenlemek için uygulanmış kurallar bütünüdür. o dönemin peygamberleri de, toplumdaki hakim sermaye birikim rejimine karşı gelip başarılı olmuş toplumsal liderlerdir ve kendilerinden sonra sermaye birikim modellerini ciddi düzeyde değiştirmişlerdir.

    fakat, gerçekleştirilen modellerin hepsi tarım toplumunda işe yarayacak modellerdir. sanayileşmiş toplumların diğerleriyle bu derece geniş bir fark açabilmesi ancak demokrasi ve insan hakları sayesinde mümkün olmuştur. çünkü artık eşcinsel bir bilim insanı çok ciddi katma değer üretebilir, ama tarım toplumundan kurtulamamış toplumlarda hiçbir işe yaramayacağı düşünüldüğü için nefret edilmesi istenir. tarım toplumunda demokrasi gelişmez, gelişemez. çünkü yaratılabilecek katma değer çok kısıtlıdır ve yeteneklere göre de dağılmamıştır. zaten sanayi toplumuna geçildikçe dinlerin günlük hayatta daha az görünür olması üretilen katma değerde keskin bir zıplama olmasıyla mümkün olur. eğer tüm toplumun bunun farkında olması sağlansaydı, eşcinseller nefret objesi olmazdı zaten.
148 entry daha
hesabın var mı? giriş yap