32461 entry daha
  • gazneli mahmut, ürgenç şehri, düşünce özgürlüğü, biruni ve ibn-i sina'nın 10. yy'da orta asya medeniyetlerinin kaderini tayin etmesi öğrenilmesi gereken bir hikayedir.

    31 yaşındaki biruni, el-asar ile şöhrete kavuşmuştur ve 1004 yılında mineroloji, jeodezi gibi alanlarda çalışmak üzere kafasını dnlemek ister ve çalışmalarını genişletmek için ürgenç şehrine gelir. ayrıca gök bilimlerdeki merakı da gittikçe artar ve jeodezi problemlerine grafikler çizerek yarım küre şeklindeki usturlabını kullanır. bunları yaparken harezmi'nin teoremlerini kullanır.

    bir başka dönemin yıldızı ibn-i sina da ürgenç'e 1005 yılında gelir. ancak ibn-i sina karahanlı türkleri için idari işleri yapmak için tayinini istemiştir de ürgenç'e gelmiştir. tabi şöhretli olan ibn-i sina'yı şehrin ileri gelenleri akşam yemeklerinde ağırlarlar.

    o zamanlar bu ürgenç şehri harezm'in (harzemşahlar) kontrolü altındaydı ve harezm'in yeni başkentiydi. hanedan olarak da başa ebu ali memun gelmişti ve memuniler dönemi başlamıştı. minareler, camiler, köprüler, barajlar yaptırarak önce halkın refah kalitesini yükseltmiş ve bu esnada da gazeneli mahmut başta olmak üzere şehri düşmanlardan savuşturmuştu.

    ancak gazneli mahmut, küçük kız kardeşini harezm hükümdar halefi ebu abbas memun'a; büyük kız kardeşiniyse ebu hasan memun'a sumuştu. politik olarak bu ddenli içli dışlı olmak tehlikeliydi.

    neyse, konumuza dönelim. hanedanlığın kurucusu ebu ali memun civardaki tüm ünlü düşünürleri ve yazarları bir araya getirmek için memûn akademisi'ni kurdu. ve bilhassa yeni akılcı harekatı destekleyenleri bünyesine almaya çalıştı hatta öyle ki yeni akılcıların bir kısmı islam'a bile karşı olanlar, ateistlerden oluşuyordu. 997 yılında suikastten belki de bu yüzden öldürüldü.

    kendisinden sonra gelen ardılları bu gayeye hizmet için ellerinden geleni yapmaya devam ettiler. ürgenç'te devasa bir kütüphane kurdular. esas itibariyle düşünürler, yazarlar, çizerler, okuyanlar memûn akademisinde mutlu ve huzurluydular. üzerlerinde herhangi bir baskı yoktu ve gelirleri iyiydi aynı yıllar önce bermekilerin çizdiği bir portre yeniden islam coğrafyasına hakim olmak üzereydi.

    tüm bu olanların merkezindeyse ortaçağ'ın iki süper starı vardı: biruni ve ibn-i sina.

    memûn akademisi sıkı sıkıya akılcılığa bağlı ve içerisinde bir çok yelpazeden düşünüre ev sahipliği yapan bir atmosfere sahipti. aristocular, platoncular, ateistler, deistler, mutezile ya da mutezile'ye karşı çıkanlar temelde bu akademinin çimentosu görevindeydiler. herkese açık bir enternasyonellik seviyesi vardı. bu akıl; farklı dünyalar olabileceğini savunan, evren'de yalnız olmayabileceğimizi düşünen, hastalıklara şifa bulmak için anatomi inceleyen, islam'ın felsefesini platon ve aristo ile birleştirmeye çalışan, güneş'in çevresinde döndüğümüzü düşünen ve her şeyden önce sürekli tekrarlanabilen deneyleri baz alan bir disiplinle kantitatif sonuçlara varmaya çalışan insanları bir araya getiren bir akıldı.

    500 yıl sonra avrupa, bunların onda birini düşünmeye cüret eden papazı kazığa çakıp, yakarken *; 20. yy düşünürü thomas kuhn bilimsel devrimlerin yapısı eserinde ibn-i sina'yı ve biruni'yi tartışıyordu.

    konumuza yeniden dönersek, bu ortam ne oldu da bozuldu? niçin bu kırılma noktasında islam coğrafyası alıp başını yürümedi de karanlık bir çağ'a doğru yürüdü?

    bu huzur dolu ortam ebu hasan memûn 1009 yılında ölmesiyle son buldu. harezm şahlar yok oldu ve bu ilim dünyası ürgenç yağmalandı. ibn-i sina ve biruni tüm bu kaosun merkezinde kaldılar. sonuçta düşman bir hanedanlığın düşünce temelini oluşturuyorlardı ve karşı devrim idiler.

    bu olayın perde arkasındaki isim gazneli mahmut'tan başkası değildi. ürgenç'i yağmalattığı yetmezmiş gibi bir de ibn-i sina ve biruni'yi kendi kuracağı despot merkezine istiyor, üstüne de tüm alimleri sarayına çağırıyordu. aslında amacı memûn akademisini kapatmaktı.

    ebu abbas alimleri topladı ve kapanış konuşmasını yaptı. ibn-i sina, gazneli mahmut'un huzuruna gitmeyi reddetti ve yoldaşı mesihi de tereddüt etmeden ibn-i sina'nın yanında yer aldı. ürgenç'ten kaçtı ve cürcan'a ulaşarak orada ortaçağ'ın en büyük eserlerinden birisi olan tıbbın kanunu kitabını yazdı. ancak gazneli mahmut onun kaçtığını öğrenince çevredeki imparatorlardan kellesini istedi ve başına ödül koydu. neyse ki ibn-i sina yakalanmadı ancak yoldaşı alim mesihi kum fırtısında kaçarken vefat etti.

    peki ya biruni'ye ne oldu? biruni, şehirde kaldı ve direndi. ebu abbas memûna kız kardeşini emanet etmiş olan gazneli mahmut, şehrin komple buyruğuna sokulmasını istiyordu ancak ordu ve soylular buna karşı çıkıyorlardı. bu korkunç köşeye sıkışmışlıktan kendisini ancak biruni'nin çıakrtabileceğini düşünerek biruni'yi veziri yaptı. biruni ise ne yaptıysa da gazneli mahmut'a engel olamadı. gazneli mahmut'un politikayı iyi okuması kendisine, biruni'nin komşu devletlerle ittifak oluşturmaya çalıştığını göstermişti. gazneli mahmut "kız kardeşini korumak" için ürgenç'e saldırdı. şehri yerle bir etti. soyluları ve özgürlüklerinden vazgeçmeyecek olan alimleri fillerine ezdirdi. beş bin köleyi şehrine getirdi. biruni ise şehirden son anda kaçtı ve canını kurtardı. yoldaşı nasturi hıristiyanlarından matematikçi ve fizikçi ibn-hammar ile ebu mansur nasr bin ırak idi. yanında şehirde yazdığı ve okuduğu tüm önemli belgeleri de götürdü; ancak kaderinin elinden kaçış olmadığını gören biruni, gazneli mahmut'un emri altına girmek zorunda kaldı.

    ürgenç şehrinin bu şekilde katledilmesi orta asya medeniyeti ve islam için dönüm noktasıydı. gazneli mahmut'un elde ettiği ganimetler orta asya ve islam coğrafyası için bir pirus zaferi'nden başka bir şey değildi. kılıç zoruyla getirdiği alimler memûn akademisi'nin verdiklerinin onda birini vermediler. merkezinde biruni ve ibn-i sina olmayan tartışmaların ortaya koyduğu sonuç vasatlıktan öteye geçemedi. hırsıyla tüm alimleri önüne dizmiş ve kendi isteği doğrultusunda bilgiler ürettirmişti. sunni mezhebinin ağırlıklı olduğu bilgilerle hurafeler birbirine karışmıştı yani sarayda, muktedirin dizinin dibinde alimcilik oynayan sözde entellektüeller aslında ilimi yozlaştırmışlardı.

    maalesef gazneli mahmut'un memun akademisi'ni yok etmesi; arapların merv, belh, nişabur gibi şehirleri istilası kadar sarsıcı bir sonuç doğurmuş ve orta asya medeniyetlerinin çehresini yüz yıllar boyunca değiştirmiş ve karanlığa mahkum etmişti.

    sonuç olarak tarih, kazananı; geniş topraklardaki islam çoğunluğunu ve zorla dayattırılmış vasat altı bilgilerin varlığını değil, dar topraklarda kılıfından çıkan ve bilgi ile birlikte özgürlüğe de yol veren medeniyetler olarak belirledi. belirlemeye devam ediyor.

    velhasıl fikir ve düşünce özgürlüğü önemlidir, desteklenmelidir.
9302 entry daha
hesabın var mı? giriş yap