11499 entry daha
  • madem gezi'nin yıl dönümü bugün ben de kendi anarşik! hikayelerimi paylaşayım.

    izmir'de ilk eylemler taksim'den 3 gün sonra 31 mayıs 2013'te başlamıştı, gezi parkı 3 gündür savaşıyordu ve biz onlara destek olmak için sosyal medya üzerinden örgütlenip bir eylem yapma planındaydık.

    bir perşembe günüydü ama benim akşamı bekleyecek sabrım yoktu, yazdığım 3 adet pankartla tek başıma gidip alsancak vapur iskelesinin önüne oturdum. o bölge gençlerin yoğunlukta olduğu bir bölge ve vapura gidip gelenler yüzünden bir insan sirkülasyonu var. pankartları gören geldi yavaş yavaş önce on, sonra yüz en son binler olduk...

    o gün orada çekilen fotoğraflarım gazetelerde ve sosyal medyada sıkça paylaşılınca hedef bile gösterildim ama tabi o zamanlar kanımız deli akıyordu ve gözümüzü hiçbir şey korkutmuyordu. şehrin ve eylemlerin tam merkezinde yaşıyordum. eyleme katılan arkadaşlarım hatta tanımadığım bir çok eylemci arkadaşım kah dinlenmek, kah konaklamak için evimi kullanıyordu.

    taksim dayanışma platformu gezi için 1 milyon kişilik destek çağrısı yapınca direnişte arkadaş olduğum insanlarla bir otomobilin içinde 7 kişi istanbul'a desteğe gitmeye karar verdik. çok aksiyonlu bir yolculuğun ardından istanbul'a vardığımızda saat sabahın 6'sıydı ve taksim adeta hayalet bir şehri andırıyordu.

    yaşadığım en sert direniş ile orada karşılaştım. polisin acımasız yüzü ile meclis-i mebusan caddesinde daha yakından tanıştım, bugün şans eseri yaşıyorsam yahut sakat kalmadıysam polisin benim yerime yanımda ki direnişçinin boynuna jop ile vurmasıdır sebebi hepsi bu. bir şekilde o büyük eylemden 1-2 gün sonra izmir'e sağ salim dönmeyi başardık.

    ardından ankara'ya kızılay'a gittim eyleme. orada bambaşka bir faşizm ile karşılaştım. sokaklarda polislere yardım eden taksiciler, hiç bilmediğim bir şehirde kaçamadığım ara sokaklar derken yine bir şekilde sağ salim dönebildim izmir'e. belki yaşadıklarımı bir gün yazabilmek için yaşadım diye düşünüyorum. gezi eylemleri süresince izmir eylemleri hariç 3 kez istanbul 1 kez ise ankara'da direnişe katıldım. bu yüzden yargılandım, mahkemede hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmedim çünkü suçsuzdum. nihayetinde beraat ettim ama dediğim gibi ben şanslı kesimdeydim.

    sonra 17-25 aralık patladı, biz akp'nin iç hesaplaşmasından ortaya dökülen ses kayıtlarından bizden kaçıranları dinledik. ayakkabı kutularında sakladıkları geleceğimizi öğrendik.

    16 mart 2014'te akp izmir'de bir miting yaptı. takip edenlerin taşımalı miting dediği türden bir miting. ülkenin dört bir yanından otobüslerle getirilen insanlar alsancak garda indirilip 2. kordondan gündoğdu meydanına kadar yolu yürüyüp meydan girişinden alana alınıyorlardı. bu güzergah benim evimin önüydü ve ben bir şeyler yapmak istiyordum. boş bir ayakkabı kutusu alıp apartmanımın kapısına yaslandım, yanımda ki elektrik kutusunun üzerine ayakkabı kutusunu koyup elimle üstüne vurmaya başladım. önümden geçen insanlar ayakkabı kutusunu görünce bana tepki vermeye başladılar, bazıları chp'nin kasetlerinden bahsetti, bazısı küfertti ama bunlar umurumda bile değildi. bu kez ayakkabı kutusunu elimle yukarı kaldırdım akın akın önümden geçen binlerce insanın bir ayakkabı kutusuna verdikleri tepki inanılmazdı. bu durum yaklaşık 45 dakika kadar sürdü, o esnada bir gazeteci ve bir dergi yazarı gelerek fotoğrafımı çekti, ismimi kullanıp haber yapıp yapamayacaklarını sordular, bunun bir eylem olup olmadığını sordular hepsine cevabım aynıydı. bu bir eylemdir ve ismimi kullanmanızda bir sakınca yoktur. sonra olayın en trajik yeri geldi 45 dakika sonra 2 sivil polis şikayet üzerine ayakkabı kutumu almak üzere geldiklerini söylediler.

    -şaşırmıştım, ayakkabı kutusu nasıl suç unsuru olabilirdi ve nasıl elimden alınabilirdi. polisler ''ayakkabı kutusu göstererek insanları tahrik etmek'' suçlamasıyla bunu yapacaklarını söylediler. -kimin neyden tahrik olacağının nasıl belirlediklerini sormam üzerine '' son dönemde yaşanan olaylar yüzünden bunu yapmak zorunda olduklarını söyleyip'' ayakkabı kutusunu alarak gittiler.

    -evet şaka değil benim ayakkabı kutumu göz altına aldılar.

    tabi kimilerince anarşik denilen eylemlerim burada bitmedi arada bir çok şey oldu ama açıkçası ben en ilginçlerini seçmeye çalışıyorum.

    15 ekim 2015 tarihinde pınar karşıyaka eurolegue mücadelesinde barcelona ile karşılaşıyordu. küçük bir pankart yaptırdım üzerinde berkin'in fotoğrafı vardı ve ''ben berkin elvan katilimi tanıyorsunuz'' yazıyordu. hep birlikte her zamanki yerimiz olan rakip benchin arkasına yerleştik ve ben seromoni esnasında pankartı ellerimde havaya kaldırdım. karşıyaka taraftarı zaten duruş olarak muhalif bir duruştadır pankartla birlikte bir an da ortalık alkış ve ıslıkla büyük bir protestoyla doldu. bu durum spor şubeden polisler gelene kadar sürdü. bugün bile hala şaşırdığım bir diyalogla spor şubeden gelen polisler bana direkt ismimle hitap edip pankartı almak zorunda olduklarını söylediler. tıpkı ayakkabı kutumda olduğu gibi verdiğim mücadele başarılı olamadı ve polisler bu kez üzerinde hiç bir suç unsuru olmayan pankartımı aldılar.

    gezi benim için her an her yerde bu düzene isyan etmek demekti. anarşiydi ama birinin malına veya canına zarar vermek değildi. aksine tüm eylemler boyunca kimsenin ne malına ne canına zarar vermeyip korudum ama söyleyeceğim şeylerden bana zarar gelecek diye söylememezlik hiç yapmadım.

    gezi benim için kırmızılı kadındı, kitap okuyan çocuktu. bugün 37 yaşında orta yaşı geçmiş bir adam olarak hala her imkan bulduğumda bu düzene karşı anarşizmden vazgeçmiş değilim. bu düzen yıkılacak biliyorum ve ben günün birinde çocuklarıma bu düzen yıkılsın diye elimden geleni yaptığımı söyleyeceğim.

    o pankartlar şimdi
    alnımızda duruyor
    alnımızın akı gibi.

    ben asarken büyüdüm
    sen taşırken vuruldun
    gençliğimiz düştü üstüne.

    iyi ki doğdun gezi parkı...
1096 entry daha
hesabın var mı? giriş yap