10162 entry daha
  • istanbul: her gün biraz daha fazla uzaklaşmayı düşündüğüm şehir..

    birkaç saat önce mecidiyeköy trafiğinde hareket halindeyken aracın önüne aniden küçük bir kız çıktı. sanki biri tutup kolundan fırlatmışcasına, birdenbire ön camda göz göze geldik. frene nasıl yüklendiğimi anlatamam, kıza çarpmaktan milimetrik bir mesafe aralığı ile kurtuldum. alelacele araçtan indim kız kaldırıma çıkmaya çalışırken bir omuzundan usulca yakaladım. (ona bir şey olmadığını bildiğim halde ilgisiz kalamadım işte. ne bileyim belki de o an için küçük bir çocuğun korkusuna ortak olmalıyım diye düşündüm. yaşadığı paniği hafifletmek için belki de bilemiyorum. şimdi düşünüyorum da keşke hiç inmeden yoluma gitseymişim.)

    omuzundan yakaladığım küçük kızın ellerine baktığımda her ikisi de boştu. bu şehirde genellikle küçük çocukların eline "kağıt mendil, sakız, su vs." tutuşturulup trafiğin karnına salınmalarına hayli aşınayız. o nedenle yanında herhangi bir şey olmaması beni biraz şaşırttı. ona doğru eğilerek "özür dilerim, iyi misin, bir yerin acıyor mu? diye art arda birkaç soru sordum. ancak kendisi beni hiçbir şekilde duymuyor gibiydi. sözlerime tamamen tepkisiz kaldığı için ilk bir-iki dakika işitme engelli olabileceğini düşündüm ve bu duruma canım daha da fazla sıkıldı. bu arada ben onunla iletişim kurmak için çırpınıyorken aniden tepemde kara kuru üç beş adam gölge gibi beliriverdi. etrafa bakındığım sıra küçük kız kaşla göz arasında birden ortadan kayboldu. adamlar sağımı-solumu duvar gibi çevreleyince birden duraksadım. (içimden "hayırdır!" diyorum ama sadece içimden diyebiliyorum)aralarında bulunan bir tanesi grubun sözcüsü gibi davranırken diğerleri; çadır bezinden hallice suratları ile hiç konuşmadan pis pis sırıtıp öylece durdular. konuşan boy fukarası güdük yarım yamalak türkçesi ile "beyan pera ver, hesteneye gedelim" cümlesini iki üç defa peşpeşe kurunca; o an için aksak çalışan şaşkın kafam, birdenbire gelen pası alarak ağlarla birleştirdi. tamamdır! dedim yine kendi kendime. aralarından nasıl sıyrıldım, arabaya nasıl bindim hiçbir fikrim yok. birkaç dakika içinde yeniköy'deydim, artık nasıl topuklamışsam.

    istanbul için eski türk filmlerinde çok sık kullanılan son derece klişe bir söz vardır: "taşı toprağı altın şehir" bilirsiniz, bu sözün günümüz için karşılığı ise tam olarak: "her taşın altından mülteci fışkıran şehir" olarak güncellenmiştir.
2671 entry daha
hesabın var mı? giriş yap