21 entry daha
  • çöp. organikten kimyasala, katıdan sıvıya, geri dönüşebilenden dönüşemeyene büyük bir yelpazede, her gün onlarcasını var ettiğimiz atığa taktığımız değersiz isim. süper güç olarak bilinen ülkelerden geri kalmış ülkelere kimi zaman paketlenerek, kimi zaman bağış olarak(köyleri bilgisayarlandırma kampanyaları, hibe savaş malzemeleri vb.) , kimi zaman da hiçbir makyaja gerek duyulmadan gönderilen bir ticari malzemedir de aynı zamanda. dahası denizlerin-okyanusların diplerini(hatta üstlerini bile), yeraltlarını, kutupları, yetmezse ay'ı, gezegenleri içine kattığımız/katacağımız(insanlık adına konuşuyorum, son bölümlerden gelişmiş ülkeler daha fazla sorumlu), her gün içtiğimiz kolanın kutusunu, suyun pet şişesini, sütün karton kutusunu buruşturarak, marketlerin birinden aldığımız ve çöp çöpü olarak evimizin uygun yerinde yığınını yaptığımız poşetlerin içine tıkıştırırken, aklımıza kaç kere gelir her birinin doğa tarafından yok edilme süresi? kağıtları buruşturup çöpün içine tıkmak yerine, cam kavanozları ayırıp başka bir yerde biriktirmek ve şehrin ara ki bulasın noktasına koyulmuş kağıt-şişe kumbaralarına atmak kaçımızın aklına gelir. hadi aklına gelse, kaçımız üşenmez de yaparız bunu? hadi üşenmedik diyelim, kimyasal çöpleri(deterjan kutuları, sabun haznelerine, jöle plastikleri, deodorant tenekeleri, çocuk bezleri, pedler, bilimum sıkılabilir tüp bilmemneler, kozmetik ambalajları ve özellikle piller...) geri dönüşemeyecek bu şeyleri nereye koyacağımızı nasıl bulacağız?

    elin gavuru diyoruz hep. ama öyle gerçekten. elin gavuru ayırıyor her şeyi. organik çöpleri didikleyen, bizim fritözü boşaltıp lavaboya boca ettiğimiz yağın bile suyunu sıkan, neresinden geri dönüştürebilirimin hesabını yapan elin gavuru... biz değiliz. yapsak bile bu hesabı, teknik yetersizlikle karşılaşacağımızdan, eğer ki kendi imkanlarımızla tesis ettiğimiz bir geri dönüşüm merkezimiz yoksa elimizde patlayacaktır biriktirdiğimiz çöpler. her gün sayıyorum. tadı birbirinden güzel aromalı çayların karton kutuları, içindeki çayların her birinin ayrı aluminyumlu pakedi, çayın süzen poşedi, ipi, posası, üçübirarada kahvelerin yırt at pratik poşetleri, plastik-köpük kahve bardakları, kaşıkları, peçeteler, selpaklar, kahvaltı için alınan zamazingoların ayrı ayrı ambalajları, pastaneden aldığımız poğaçanın yağlı kağıdı, portakal suyunun şişesi, pipeti, salça tenekeleri, margarin, tereyağ, z.yağı plastikleri, poşetler içinden çıkan poşetler. poşetlerin poşetleri. ambalajların poşetleri, poşetlerin ambalajları, kutuları, kartonları... imal edilirken yok ettikleri ve kirlettikleri kaynaklar yetmiyormuş gibi bir de çöp üreten onca mal, mülk, eşya...

    sadece bu kadar da değil, artık çinlilerin ve dünya piyasalarında borozanlarını öttürenlerin sayesinde artık yaptırması almasından daha pahalı(hatta kimi zaman imkansız) olan teknolojik aletlerin yok edilemez çöplüğü. tv'ler, modası geçmiş zımbırtılar, son zamanlarda resmen bokunu çıkardığımız son moda cep telefonu furyası sebebiyle küçük dağları yaratacak kadar telefon(sahi, o modası geçen telefonlar ne oldu? bir de onların plasssstikkkk aksesuarları var. herkesin evinde değişik 5 şarj cihazı olduğuna bahse girerim)), bozulmuş makineler, fırınlar, her yıl bir iki parçayı muhakkak dışına çıkardığımız bilgisayarımızın yanında yükselen tepeleme teknik çöplük.(onların da poşetleri, kutuları da var elbet). liste uzayıp gidiyor böyle...

    etrafımızdaki her şeyin ne kadar plastik, ne kadar naylon, ne kadar karton olduğunu gözüme batıyor nicedir. henüz bir atık olmamış olsa da az sonra atıklaşacak onlarca zamazingoyu satın alıyor, koşarak evimize geliyoruz bin bir heyecanla. halbuki çok değil, birkaç ay sonra bir çöpe dönüşecek gözümüzde o nesne, her şey gibi (belki biz de dünya dışı akıllı canlıların çöpüyüzdür, kim bilir).

    yakında düşüncesizce tükettiğimiz kaynaklarımızın yanında, bir de kaynaklarımızı tüketen atıklarımızla baş başa kalacağız. şu an bile karşımda duran her plastik nesneye uzun vadede çöp gözüyle bakıyorum. bu da aslında her birimizin potansiyel bir çöplüğün içinde yaşadığı gerçeğini yüzüme vuruyor ciddi bir acı vererek.

    çöp. hayatımızı ve dünyamızı her gün daha da sıkı saran(antarktikada bir ada(yakında kıta) büyüklüğüne ulaşan bir yığın bile var) ambalaj kağıdı. çöp. ata ata en sonunda yemek zorunda kalacağımız, aksi takdirde ürettiğimiz atık sayesinde kendimize yaşayacak yer bulamayacağımız çokyüzlü nesne. kısaca, paçamızı iyice kaptırdığımız hend meyd gayya kuyusu.
114 entry daha
hesabın var mı? giriş yap