224 entry daha
  • abba, yeni albümü voyage'ı çıkarıp müzik dünyasına geri döndü. nostalji ile karışık, güzel bir haber bu. sonuçta abba, pop müzik tarihinin önemli renklerinden biri. benim jenerasyonum çalışmalarına birinci elden tanık olamadı. bu nedenle ebeyevnlerimizin lise yıllarında dinlediği bu müzisyenlerin yeni bir iş yaptığını görmek çok özel. voyage hakkında da bir kaç laf edeceğim ama önce bir abba hatırlatması bence çok güzel olabilir.

    başlangıç

    abba'nın hikayesine aslında björn ulvaeus ile başlayabiliriz. gitara meraklı björn, dönemin folk müziğinden etkilenerek naif bir şekilde gitarlarını çalıp çok sesli vokal yapan bir grup olan hootenanny singers'ı kurdu ve grup 1964'te ilk single'ları gabrielle'i çıkarıp ülke çapında başarı kazandılar. björn'ü şarkı yazarı olarak gördüğümüz ilk şarkı da bu single'ın b yüzünde yer alan ve grubun beraber yazdığı i lunden gröna oldu. grubun kendi adını taşıyan ilk albümünün ikinci yarısında björn'ü daha çok görmeye başladık. bu albümde tamamen kendi şarkısı olan spanish is the loving tongue ve kevin berry de yer almaktaydı. bu şarkıların ikisinin de ingilizce olması björn'ün daha o zamandan kafayı yurtdışında bir kariyere taktığını gösteriyor. zaten grubu da "the northern lights" adı ile amerikan marketinde pazarlamaya çalışmıştı.

    hootenanny singers, daha yumuşak bir standart folk grubu iken 1960'ların ortalarında isveç, daha rock müziklere de ev sahipliği yapıyordu. bu gruplardan dikkat çekmeye başlayanlarından biri hep stars'dı. ilk single'larını kaydeden grup daha single'ı yayınlayamadan o dönemki klavyecileri ile yollarını ayırdı ve de 1964 yılında benny andersson, bu genç gruba dahil oldu. benny, o dönemde orada burada müzik yapan bir klavyeciydi. beraber müzik yaptığı isimlerden biri christina grönvall'dı ve de ikili özel hayatlarında da beraberlerdi ve 1963'te daha 17 yaşındaki benny'nin ilk çocuğu dünyaya gelmişti. hep stars, 1965'te bir çok yabancı şarkı cover'ı kaydedip bunları single olarak yayınladı. bu sarkilardan özellikle cadillac büyük başarı getirdi. ancak bizim hikayemiz için önemli olan no response single'ı oldu çünkü bu şarkının sözü ve müziği benny andersson'a aitti. 1965 yılının benny andersson için bir önemi daha vardı çünkü benny, daha 20 yaşına girmeden ikinci çocuğunu da kucağına aldı.

    1966 yılında bir konserde hep stars ve hootenanny singers'ın yolları kesişti. böylece benny ve björn de tanıştılar. kendi gruplarında müzikal olarak öne çıkmaya başlayan iki heyecanlı müzisyenin kimyası tuttu. hep stars, yeni albümünü hazırlarken björn de gruba dışarıdan şarkı yazarı olarak destek verdi. öyle ki albümün açılışını yapan no time, bir björn bestesi olup daha önce hootenanny singers tarafından yorumlanmıştı. belki de albümün ikinci yüzünü açan şarkı daha da önemli çünkü isn't it easy to say adlı şarkı, benny ve björn'ün yıllar boyunca yazacakları şarkıların ilki oldu. öte yandan hep stars da benny anderson bestesi olan bir the hep stars şarkısı sunny girl'ü yorumlanmıştı. yani iki grup arasında björn ve benny üzerinden ciddi bir bağ kurulmuştu. the hep stars'ın orijinal kadrosu 1969'da dağıldı. öte yandan hootenanny singers, zaman zaman benny anderson'un şarkı ve prodüksiyon katkılarıyla 1974'e kadar devam etti ancak abba'nın eurovision'da patlaması ile birlikte elbette björn, bu gruba devam edemeyecekti.

    bu sırada eurovision demişken, bu hikayeyi 1974'teki abba birinciliğine kadar beklemeye gerek yok çünkü 1969'da benny andersson aslında ilk kez eurovision denemesi yaptı ve de bestelediği hej clown, ülke elemesinde en yüksek oy alan iki şarkıdan biri oldu ancak bu beraberliği sonlandırmak için yapılan ikinci oylamada kazanamayıp andersson'un eurovision hayalleri ertelendi. lakin eurovision ön elemesinde kazanamayan benny, aşkta kazandı. aynı elemelerde härlig är var jord ile dördüncü sırada yer alan isveçli kadın vokalistin adı anni-frid lyngstad. anni-frid'in hikayesinin başı benny ile benzeşiyor aslında: şarkı söylemeye hevesli genç kız, daha çocuk yaşta sahnelerde kendini gösterir ve de müzik yaptığı bir adama aşık olur. anni-frid, benny ile aynı yıl ilk çocuğunu kucakladı. 1965'te de ikinci çocuğu dünyaya geldi. benny nasıl bir baba olarak müzik hayatına başladıysa, anni-frid de bir anne olarak kariyerine start verdi. birkaç single denemesi olsa da 1969'daki eurovision elemesi ile kendini ciddi bir biçimde duyurdu. bu elemelerde tanıştığı benny ile bir ilişkiye başlayan anni-frid, kocasından ayrıldığı 1970 yılında peter pan adında bir single çıkardı. peter pan, benny ve björn tarafından yazılmış bir şarkıydı. böylece abba'nın üç bileşeni bir araya geldi. ancak hala bir "a" daha eksikti.

    ancak bu "a"yıl anlatmak için tekrardan björn'e geri doonmek gerekli. bir yandan hootenanny singers ile çalışıp, bir yandan da hep stars için şarkılar yazan björn, 1968'de solo olarak da bir şeyler yapmak istedi ve de 1968-69 arasında dört tane single yayınladı. artık bilinen bir yüz olan björn, birkaç ay önce hayatını kaybeden besteci jules sylvain'i anmak için isveç televizyonu svt için çekilen bir performansta sylvain'in şarkılarını söyleyip bunlara çekilen kliplerde oynadı. 16 ağustos 1969'da yayınlanan bu programda björn'ün sevgililerinden birisini oynayan isim genç şarkısı agnetha fältskog'tu. agnetha da o dönem kendi adını yeni yeni duyurmaya çalışan şarkıcılardan biriydi. müzisyen sevgilisi dieter zimmermann'ın kanatları altında ilk albümünü çıkaran agnetha, bu tv programını kaydederken ikinci albümünü hazırlamaktaydı. kamera karşısında tanıştığı björn ile muhabbetini sürdüren agnetha, bu muhabbetin hem özel hayatını hem müzik kariyerini etkilemek üzere olduğundan herhalde haberdar değildi.

    1970 yılına geldiğimizde benny ve björn, bu kadar zaman beraber çalıştıktan sonra "ya biz neden beraber grup kurmuyoruz ki?" dedi ve benny and björn olarak kendi kariyerlerini başlattılar ve lycka adlı bir albüm kaydettiler. bu şarkılardan birisi hej gamle man! için düzenlemeyi düşünürken kız arkadaşları anni-frid ve agnetha'yı geri vokaller için davet ettiler. böylece abba, gayriresmi olarak ilk ikez bir kayıt yapmış oldu. anni-frid ve agnetha, ikilinin 1971 yılı içinde çıkan diğer single'larında da vokal katkısında bulunmuşlardı. benny ve björn'ün albümü tamamen isveççe şarkılardan oluşan, yani yerel markete hazırlanmış bir albümdü. bu sırada amerikan film prodüktörü vernon becker, isveç-amerikan ortak yapımı bir soft porn olan inga'nın devamı için film müziği ararken benny ve björn ile tanıştı ve ikili bu film için bir kaç şarkı yazdı. bunlardan she's my kind of girl, bu projenin çıkardığı ilk ingilizce şarkı oldu. şarkı ya da film aslında pek ses getirmese de the seduction of inga 1971'de japonya'da yayınlanınca her nasılsa she's my kind of girl japonya'da tuttu. hatta bu başarı ikilinin yurtdışına açılma çabaları için motive edici bir gelişme olarak tarihe geçti.

    ama hala abba'nın tam olarak ortaya çıkmasına biraz vakit var. ancak parçalar yavaş yavaş bir araya geliyordu. 1971'de anni-frid, benny'nin prodüksiyonu olan ilk albümü frida'yı çıkardı. albüm çok ses getirmedi ama albüm sonrası çıkan single min egen stad, anni-frid'in isveç'teki ilk bir numaralı işi oldu. yine benny ile kaydedilen bu şarkıda geri vokalleri björn ve agnetha yapmaktaydı. yani abba, yine gayriresmi olarak, ilk liste başı işini çıkarmıştı. bu dörtlü arasındaki kimya gitgide öne çıkıyordu. aynı yıl çıkan agnetha'nın dördüncü solo albümünde de dört abba elemanı dröm är dröm, och saga saga şarkısına katkıda bulunuyorlardı. 1971 yılında tek olan şey bu değildi. aynı yıl björn ve agnetha da evlenmişlerdi.

    1972'de björn ve benny ikilisi müzikal kariyerlerine devam ederken, she's my kind of girl'ün japonya başarısı sonrası tekrardan bir ingilizce şarkı kaydetmek istedi. people need love adlı bu şarkıyı kaydederken, akıllarına tekrardan agnetha ve anni-frid'i kullanmak geldi. ancak şarkının son versiyonunda kadın vokaller de erkek vokaller kadar öne çıkınca, iki güzel kadını kullanmanın imaj olarak da avantaj getireceğini düşünerek, şarkıyı björn & benny, agnetha & anni-frid adı altında yayınlama kararı aldılar ve dört müzisyen single kapağında da yer aldı. ancak single'ın ikinci yüzü yine björn & benny'ye aitti ve de en karusell şarkılarını ingilizce sözlerle, merry-go-round adıyla kaydettiler. bu plak abd'de de yayınlandı ancak isim uzun olunca şarkı abd'de björn & benny'yi atfedilmiş, yanına da parantez içinde isveçli kızları anlamında gelen "with svenska flicka" diye not düşülmüştü. şarkı isveç'te biraz iş yapsa da grup japonya'nın ekmeğini yemeye kararlıydı ve kasım 1972'de japonya'da düzenlenen bir müzik yarışmasına davet edilen björn ve benny, yanlarına partnerlerini alıp gittil ve de dörtlü santa rosa adlı bir şarkı söyledi. ancak şarkı hiçbir ödül kazanamayıp, hayal kırıklığı yaşattı. santa rosa'nın japonya'da yayınlanma hayali böylece yattı. dörtlü santa rosa'yı yeni şarkıları he is your brother'ın b side'ı yapıp yayınladı. bu 45'likte abd'de yayınlanmış ve yine björn & benny olarak piyasaya sürülmüştü. neyse ki bu sefer kızların adı daha küçük fontla olsa da yazılmıştı. ancak agnetha ismi kapakta anna olmuş, anni-frid de frieda olmuştu.

    şu ana kadar adını anmadım ama isveç müzik piyasanın ana baba adamlarından stig anderson'u da bu noktada anmak lazım. stig anderson, aslında bu ana kadar bu dört sanatçı ile ayrı ayrı zamanlarda çalışmış bir müzik insanıydı. özellikle björn ve benny ile çok yakın çalışan stig, zaman zaman bu ikilinin şarkılarına katkıda da bulunuyordu. stig anderson, björn & benny'nin plak şirketi olan polar music'in sahibi olarak bu projenin popüler olması için elinden geleni yapıyordu. grup, belli bir aşamaya gelse de süperstar olmak için gereken eşiği bir türlü atlayamiyordu. japonya marketi denenmiş, abd marketi denenmiş, kız vokaller eklenmişti ama hala bir şey eksikti. anderson, björn ve benny'ye tekrardan eurovision'u önerdi. 1972'de björn, benny ve stig, säg det med en sang adlı şarkıyı yazdı ve lena andersson tarafından yorumlanan bu şarkı eurovision elemelerine gönderildi. ancak şarkı yerel elemelerde üçüncü olabildi. yine de daha sonra isveç listelerinde bir numarayı gördü. björn, benny ve stig yılmadı ve de 1973'te şanslarını bir daha denediler. bu seferki şarkıları ring ring, başkası tarafından değil, björn & benny, agnetha & anni-frid tarafından yorumlandı. ancak yine üçüncülük ile yetindiler. öte yandan yine bir önceki şarkıları gibi isveç listelerinde birincilik gördüler.

    1973'te ring ring adını veren ilk uzun çalar çıktı. bu albüm aslında benny & björn'ün ikinci albümü olarak tasarlanmıştı ama agnetha ve anni-frid'in vokallerinin yer aldığı şarkılar single olarak yayınlanmış, isveç artık iki erkekten oluşan değil iki kız iki erkekten oluşan bir gruba aşina olmuştu. bu nedenle ring ring, bir björn & benny, agnetha & frida albümü çıktı. grubun ilk albümü sonrası, grubun ilk çocuğu da dünyaya geldi. keza björn ve agnetha ikilisi ilk çocuklarını kucaklarına aldılar. abba ailesi genişliyordu. ancak ortada halen "abba" diye bir isim yoktu. o da kısa süre sonra ortaya çıktı. stig andersson, bu grubun dört tane random isveçli isim ile ilerlemesinin, özellikle de avrupa ve amerika marketinde, ne kadar manasız olduğunu anladı ve de dörtlünün isimlerinin baş harflerinden abba'yı çıkardı. başta biraz geçici bir çözüm gibi düşünülse de grup bu kısaltmayı benimsedi. artık ismini de bulan grup, 1974'te tekrardan eurovision'u deneyip bu sefer waterloo ile sadece isveç elemelerini değil, eurovision'u da kazanıp isveç'e ilk kez birincilik getirdi. sonrası zaten malum. bir sürü albüm, bir sürü başarı. o zaman bu burada abba'nın bütün albümlerinin üstünden kısaca geçelim. kronolojik olarak gitsem de en sonunda ufak bir sıralama yapacağımın da spoiler'ını vereyim.

    albümler

    ring ring - 1973: biraz önce bahsettiğim nedenlerden ötürü abba'nın ilk albümü ring ring, grubun diğer çalışmalarından çok farklı bir yerde durmakta. albüm abba'nın kendine has pop müziği yerine, zaman zaman isveç'in yerel müziklerinden, folk müzikten, rock müzikten beslenen, ortaya karışık bir çalışma. aslında neredeyse bir toplama albüm projesi durumu olduğu için björn'ün vokallerini bol bol duymak çok ilginç. zaten she's my kind of girl'ü yeniden kaydetmeye bile yeltenmeyip orijinal benny & björn versiyonu ile koymuşlar. anni-frid ve agnetha'nın yer almadığı çok ender abba şarkılarından biri olarak dikkat çekiyor. albümün diğer bir şarkısı disillusion, ki albümün en iyi şarkılarından biri, bir agnatha bestesi ve grubun kataloğunda başka örneği yok. people need love'daki erkek kadın vokal arası paslaşmalar ve de sondaki yodeling acayip güzel. albüme adını veren ring ring'i ise ilk gerçek abba şarkısı olarak görüyorum. genel olarak şarkılar eğlenceli, belki de gereğinden fazla eğlenceli ve neşeli. daha abba'nın tam anlamıyla ortaya çıkmasına vakit var ama bol bol dikkat çekici müzikal numara içeren, sevimli bir çalışma.

    waterloo - 1974: grup, ring ring albümü sonrası waterloo şarkısı ile eurovision'u kazanınca elbette bu şarkıyı yeni albümünün başına koyup, albüme de waterloo adını verdi. hatta albüm kapağında da arkası dönük bir napoleon bulunmakta. genelde bu tarz albümlerde hit şarkının arkasında kalan eserler biraz yavan kalır. ancak bu albüm tam olarak böyle değil. albümün en iyi şarkısı yine waterloo, ancak albümün geri kalanıdaki şarkılar o kadar büyük hit şarkılar olmasalar da çok sağlamlar. aslında bir önceki albüm ring ring'te olduğu gibi bir sound arayışı var ama o albüme kıyasla yaptıkları denemeler çok daha ilgi çekici. mesela watch out, grubun rock denemelerinin en iyilerinden. my mama said'in soğuk havası ve vokaller çok ilginç bir atmosfer yaratıyor. suzy-hang-around sanki the byrds tarafından kaydedilmiş çok tatlı bir psychedelic rock havasında. king kong song, acayip saçma ama beni çok eğlendiren bir the beach boys şarkısı gibi. hasta manana ve honey honey ise klasik abba'nın romantik ve eğlenceli yüzlerini gösteren şarkılar. albümün en büyük falsosu sitting in the palmtree. maalesef abba'nın stüdyo albümleri arasındaki en kötü şarkı bu. özetle bir arayış içinde olsa da sağlam şarkılar da sunan, abba hitlerinden bıkan insanlar için bir kaçış albümü olabilecek bir albüm.

    abba - 1975: grup eminim ki eurovision başarısı sonrası yeni waterloo'lar çıkarma stresi yaşamıştır. bu beklentiyi ise mamma mia ile fazlasıyla aştılar. waterloo, eğlenceli bir pop şarkısıydı ama mamma mia, beste anlamında da güçlü, hep bir devinim içinde olan bir eser. keza albümün en güçlü ikinci şarkısı da s.o.s de kıtalar ve nakarat arasındaki değişkenliği ile grubun müzikal olarak ne kadar geliştiğini gösteriyor. tesadüf değildir ki albümde intermezzo no. 1 adında benny andersson show tadında bir enstrümantal şarkı var. biraz geri planda kalsa da funk rock tadındaki man in the middle çok iyi. i've been waiting for you, so long, bang-a-boomerang zevkli abba şarkıları. reggae tadındaki tropical loveland pek sevilmez aslında ama bence o da iyi bir deneme. ancak i do, i do, i do, i do, i do'ya zor dayanıyorum. abba'da hep bir schlager etkisi vardır ama bu şarkı gerçekten içimi baymaktan başka bir şey yapmıyor. rock me de abba'nın rock havasını getirmeye çalışıp, nefesinin yetmediği bir parodi gibi. bu iki şarkının yerine çok daha güçlü iki şarkı olsa albüm daha da uçup gidermiş ama buna rağmen sevilesi bir çalışma.

    arrival - 1976: bir çok abba hayranı bu albümü en iyi albümleri kabul ediyor. elbette çok güçlü şarkıları var. bir önceki albüme göre de daha derli toplu bir eser. benim (stüdyo albümleri arasında) en sevdiğim şarkı knowing me, knowing you'yu içeren albüm, bununla yetinmeyip bence abba'nın en iyi beş şarkısı içinde yer alacak dancing queen ve money, money, money'ye de yer vermekte. when i kissed the teacher da yine albümün eğlenceli anlarından. intermezzo no. 1 sonrası başka bir enstrümantal şarkı olan ve albüme adını veren arrival, çok başarılı, görkemli bir eser. bir yandan bu albüm için grubun şarkı yazımında level atladığı ve de "sempatik isveçliler" imajının ötesine geçip daha da ciddiye alınmalarını sağlayan bir albüm demek istiyorum. öte yandan tiger ve dum dum diddle diye gerçekten çok kötü iki şarkı da içeriyor. eğer bu şarkılar olmasa benim için de abba'nın en iyi albümü olabilirdi.

    abba* - 1977: çıkardığı hit şarkılar anlamında bu albümden daha güçlüleri var. ancak bence abba: the album, olgunluğu ve de grubun sanatsal anlamda bir şeyler yapmaya çalışması ile dikkat çekiyor. mesela albüme eagle gibi, abba ortalamasından daha uzun, ağır başlı bir şarkı ile giriş yapılması dikkat çekici. öte yandan albümün son üç şarkısı bir mini müzikal için yazılmış eserler. burada hem benny ve björn'ün müzikal sevdasını belki de ilk kez duyuyoruz, hem de anni-frid ve agnetha'nın vokalinin farklı katmanları karşımıza çıkıyor. bu üçlemeden özellikle thank you for the music, nakaratı ile abba'nın misyonunu ortaya sürüyor. bu daha sanatsal çalışmalar yanında take a chance on me ve the name of the game, albümün en klasikleşen eserlerinden. albümün gizli güzelliklerinden birisi ise bence one man, one woman. bu sayede albümün a yüzünde boş yok demek mümkün. b yüzü ise biraz daha sallanıyor.

    voulez vous - 1979: abba: the album'ün olgunluğu sonra grup "fazla mı ciddileştik ne?" der gibi rotayı disko bir yöne kırıp bu albümü çıkardı. voulez vouz için grubun en kıpır kıpır albümü desek yeridir herhalde. bu çalışmada grup, kalplere dokunan melodilerle dans ettirmeye karar verdi. hoş, benim en sevdiğim şark ikinci en sevdiğim şarkı, voulez vous, angeleyes, kisses of fire, as good as new, albümün genel havasını çok iyi anlatan pop şarkılar. does your mother know, dans müziğine rock havasını ekleyen ve de eğlenceyi daha da arttıran bir eser. chiquitita, bu şarkılar arasında biraz eski kafa duruyor, hatta nedense bana hep hit olması için özellikle yazılan bir şarkı gibi gelir. buna rağmen o bile sevimli. şu ana kadar bahsettiğim bütün albümlerde bir iki tane kötü şarkı olsa da bu albümde bence boş yok. içindeki albümü doldurmakta yükümlü şarkılar bile belli bir standartta. bu nedenle eğlenceli, tutarlı, hayal kırıklığı yaratmayan bir eser. sanırım en kötü yönü biraz fazla disco havası içerip, sound olaral zamana biraz yenik düşmesi. yine de 70'leri temsil edecek, bir zaman makinası gibi düşünebiliriz.

    super trouper - 1980: voules vous, belki zamana yenik düştü ama onu takip eden super trouper kanımca insanın kalbine dokunmayı başarıyla devam ettirirken dışında, daha da önemlisi kayıt kalitesi olarak da daha sağlam. albümün en sevdiğim şarkısı, grubun en dramatik şarkılarından olan the winner takes it all. grup içi ayrılıkları da düşününce, bu şarkı için grubun en kalbi kırık şarkısı demek mümkün. our last summer'daki hüzün de ayrı dokunur ve bence nakaratı muhteşem. öte yandan eğlencesi ile super trouper ve synth pop denemesi lay all your love on me de çok güçlü şarkılar. grubun kendini yenilemesinden bahsetmişken elektronik sound'ları lay all your love on me dışında me and i ve on and on and on şarkılarında da duyuyoruz. öte yandan andante andante, daha standard bir abba şarkısı olarak öne çıkmakta. kıyıda köşede kalmış şarkılar arasında, etnik havası ile the piper öne çıkıyor. grup, daha yerel sound'ları özellikle erken dönem çalışmalarında kullanmıştı ama bu şarkı gerçekten abba'nın ayrıksı eserlerinden biri.

    the visitors - 1981: 1981 yılı biterken çıkan the visitors, abba'nın dağılmadan önce çıkardığı son albümdü. büyük değişiklikler içeren bir zamanda çıkan bir albüm olarak yaratılış süreci kolay olmadı. bir yandan grup üyelerinin artık birbirinden boşanmışlardı. ancak müzikal birliktelik devam etmeliydi. öte yandan 1970'lerden uzaklaşıp 80'lere girdikçe synth pop öne çıkarken abba artık yüzünü eskitmişti. grup elemanları da piyasanın en genç insanları değildi. the visitors bence ilginç bir albüm. abba'nın klasik ışıltısı yerine çok farklı denemeler var. mesela albüme adını veren the visitors, anni-frid'in bol efektli, doğu esintili vokallerinin synth pop ile birleştiği, sözleri ile oldukça paranoyak ve hatta politik bir eser olarak abba'nın bütün şarkılarından çok farklı. bu sözlerdeki hikayecilik aslında björn ve benny'nin müzikal projesi chess'in ayak sesleri gibi. mesela i let the music speak de tam bir müzikal şarkısı. öte yandan one of us ve slipping through my fingers, klasik abba'yı sevenleri mutlu edecek şarkılar. öte yandan two for the price of one, özellikle sözleri ile en kötü abba şarkılarından biri olmayı hak ediyor. ring ring'e koysan bile sırıtacak bir eser. bu şarkı dışında aşırı kötü şarkılar olmasa da, albümün en büyük eksiği diğer albümler kadar güçlü şarkıları olmaması. bence kayıt olarak güzel, ilginç fikirler de var ancak büyük resimde abba'nın en kötü albümü olsa gerek.

    bence albümleri en kötüden en iyiye sıralarsak şöyle bir sonuç çıkıyor:
    8) the visitors
    7) ring ring
    6) abba
    5) arrival
    4) waterloo
    3) voulez vous
    2) abba: the album
    1) super trouper

    bir de single olarak yayınlanmamış en iyi 8 abba şarkımı içeren listeyi yazayım da "ya abba klasikleri dışında pek bilmiyorum grubu" diyenlere de bir fikir vermiş olurum. sonuçta herkes klasikleri biliyor. biraz daha geride kalanları da anmak iyi olur:

    8) kisses of fire
    7) suzy-hang-around
    6) arrival
    5) one man, one woman
    4) watch out
    3) my mama said
    2) our last summer
    1) disillusion

    abba'nın sırrı

    bu konuda çok düşündüm: bu grup niye bu kadar başarılı oldu? bunun cevabı birçok faktörün kombinasyonu. ancak bunların ilk sırada olanı bence imaj. grubun 1974 eurovision şarkı yarışmasında sahne aldığı kıyafetlere bakınca rengarenklikleri ve björn'ün acayip gitarı ile dönemin david bowie ya da t-rex ile özdeşleşen glam rock görüntüsünü pop müziğe getirdiğini görüyoruz. bunu eurovision özelinde düşünürsek etki daha da büyüyor. o döneme kadar oldukça ağır kıyafetler ve güçlü balladların yarıştığı eurovision şarkı yarışmasına abba, pozitifliği ve eğlenceyi getirerek bir devrim yapmıştı. keza yarışmada waterloo sırasında orkestrayı yöneten kondüktör sven-olof walldoff, napoleon kıyafeti ile sahneye çıkıp abba'nın yarışmaya bir sıfır önde başlamasını sağlamıştı. grup, bu glam imajı bir süre daha devam ettirdi. bu parıltılı, pozitif imaj da insanların grubu daha dinlemeden gruba ilgi duymasını sağladı.

    imaj derken şuna da değinmek lazım. grubun iki kadın ve iki erkekten oluşması, iki kadın ortada dururken iki yanında grubun erkek elemanlarının yer alması, isimdeki simetri, bu simetriyi kurarken alfabeninin ilk iki harfini kullanmaları ve de bu simetriyi logolarına da b harfini ters kullanarak yansıtmaları bana hep bir tatmin hissi vermiştir. hani her şey yerli yerinde, olması gerektiği gibi. ve elbette "a"nın "b" ile, diğer "a"nın da diğer "b" ile evli olması da bu simetriyi arttıran bir şey. öte yandan bu grup içi iki evlilik gruba duyulan ilgiyi arttırmıştı. ancak drama ilgi ceker. iki birliktelik de grubun son yıllarında sona erince bunun gruba etkisi apayrı bir tartışma konusu olmuştu. bana iki boşanmış çiftin, evliliklerini ayakta tutamamalarına rağmen grubun son dönemlerinde grubu ayakta tutma çabası göstermesi ve bu dönemde çıkan bazı şarkılar çok merak uyandırıcı gelmiştir. aslında grup, hiçbir zaman direkt bu ayrılık muhabbetleri hakkında şarkı yazdıklarını söylemese de bazı şarkıların sözleri ve de bu şarkıların bestelerinde bu zorlukların izlerinin olmaması mümkün değil.

    imaj ve magazin işin cafcaflı kısımları ama artık müziğe de bir bakmak gerekiyor. abba'yı müzikal olarak bir kalıba sokamamak grubun en önemli özelliği olsa gerek. pop müzik diyip geçilecek bir müzik değil. hele bugünden bakınca dört akor üstünde ilerleyen şarkılara kıyasla abba şarkılarını hakkını vererek çalmak için iyi bir akor bilgisi gerekiyor. çoğu abba şarkısında tek bir melodi üstünde ilerleyen basit vokal performansları yoktur. şarkının tonu, rifleri hep bir değişim içindedir. abba her ne kadar bir pop grubu olsa da müzikal altyapısı aslında standart rock altyapısıdır. özellikle ilk dönem eserlerinde her zaman bir rock şarkısı denebilecek şarkılar da bulunur. öte yandan folk ile başlayıp, daha sonra disco ve funk'a uğrayan, son zamanlarında ise elektroniğin etkisinin arttığı bir müzikal yolculuğun yanında şarkılarındaki caz, klasik müzik ve müzikal etkilerini de göz ardı etmemek gerekir. tabii müzik dediğimizde vokallere de değinmemek olmaz. grup, başta neredeyse erkek ve kadın vokalleri yarı yarıya kullanırken, çok akıllı bir tercih ile agnetha'nın vurucu vokallerini anni-frid ile destekleyerek melodik ve harmonik bir ziyafet sunmaya başladı. abba'nın müziğinin zenginliği asıl olarak albümlerde ortaya çıkıyor. yoksa grubun sadece hit şarkılarını dinleyen birinin bunu kaçırması çok normal. sonuçta abba üyeleri, ne kadar emek verseler de piyasaya iş yaptıklarını bilen insanlar. o nedenle bazı şarkılarının daha basit, belli bir matematiği olan şarkılar olduğunu söylemek lazım. ama eminim ki en sıradan abba hit'inde bile gruba has bir imza vardır.

    bir de sözlere değinmek lazım. burada da çok ilginç bir durum var aslında çünkü ingilizce sozleri yazanların ana dili ingilizce olmadığı için amerikan ya da ingiliz şarkıcıların eserlerinde görmediğimiz şeyleri abba şarkılarında görmek mümkün. bu da grubun şarkılarını ilginç kılıyor. mesela kaç tane pop şarkısında bir aşk hikayesi napoleon'un waterloo'yu kaybetmesi üzerinden anlatılır? bu mesela ingilizlerden de beklenmeyecek avrupai bir bakış açısı. daha da önemlisi grubun kafiye anlayışı. ana dili ingilizce olanlar için garip kaçacak kafiyeleri abba, çekinmeden kullanabiliyor. mesela başka hangi grup gidip "nina, pretty ballerina, looks like cinderella" gibi sözler yazar? ancak bu demek değil ki sözler her zaman çocuk şarkısı kıvamında. özellikle kariyerlerinin ikinci yarısında daha manalı sözler de yazdılar, daha derin konulara da indiler. yine de sözlerin en manasız olduğu yerde bile müziğin üstüne bu kafiyeli sözleri çok iyi oturmayı ve ortaya neşeli bir ürün çıkarmayı becerdiler.

    son..?

    abba'nın dağılma hikayesine gelelim. nasıl grubun kuruluşunda aşkın doğuşundan bahsettiysek, burada da boşanmalardan bahsetmek gerekecektir. björn ve agnetha, 1977'de ikinci çocuklarını kucaklarına aldılar. ekim 1978'de de anni-frid ve benny uzun yıllar süren beraberliklerini evlilikle taçlandırdılar. lakin bu iki gelişme de evlilikleri kurtarmaya yetmedi. daha 1979 yılına girildiğinde björn ve agnetha yollarını ayırmaya karar verdiler. boşanmaları 1980 yılının ortasını buldu. sonrasında da anni-frid ve benny'nin ayrılık haberi geldi. onlar da 1981'de boşandılar. daha ayrılık haberleri yeniydi ama grubun erkek elemanları hızlıydı. 1981'in başında björn'ün yeni evliliğinin haberi geldi. çok kısa süre sonra da benny anderson, yeniden evlendiğini açıkladı. hatta ikisinin de bu yeni evliliklerinden çocukları ocak 1982 yılında doğdu. yani bir anda grup içindeki ilişkiler kısa bir sürede tamamen bambaşka bir hale girmişti.

    grubun the visitors albümü 1981 yılı ortasında tüm bu boşanmalar ve yeni evliliklerin ortasında kaydedilmişti. bu hiç kimse için kolay olmadı. bir başka problem de grubun yeni 10 yılda nasıl bir yol çizmek istediğinin belirsizliğiydi. benny ve björn, daha tiyatral işlerin peşine girmişti. bu da dönemin git gide gücünü arttıran pop ve new wave sound'una çok tersti. öte yandan benny ve björn, yazdıkları sözlerde de klasik aşk hikâyeleri dışında daha sosyal mesajlar veren bir yola evriliyorlardı. bu da grubun popüler kalmasını zorlaştırıyordu. tabii bu yeni dönemde disko müziğinin iyice tu kaka edildiğini ve de abba'nın bir disko grubu imajını her şeye rağmen tamamen silememesi de grubun ilerlemesini zorlaştıran işlerden biriydi. gerçi abba, the visitors ile yine isveç ve ingiltere'de liste başı olmuştu ama albüm müziğin asıl merkezi abd'de eski albümler kadar ses getiremedi. yani abba dinlemek aslında hiç çok "cool" olmuş muydu bilmiyorum ama 1980'lerin başlarında hiç "cool" olmadıkları kesindi.

    1982 yılı başında grubun iki erkek üyesi yeni çocukları ile ilgilenirken, anni-frid ilk ingilizce solo albümünü kaydetmeye karar verdi. belki o da grubun artık tozlandığını düşünüyordu. bu nedenle dönemin en popüler isimlerinden phil collins'i albümü düzenlemesi için ayarladı. bu kayıtlardan sonra ise benny & björn işe geri dönme kararı aldı ve de abba stüdyoya girdi. ancak kaydedilen üç şarkı da grubun içine sinmedi. grup ağustos 1982'de bir kez daha şanslarını denedi. bu sefer kaydettikleri üç şarkıdan en azından under attack ve the day before your came içlerine sindi. ancak bir albüm kaydedecek kadar materyal kaydedemeyen grup bir single toplaması çıkarma kararı aldı. yeni iki şarkılarını da buraya ekleyip, ikisini de ayrıca single olarak çıkardı. bu iki single da ortalama satış rakamları yakaladı. ancak özelikle içindeki katıksız hüzün ve de sade ama elektronik düzenlemesi ile the day before you came dikkat çekti. grup, yeni toplama albümleri için birkaç programa çıktı. ancak 11 aralık 1982, grubun beraber gördüğünü son program oldu. sonra herkes çil yavrusu gibi bir yere dağıldı ve de uzun uzun yıllar boyunca bir araya gelmedi.

    1982 yılının ikinci yarısında anni-frid'in ingilizce albümü en sonunda yayınlandı. albüm fena iş yapmadı ama asıl albümün ilk single'ı i know there is something going on büyük ses getirdi. bu da abba üyelerinin abba dışında da bir varlıkları olabileceğini gösteren ilk şeydi. mayıs 1983'te ise agnetha solo albümünü yayınladı. o da can't shake loose şarkısı ile abd ve ingiltere'de kendini duyurdu. artistik anlamda en sansasyonel iş ise beraber iş yapmaya devam eden benny ve björn'den geldi ve ikili, muzikallerin ünlü ismi tim rice ile güçlerini birleştirerek soğuk savaş ortamında geçen bir satranç turnuvası ve etrafındaki olayları anlattıkları chess müzikalini yazdılar. 1984'te çıkan bu albüm, bir müzikal olarak çok büyük bir sansasyon olmasa da içerdiği one night in bangkok ve i know him so well ile müzikal yaparken bile benny ve björn ikilisinin listeleri sarsabildiğini göstermiş oldu. ancak benny ve björn, bundan sonra pop müzik sahnesinde çok fazla sahne almadılar. 80'lerde gemini adlı bir pop grubuna el verseler de çok büyük bir ses gelmedi. benny andersson, solo albümler yayınladı ama daha folk şarkılar yazıp çaldı. björn, zaman zaman eski dostuna yardım etti. ikiliyi meşgul eden bir başka şey bir başka müzikaldi: mamma mia. bu müzikal ve sonrasında çekilen filmler, grubun şarkılarının kaybolup gitmemesine büyük katkıda bulundu. björn ve benny de ellerinden geldiği kadar bu projeye destek verdi. anni-frid ve agnetha birkaç albüm daha çıkarsa da çok aktif bir kariyerleri olmadı. hatta agnetha, diğer üçlüden daha uzak durdu. internette anni-frid'in 80'lerde benny ve björn ile one night in bangkok'a playback yaptığı ya da mamma mia muzikalinde onur konuğu olarak sahne aldığı görüntüler var. son solo albümünde de benny ve björn'den bir şarkı söylemişti. agnetha'da ise böyle bir şey olmadı.

    ama zaman geçti, yaralar iyileşti ve grup tekrardan bir arada. bunun hikayesini de voyage albümü hakkında konuşurken anlatırız herhalde.

    entry'deki bahsi geçen şarkıları dinlemek için şu linki kullanabilirsiniz: https://open.spotify.com/…wwsa&utm_source=copy-link
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap