• bizim türk dizileri sahnenin en heyecanlı yerinde biter ki diğer hafta da izlensin diye. ben de firar hikayesini sündürdükçe sündürüyorum ama yakında gelecek sözüm söz.
    sene 2001
    efendim meşhur rahşan affı kesinleşti ama bizim peder firar olduğu için aftan faydalanamıyor. babam, amcalarım, ben ve hatta bu işlerden hiç anlamayan rahmetli annem bile affın kapsamını araştırıyoruz. ilk açıklamalara göre firar kişi faydalanamıyor ama detaylarda küçük bir açık var. o açığı kullanabilirmiyiz diye kafa patlatıyoruz hep beraber. cezaevine ilk girdiğinde babamın avukatı, bir dönem gümrük bakanlığı yapmış olan bülent tüfenkçi idi. firar edince babamın avukatlığını yapmadı. zaten af çıktığı dönemde siyasi kariyeri oluşmaya başlamıştı ve ulaşılması zor bir adam olmuştu. biz bir taraftanda fikir danışmak için avukat arıyoruz.
    babamın ve amcamın eskiden beri ortak arkadaşı olan bir avukat var. lakabı “paşa”. malatya elazığ adliyelerinde 90’lar da görev yapan arkadaşlar varsa paşayı bilirler. paşa öyle bir adam ki malatya adliyesinde herkes onu bili tanır ve çekinir. çünkü adam tck’yı yalamış yutmuş. bu adama tck’nın yağmur adamı diyebiliriz. bir keresinde yasayı yanlış yorumlayarak iddianame hazırlamış bir savcıya sinirlenip tokat atmışlığı var.
    biz affın kapasamından emin olamayınca zar zor paşaya ulaştık . paşa haberi alınca malatya’dan kalkıp istanbula geldi babam için. çok ilgisini çekiyordu ve meslek hayatında değişik bir olay olacaktı. adamın hayatı hukuktu sonuçta. babama “sen bu aftan faydalanabilirsin , kesinlikle serbest kalacaksın” diyerek garanti verdi.
    kaç senedir kendi kimliğini kullanamadan kaçak geziyordu ve bizi de arkasından sürüklüyordu. ben ilkolul ikinci sınıftan beşinci sınıfa geçene kadar abartısız 35 tane okul değiştirdim. hatta bir keresinde malatya’da 2 yıl arayla aynı okulun aynı sınıfına bile denk geldim. her zaman yeni çocuk bendim okullarda. benden 2 yaş küçük erkek kardeşimde aynı durumda. annem zaten hep bir şok halinde olduğu için kendini salmış durumda ve bu göçebe hayatı yadırgamıyordu. ama hepimiz yorgunduk. hayatımızın bu şekilde ilelebet devam edemeyeceğinin farkındaydık. babam af için teslim olursa cezasını katlayarak uzun yıllar cezaevinde kalabilirdi. firar haliyle bile binbir çileyle bize bakyordu. annem dahil hepimizin babası evin direğiydi. maddi manevi bu direk yıkılırsa, yıkılan yapının altında biz yaşayamazdık.
    karar verildi. paşaya güvendik ve babam teslim olacaktı. akşam hep beraber salonda oturduk. hüzünlü bir ortam var ve babamı son defa evimizin içinde görebilme ihtimaline karşı konuşmadan bakışıp hasret giderdik. sabah oldu paşa arabasıyla evin önüne geldi, babama seslendi gel diye. babam sert mizaçlı, kolay kolay yüzünde bir tebessüm bile göremeyeceğiniz bir adam. ama biz bu haline hem alışıktık hemde severdik. şarkıda söyler ya benim babam sert adamdı diye. dış kapıya yaklaştı, topuğu kırık kundurasını giydi. bize son defa sarılmak isterken gözlerinden yaşlar boşaldı. babam ağlıyordu. o sert adam hüngür hüngür ağlıyordu. bizde babalar ağlamaz. gözündeki yaşı ben sadece köyde taş kırarken gözüne kaçan kıymıktan dolayı görmüştüm. hem ağladı hem sarılıp kucakladı hepimizi birden. amcam daha kötü olmadan babamın omzundan tutup çağırdı gidelim diye. paşanın kamu ihalelerinden alınma siyah toros arabasına binip gittiler.
    dosyası ve firar ettiği yer malatya olduğu için malatya adliyesinin önüne kadar gidiyorlar. babam arabada bekliyor paşa adliyeye gidiyor. 97’de firar etmiş mahkumu getirdiğini söyleyince adliye karışıyor. katip memurlar merakından dışarıya çıkıp babamı görmeye geliyorlar. babam paşadan talimatlı bir şekilde arabadan bile çıkmıyor. savcı paşaya önce mahkumu getir sonra bakalım işlemlerine diyor. ama paşa sağlamcı olduğu için serbest olduğunu belgelemeden mahkumu teslim etmem diyor. paşa adliyede biraz zaman geçirince cep telefonu çalıyor. telefonu açınca arayanın hekimhan ilçe jandarma karakol komutanı olduğunu öğreniyor. komutan paşaya aynen şunları söylüyor; “ab. m. m.’yi bana getir ifadesini alacağım. seni temin ederim ifadesini aldıktan sonra buradan nüfus cüzdanıyla elini kounu sallayarak ve özgür bir adam olarak çıkıp gidecek.”
    paşa komutanla konuştuktan sonra babamı araban alıp adliyeye sokup teslim ediyor. babam yıllar sonra kelepçenin soğukluğunu tekrar hissediyor. evrak işleri halledilip hekimhan ilçe jandarma karakoluna götürülmek üzere cezaevi arabasına bindiriliyor. paşada kendi arabasıyla takip ediyor. hekimhan ilçe karakoluna vardıklarında paşa hemen babamın koluna girip binaya giriyorlar. komutanın odasına girdiklerinde komutan babamın kelepçelerini askere çıkarttırıyor ve paşaya dışarıda beklemesini söylüyor. paşa tedirgin olsada tamam komutan deyip dışarı çıkıyor.
    komutan babama çay içmesini söylüyor. babam heyecandan çay içecek halde olmadığı için nazikçe reddediyor ama komutan “seninle uzun uzun sohbet edeceğiz ab. m. m , çay iç” deyip askere getirmesini söylüyor. tabi babama biraz daha rahatlama geliyor.
    ara not: hekimhan ilçe jandarma karakolu, babam firar edene kadar hekimhan cezaeviydi. babama kadar kurulduğu tarihten beri hiç firar vermemiş bir cezaevi. babamdan sonra kapatılıp ilçe jandarma karakoluna çevrildi.
    “ben askerliğimin acemi birliğini şırnak’ta, usta birliğini hakkari’de komando olarak yaptım. asker nasıl davranır, nerede açık verir, hangi saatlerde uyur hepsini bilirim. kaldığım süre boyunca idare bana güvendiği için bahçe işleri vs. durumlarda cezaevinin caddeye bakan avlusunda çalışmam izin verirdi . çalışırken elimi kolumu sallayarak çıkıp gitme imkanım bir kaç defa oldu ama askere yazık olur diye yapmadım. benim firar şeklimden nöbetteki asker veya o gecenin amiri tek başına sorumlu olmamalıydı. bu yüzden kendi yöntemlerimle firar ettim...” diyerek devam ediyor ve anlatıyor firarın her aşamasını. bu arada paşa dışarda hızlı hızlı volta atmaya devam ediyor.
    bir saatten biraz fazla bir zaman sonra babam odanın kapısını açıp paşaya gülümseyerek dışarı çıkıyor. paşa geri kalan evrak işlerini bitirip, babamın delgeçle kenarı delinmiş nüfus cüzdanını babama teslim ediyor. paşa “işimiz bitti ab. m. m, buraya kadar seni ellerimle getirdim. buradan sonra özgür olduğun için kendi başına istanbul’a, ailenin çocuklarının yanına git” diyor ve babam yola çıkıp yanımıza geldi.
    babam gelmeden haberi gelmişti eve. bayram havası var evde. artık bitmişti bütün sıkıntılar dertler. yeniden başlama zamanıydı. rahmetli annem sevinçten ağlıyor. hala gençti ve hayat doluydu. ama sonraki yıllarda da hayat pek yüzümüze gülmedi. bahtsızlık bizde kader olsa gerek. fazla mı sevindik acaba bilmiyorum.

    bu chapter bu kadar. bir dahakine görüşürüz.
    özgürlüğünüzün kıymetini biliniz efendim, hiç ucuz birşey değil.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap